ergen beyinleri yıkayabilmek için itinayla hazırlanmış, bir tomar sayfadan oluşur ki içinde bir mendil gibi kullanılıp devletin askerinin kucağına atılan üç hainden söz eder.
edit: okuyun, araştırın, öğrenin lan biraz. lise sıralarındaki efsanelerden öğrendikleriniz olmasın beyinlerinizdeki, duygusal yaklaşmayın bu konulara, araştırın ki gerçeği görün ve ne kadar mal bir özenti olduğunuzu anlayın.
Birazcık abartıldığını düşündüğüm çok gerçekçi bulamadığım kitaptır. Üzerinde düşünülmesi gerekir tabi bu eleştiriyi üç fidana yöneltilen bir eleştiri olarak almadan okuyanların irdeleyeceği hususlar olduğu kanaatindeyim.Okuduğum zamanın üzerinden 2-3 yıla yakın zaman geçmesine rağmen niyeyse aklımda hala avukatla yapılan görüşme. idam edileceği günün belirlendiğini söyleyen avukata söylenecek son şeydir sanırım Tarım reformuyla ilgili yasanın taslağı.idam edileceksin ya ,hepimiz insanız empati yapıyorum sevdiklerimi,ailemi sorarım onlara bi not yazarım ne bileyim.Şimdi bazı heyecanlı arkadaşlar eminim adam ülkesini her şeyden çok seviyor diyecek ama yok işte olmuyor kitabın gerçekçiliği kayıp gidiyor.
''bozkurtların ölümü'' gibi bir vatanseverlik eseri dururken ancak özenti komünistlerin okuyacağı kitaptır.deniz gezmiş gibi çapulcuları bu milletin gençliğine rol model olarak sunan herkesi allaha havale ediyorum.
(bkz: bozkurtların ölümü)
(bkz: hüseyin nihal atsız)
" Bir yıldan beri ,bu bir avuç sömürücüler, vatan satıcıları, işbirlikçiler; ellerindeki bütün imkanlarla ,bizi dışardan yardım gören, beyinleri yıkanmış, vatan haini, dışardan emir alan, bölücü, anarşist diye tanıtmaya ve halkımızdan bizi koparmaya çalıştılar. Bu bir avuç azınlığa göre vatanseverlik; vatan satmak, yabancılarla işbirliği yapmak, NATO'u, Amerika'yı savunmak, 6'ıncı filoyu ağırlamak, Milyonlarca köylünün geçimi olan haşhaş ekimini elinden almak, işçinin grev hakkını engellemek, Amerika'ya ve emperyalizme hizmet etmektir.
Biz bunlara karşı çıktık. Bunun için biz vatan haini, onlar vatansever oldular. Bizi bu mücadelemizden dolayı, güya adil mahkemelerinde yargılayan ve yine adil kurumların eliyle asacak olanlar bilmelidirler ki; biz halkımızın kurtuluşu ve Türkiyenin bağımsızlık mücadelesi uğruna ,şerefimizle bir defa öleceğiz."
bir mucize ürünü olduğu söylenen lakin okuduktan sonra şişirilmiş bir balon olduğuna dair belleğimde kanaat oluşturmuş vasat kitab.
beynini kullanmayı beceremeyen ve armut piş ağzıma düşçü zihniyete sahib ergenler tarafından nutuk edasıysa okunduğunu duyunca şaşırdığım, bi de ben okuyayım dediğim ve yaklaşık 3-4 saatimin boşa geçmesine neden olmuş, chp'nin seçim broşürünü andıran kitapçık.
nihat behram tarafından kaleme alınmış son yüzyılın en komik kitabı.
siyasi argüman yahut arge çalışması için kesinlikle ele alınmaması gereken, hayal ürünü olayları mizahi bir dille anlatmış, sahafların baş belası, tozlu rafların tozlanmaya mahkum yegane ürünü. "22,5 lira bu kitaba vereceğime keşke 1 kilo kıyma alaydım en azından yemeğe katardık" diye düşünmenize neden olabilmesi yüksek kitabımsı.
kalınlığına bakarak fiyat biçtiğim vasat kitab.
hülasa içerik olarak insanlara bir şeyler kattığını söyleyemeyeceğim. ilköğretimde okuyan yeğenlerime okuttum, çok güldüklerini söyleyiverdiler. çocukları sevindirmek gerekir.
uzun uzadıya, saatlerce yazıldığına inandığım bir kitab ayrıca.
yazarın okuyucuyu düşünmediğini kitabı bitirince anlayabiliyorsunuz.
(bkz: kukla) tarafından yazılan erotik yazıları okurum daha iyi.
ismine bakınca tarım ve köyişleri bakanlığı tarafından çiftçileri bilgilendirmek adına çıkarıldığına dair kafamda soru işaretleri oluşturmuş kitab türü.
insanın içine işleyen, bu ülkede adaletin olmadığını insana bir kez daha hatırlatan, insanı hüngür hüngür ağlatan harika kitap. Kitabın içinden üç fidanın posteri de çıkmıştır, bu gurur verici poster odanın baş köşesine asılmıştır.
siyasi yaşamları boyunca hiç bir şekilde insan öldürmemiş, sadece bir kadını silahla yaralayıp sonra da tedavi parasını cebinden veren (deniz) bu temiz ve cesur yürekli insanları anlatan güzel kitap. delikanlılığın en güzel örneğidir bu insanlar. yani ankara / bahçeli'de komünistlere pusu kurup hepsini tek tek avlamakla olmuyor delikanlılık. gerçi o da öldü ya neyse...
O dönemin polisleri; polis rozeti değil "sheriff" rozeti taşıyorlardı. Yani Türk polisi demek bir yana "western" filmlerindeki aşağılıklardan ayırt edilmesi bile zordu.
Deniz Gezmiş biliyordu polislerin yanlış olduğunu. Ama dört yanlışın bir doğruyu götürdüğünü bilmiyordu. Sonunda onu da öğrendi: dört polis kelle-paça yakalayıp tutukladığında onu.
Hep bol yanlışlar az doğruları götürdü Türkiyede. Köpekler vatan severleri hain ilanetti hep ve Türkiyede yanlış o kadar boldu ki; 6 Mayıs sabahı yanlış(lık)lar tam 3 doğruyu götürdü.
ama asil türk insanı biliyor ki;
üç fidanı kimse öldüremedi.
