Devlet'in bugünkü durumunun yanılsama olmasından ibaret olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır bu saçma sapan durum. Hani artık eskide kalmıştı onca olay, artık demokrasi vardı. Hadi oradan! kimse demokrasi istemiyor. Bende istemiyorum. Bu ülkeye Sosyalist demokrasi lazım, yani diktatörlük lazım. Tüm bu insanlık suçu işleyenlerin yargıulanacağı mahkemeler lazım. Hala ekmek elden su gölden yaşatabilen bir cumhuriyete ihtiyacımız yoktur arkadaş. Bunlar hala resim yapabiliyorsa güzelim tatil beldelerinde byük sorun vardır.
bu şekilde yazıldığında absürtlüğü iyiden iyiye göze batan olaydır. yargılanmadığı gibi zevk ve sefahat içinde hayatını sürdüren, sonsuz saygı gösterilen hatta okullara caddelere ismi verilen başka kaç askeri cunta var acaba dünyada?
Resim yaptığı marmaris de ülkenin strajeleriyle ilgili saçma sapan konuşup, tepki çekince de aa canım ne var ben sadece fikrimi söyledim deme cürretini gösterebilmektir. O zaman sormazlar mı adama, işkeye maruz bıraktığın, fişlediğin, idam ettiğin adamların yaptığı şey neydi?
paletin deki tek renk olan kan kırmızısıyla picassoculuk oynamaya çalışan eli fırçalı katilin, güneş-deniz-kum-mehtap dörtlemesi eşliğinde yapmış olduğu etkinlik. batı demokrasisinin özümsenildiği bir ülkede aynı şey olsaydı; o fırçayı alır onun uygun bir yerine monte ederlerdi demekten kendimi alıkoyamadığım durum.
kendini sanatçı gibi tanıtmaya çalışan bu kişinin asıl yüzünü bir zamanlar birebir görenler için gülünç ve iğrenç olandır. kandondurucu rahatlıktaki bu insanın huzur dolu bir hayat sürmesi, o dönem ölenler ve işkence görüp hayatı mahvolanlar için hakaret niteliğindedir.
"hem kitap yaktırıp, hem işgence edip, hem nasıl sanatçı ruhlu olunur? " sorusunu akla getiren kişinin, garip yaşam tarzıdır.
ben yapacağımı yaptım ne haliniz varsa görün yaşamak benimde hakkım. her diktatör gibi emekliliğimin tadını çıkarcam ayol sizden izin mi alıcam demektir.
koca bir günahı, küçük fırça darbeleriyle örtme çabasıdır, marmaris'te güneş çiçeklere ve katillerine can verirken, geçmişteki can alıcı karanlığın izlerini kimse düşünmez...
bu tablo tanıdık,
postallarla çizilmiş
eski bir kartpostal,
ressamın ruhu şeytan
fırçası kurşun, boyası kan
hatırlamadınız mı bu resmi?
isminin tarihe utançla kazındığının farkına varamayan ve bugün hala yaptıklarından ötürü belki de kendisiyle gurur duyan paşanın, sivil hayatında da darbeden vazgeçememesi, darbeyi kafasında yaşadığının göstergesi.
Radyo'da bir ses;
"iç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur..."
19 mart 1980
idama mahkum edilen 17 yaşındaki Erdal Eren'in idam kararı Yargıtay tarafından iki kere iptal edilmiş olmasına karşın, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Cezaevi'nde infaz edildi.
Erdal Eren'in idamına ilişkin Kenan Evren 3 Ekim 1984'de yaptığı Muş gezisi sırasındaki konuşmada şunları söylemiştir:
ASMAYALIM DA BESLEYELiM Mi?
"Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan, bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?"
DARBENiN SONUÇLARI:
650.000 kişi göz altına alındı.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi.
517 kişiye idam cezası verildi.
12 eylül doneminde bir cok insanın kanına girdikten sonra, bir an da içini huşu saran bünye'nin katil olmaktan sıyrılıp kendini resim yapmaya adaması.
ve ardından bir söyleşi;
+ arkanızda bıraktığınız, yıkılan ocaklar, alınan canlar için ne düşünüyorsunuz?
- önce marmaris'e yerleşmeyi düşünüyorum
+ sonra?
- sonra da resim yapmaya başlayacağım, bunca yılın stresi nasıl çıkar ki başka?