kophenag şehrinde cristiana diye gençlerin takıldığı uçuk mekanı ile aklıma kazınan ülke, unutmadan o denizlkızı heykeli ve göteborg şehrinin zıbıdı gençliği de aklımda hala.
Danimarka. Öğrencilik hayatımın 5 ayını verdiğim, feda ettiğim, oh iyi ki vermişim dediğim kendisi soğuk insanı sıcak ülke. Ülkeye döndüğümde kendi insanımı, kendi çevremi, sosyal yaşamımı, dışarıdaki hayatı, kültürü, her şeyi sorgulama şansı veren eşsiz ülke. Şehir içinde taşımacılığın halk arasında bisiklet ile yapıldığını, otobüse bindiğinizde en fazla 5 ya da 6 kişi olduğunu görmeniz mümkün. burada trafik bisikletler için geçerli ve her an polis tarafından ceza yemeniz an meselesi.
Bir çok ilginç kurallar bütününden oluşan ülkeyi en başta çok yadırgasam da şimdi farkediyorum ki daha refah bir hayat için onların yaptıkları doğru. 5 milyon nufüs abi, insanı da bilinçlendirmişler paşa paşa gelişmişler, paşa paşa dertsiz tasasız yaşıyorlar. insanlarının alkole olan düşkünlüğü hatırı sayılır seviyede. Neredeyse her gün parti adı altında toplanıp arkadaşlar arasında içiliyor bol sesli müzikler dinleniyor.
Diğer iskandinav ülkelerinde esen metal havası burada yerini daha çok elektronik müziğe bırakmış durumda. Kendi dillerinde yani danca yaptıkları şarkılar ise affedersiniz aba bir boka benzemiyor efendim.
Halkın neredeyse hepsi ingilizceyi ana dil seviyesinde konuşabiliyor ancak yazma konusunda o kadar iyi değiller. bu çok dikkatimi çeken bir nokta olmuştu. Tüm televizyon kanalları ve televizyon kanallarında ki şovlar ingilizce yayın yapıyor ve danca alt yazı ile yayınlanıyor. Yani ülkede doğan bir çocuk ingilizceye zaten aşina olarak doğuyor ve onu ezberlemek yerine öğrenerek duyarak pratik yaparak öğreniyor ve 20' li yaşlara geldiğinde bizim üniversitedeki hocalarımızdan daha akıcı ve düzgün bir dille konuşabiliyor. Zaten eğitim sitemleri ayakta alkışlanacak bir seviyeye sahip.
Çocuklar okulda özgürlüğün tavan yaptığı bir yerde eğitim alıyorlar. staj yaptığım dönemde gözlemlediklerim beni oldukça şaşırtmıştır. öğretmenin ders esnasında ses yükselmesi durumunda sadece elini kaldırması yeterli, bunu gören tüm öğrenciler saygı duymayı öğrendikleri için anında susuyorlar. sınıflar maksimum 15 kişilik ve öğretmenlerin çalışma şartları son derece üst düzeyde. ingilizce konusumda değinmişken ülkeye dönemeden önce başımdan geçen bir anımı paylaşmak isterim.
Tren istasyonunda dönüşüm için tren beklerken bir yaşlı, üstü başı dökülmüş halde sokakta yaşadığı belli olan bir kişi geldi ve benden para istercesine danca bir şeyler söyledi. Danca bilmediğimi söyledim ve adam o anda ingilizceye geçti. Bana neden o duruma düştüğünü, karıısyla problemler yaşadığını, şişe satarak para toparladığını ve yardıma ihtiyacı olduğunu mükemmel bir ingilizce akıcılığı ile aktardı. Olayın şaşkınlığı ile yok bende de para kusura bakmayın gibi bir tepki verdim adama ve cevap olarak iyi günler dedi ve gitti. Bir kat daha şok oldum bu kibarlığın, saygının ve üst düzey dil bilgisinden sonra.
Anlatacak paylaşacak bir çok anı bırakan bu ülkeyi şimdilik fotoğraflardan anıyorum. kafama estikçe de burdan kendinle konuşa konuşa hatırlıyorum her şeyi. Yine yazdırmak ve yardırmak dileğiyle.
Eğitim sistemleri ve insanı eğitme anlayışları ile bizden çok ayrılan bir ülke. Tabi ki bunda çok iyi olmalarından birinin sebebi de nüfus miktarlarının istanbul'un sadece üçte biri olmasının büyük bir payı vardır.
4 yaşındaki çocuklara düzenli olarak tablet kullanımı dersi veriliyor ve bu dersi verenler öğretmenler değil okulun son sınıf öğrencileri. Okulda herhangi bir şekilde kıyafet zorunluluğu ve ayakkabı giyme zorunluluğu yok. 6 yaşındaki çocuk okulda çoraplarla gezebiliyor ki zaten bilinçli olma duygusu aşılandığı için bu insanlara herhangi bir sıkıntı yaşamıyorlar doğal olarak.
En fazla 20 kişilik sınıflarda dersler işleniyor ve sınıfta mutlaka bir öğretmen yardımcısı bulunuyor. Bu kişi okulun başarılı öğrencilerinden seçiliyor ve bir nevi staj görevini kendi okulunda devam ettiriyor.
