hawaii adası'nın güneydoğu kıyısında keau adlı küçük bir köy vardır. bir zaman o köyün yakınında koca bir taşın varlığından söz edilir. öylesine dengede bir taşmiş ki olduğu yerde herkes tarafından kolayca hareket ettirilebiliyomuş. lakin, geçen yüzyılda meydana gelen bir dizi zelzele , koca kaşı kıyıya, dalgalarla lavların kucaklaştığı yere taşımış. ama dans eden taşın bir başka öyküsü daha varmış ve bu öyküyü de ada yerlileri anlatıyormuş. çünkü hopoe adını verdikleri dev taşı çok iyi tanıyorlarmış. hopoe, bir zamanlar hawaii'nin en büyük adası puna'nın dillere destan dansçısıymış, çünkü yanar dağ tanrıçası pele'nin kızkardeşi hiiakaa' ya dans öğretmiş. ama pele dizginleyemediği kıskançlığı yüzünden hopoe' yi taşa dönüştürmüş. oysa başlangıçta hopoe ile hiiaka elma ağaçlarının altında saatlerce, günlerce dans ederlermiş. bir gün lavların tanrıçası pele derin uykusunda gördüğü kauai adası'nın reisi kauai' ye aşık olmuş. sevgilisinin kendi yaşadığı adaya gelmesini arzuluyormuş. bunun için sayısını öğrenemediğim kız kardeşlerinden birer birer, kauai' yi alıp getirmelerini rica etmiş. ama hepsi de pele' nin yerli yersiz kıskançlığından ve gazabından çekindikleri için bu teklifi geri çevirmiş. pele de en sonuncu kız kardeşinden, hiiaka' dan rica etmiş. hiiaka da bir şartla bunu yerine getirebileceğini söylemiş; kendi kız arkadaşı hopoe' yi korumak, lavlarını onun yaşadığı kıyıya asla akıtmamak şartıyla. hiiaka çok iyi biliyormuş ki ablası aşırı kıskanç, ne yapacağı asla belli olmayan, bir anda herşeyin ve herkesin kendisine karşı olduğunu düşünüp gazabını gösteren biriymiş. tanrıça pele, şartı kabul etmiş ama kendi sabırsızlığını bildiği için kız kardeşini oraya yiyeceksiz ve yedek giysisi olmaksızın, yalnızca pau yapraklarından etekliğiyle yollamış. hoş kokular saçan kısa etekliği on adalardan adalara uçurabiliyormuş. hiiaka nihayet diğer adaya ayak basmış. ne var ki, adanın reisi, ablasının aşığı lohiau' nun ölüsüyle karşılaşmış. aslında hiiaka da bir tanrıçaymış ve ölü bedene ruhunu yeniden geri koyabilirmiş. dediğini yapması ve birlikte pele' nin yanına gitmeleri 40 günü aşmış. bu süre de yanardağlar tanrıçası pele' nin kıskançlık bunalımına girmesine yetmiş. derler ki, hiiaka daha öbür adadayken puna adası'ndan fışkıran lavları, kara dumanları görmüş va ablasının kıskançlık buhranıyla dehşet saçtığını anlamış. gerçekten de pele, kız kardeşinin kendi sevdiğini elinden aldığını düşünmüş ve lavları onun çok sevdiği elma ağaçlarının üzerine akıtmış, ateş kuşları her şeyi yiyip bitirmiş. sıra hopoe' ye gelmiş. lavlar ona doğru yaklaşmış. hopoe ölüm okyanusunun soğuk ölüm dalgaları ile ateş selinin arasında kalmış, son büyük dansını, ölüm dansını yaparken lavlar tüm bedenini kaplamış. pele, hopoe' yi dalgalarla sonsuza değin dans eden bir taşa dönüştürmüş. hawaiililer sahilde şu şarkıyı söylermiş. rüzgarda bir öne bir arkaya gidip gelirken, yumuşak esintide hafifçe oynarken ve denizin kıyısında sallanırken... *