Öğrencilerin sosyal faaliyetleri diğer faaliyetlere göre daha üst seviyede. Sporu sevdirme ve teşvik etme en büyük amaçlarından biri burdaki okulların ve aynı zamanda neredeyse her öğrenci 1. sınıftan itibaren en az 1 tane enstrüman çalma eğitimi alıyor. Zaten nüfusun çoğunun gitar ve piyano üzerine olan ustalıkları da burdan geliyor.
Sınıfların düzeni ve materyaller tamamen öğrencilere bırakılmış. Öğrenciler sınıfı kendi isteklerine göre dizayn ediyorlar ve her sınıfta mutlaka bir lavabo var. ama nedense kimse birbirine ordan su alıp atmıyor. ben olsam tüm sınıfı sulardım. herneyse.
Öğretmen sınıfta arkadaş gibi aynı zamanda inanılmaz bir saygı var ona karşı. herhangi bir gürültü durumunda öğretmenin elini kaldırması tüm sınıfın susması için gayet de yeterli bir hareket.
Bunların hepsinde öğretmenlerin aldıkları maaşı es geçmemek lazım. Refah seviyesi muazzam olan ve en çok saygı gösterilen meslek olan öğretmenliğin ülke gelişimine katkısı anımsanmayacak derecede.
2. sınıfa başlayan her öğrenci mutfaklarda yemek yapma ve hamur yoğurma dersleri alıyor ve bu sayede onlara ayaklarının üzerinde durun mesajı veriliyor. Eğitim sadece ders kitaplarında değil aynı zaman da okul bahçesinde yani sosyal hayatta örneğini bu ülkede rahatlıkla görebilirsiniz. insan özenmiyor değil. ben bunu yazarken Türkiye'de eğitim sistemindeki değişiklikleri düşünmek bile istemiyorum.
Ssoyal yaşamlarında hiç bir sıkıntı yaşamayan ve kurallara sonuna kadar bağlı olan insanlardan oluşan bir ülkedir. Sıkıntı yaşamayan derken bizim ülkemizle karşılaştırdığımızda onların dertleri dert değildir. Herkesin dilinden düşürmediği gibi abi sabah kahvaltıda bile bira içiyorlar düşüncesi yanlıştır efendim bira değil şarap içiyorlar.
Otobüsler toplu taşıma olarak kullanılıyor ancak bunu kullanan insan sayısı neredeyse yok denecek kadar az. Çoğu insan ulaşımını bisikletler ile sağlıyor ve bu yüzden her an bir polisin sizi bisiklet çevirmesine tabi tuttuğunu görebilirsiniz. Bize ilginç gelen ancak bence daha refah bir yaşam için gerekli olan unsurlardan biridir bu da.
Öğrenci yurtlarında bir adet bar kesin vardır ve öğrenciler buralarda parti adı altında neredeyse her gece alkol alıp eğlenirler. Devlet 18 yaşını geçen ve okuyan istisnasız her bireye bizim asgari ücretin 2 katı olan maaşı bağlıyor ve öğrencilerin geçim derdi diye bir şey olmuyor, onlar hiç bir zaman zank diye bağıran iett otobüsünde zor durumda kalmıyorlar mesela.
insan ilişkileri çok iyi olan ve genellikle kibar insanlardan oluşan ülkede insanlar muazzam bir şekilde kitap okuyor. sanırsam olay burada başlıyor.
ab nin 2020 stratejisi kapsamında hedeflenen 20 - 64 yaş grubunun yüzde 75 inin istihdam edilmesini, ulusal hedefler dikkate alınarak yüzde 80 olarak belirleyen ülke.
yaşam standardı türkiye'den çok daha yüksek, paranın alım gücü de buna oranla güçlü olan bir ülkedir. yani otogaz falan karşılaştırılırken en azından ikinci bir şeyin fiyatını ya da ücretini vermek gerekir.
danimarka'da otogaz: 3.38 tl'dir. danimarka'da yasal bir asgari ücret bulunmamakla birlikte sendikalarla işverenler arasında yapılan görüşmeler sonunda net rakam belli olmaktadır. ancak saât başına 19 dolar gibi bir rakamdı bundan iki ay önce. günde 8 saâtten ayda 23 gün çalışılsa aylık kazanç 3500 dolar seviyesine gelir. dolar'ın bugün 2.02 tl'den işlem gördüğünü de düşünürsek 7000 lira gibi bir maaş eder. bundaki vergi v.s. kesintisinin türkiye kadar yüksek olduğunu düşünsek bile ayda yaklaşık 4000 tl giriyor asgari ücretlinin cebine. danimarka'da yaşam standardı yüksek, hayat daha pahalı desek, ki diyelim çünkü doğrudur...
türkiye'de asgari ücretle alınabilecek otogaz 282 litredir.
danimarka'da asgari ücretle alınabilecek otogaz yaklaşık 1200 litredir. o da vergilerin kabataslak düşmüş hâliyle.
zürafanın bir hayvanat bahçesinde fazlalık olarak görülmesi, çocukların önünde kesilerek öldürülmesi hatta etinin aslanlara yem edilmesi ve bu zürafa için 25000 kişinin topladığı amacına ulaşmayan imzayla gündemi meşgul etmiş ülke.
Euro 92 yi kazanmış kuzey avrupa ülkesi. Ama efendimiz e hakaret içerikli karikatür ve roj tv ye desteklerinden dolayı futbolcularını sevsem de kendisini sevemiyorum. Halbuki yine futbolla ilgili türk futbol tarihinin en büyük gurur gecesi de bu ülkede yaşanmıştı.