hay skim, boyle bir yazar sozukte var imis dedigim bu haftaki motivasyon parcam. halbuki, ben yirmilik kizlar gibi birkac entryden sonra cokca seyler yazacak idim. napalim.
sabah yataktan kalkar iken, oglen is yerinde, aksam diskoda klapta dinler iken, kiz gibi deliriyorum, allam bu sarkiyi cok seviyorum. ulan yasamak negsel sey dedirtiyo bu sarki da.
edit;
1- hayati saka gibi. ve hakikaten kafa yoruyor bulundugu noktaya.
2- pismanligi biliyor, ve hala inanamiyor bu duyguyu nasil kabullendigine.
3- varlik icinde yokluk cekiyor.
4- bedeni tok ruhu as eriyor.
jeff buckley'in yorumladıgı dancing in the moonlight tadından yenmez. thin lizzy şarkısı olan dancing in the moonlight tabi bu. bir de sonuna dogru "alright,alright" deyişi var ki jeff'in...
25 yil öncesinde an itibariyle turkiyede 1 saat 31 dakikalik bebek olup muhtemelen inga diye zirlayan yazardir.
ayni zamanda 25 yil sonrasinda amerika saat dilimine gore, yine an itibariyle daha 25 iyle tanismamis olan yazardir.
dogum gunu kutlanirken, simsiki sarilip, sapur supur opulesi yazardir. fiziksel eylemleri gerceklestiremesemde kendisine sunu solemek istiyorum.
"dogum gunun kutlu olsun. "
" aramiza hosgeldin. "
çok yakınlarıyla görüştüğümüzde sık sık kulağını çınlattığımız yazaress'tir. geçtiğimiz bir yıl boyunca sözlüğe pike dalışlarıyla girerken görüp arkasından bakakaldığımızdır. kendisi ile en alakasız zirvelerde bile ismini anıp kadeh tokuşturduğumuzdur.
tanışmamızın ikinci yıl dönümündeki bu seremoni de, insanın unutmasının hayatını pek etkilemeyeceği, ama yarın bir gün anımsandığında ufacık bir jest yapılmadığından kaynayıp giden bir detay olarak rahatsızlık verecek kişi, konu veya olayların şerefine oluversin. nescafemi herkesin hayatındaki güzelliklere ve güzel dakikalara kaldırıyorum. arz ederim.
insanları dans edenler ve etmeyenler diye ikiye yarabilirim. Hazır füturumu kaybetmişken şarkı söyleyenler ve söylemeyenler diye bir bölücülük daha yapmak istiyorum, birlik ve beraberliğe ve birleşmeye en çok ihtiyaç duyduğumuz şu sıcak şehvetli yaz günlerinde.
Bilgisayar ekranına bakarak nefes alma molası vermiş olan ben'den şimdi taa oralarda olmak isteyen ben'e gelsin. Bana? Dünyanın en kötü ay ışığında yapılan en beceriksiz dansın, dünyanın en güzel bilgisayarının en güzel ekranından daha iyi olduğunu bilen, bilmekle de kalmayıp ona göre takılan, hayatın hakkını veren gelecek günler için gelsin bu şarkı. benim için. Bencilce.
Dancing in the moonlight *
Sonra yine
Dancing in the moonlight *
ve sonra
Singing in the rain
ve sonra yine
dancing in the moonlight
bla bla bla...
Kıymetlerini bile bile bile. Dancing in the moonlight & singing in the rain...
Peh peh peh... Şu hayatın yüzde %99'u boşa mı gidiyor ne? içi dışı bir hafta içleri, bizınısçılık saçmalıkları ve falanlar filanlar. Boş işler boş. Biraz ay ışığı, biraz fıraydey aym in lav tutmaya gidesim var.
iş çıkısı otobüs beklerken radyoda çalan him ve önümden gecen belirsiz bir bedendeki koku peşpeşe gelince sanki burda bir yerlede diye aklımdan geçirdiğim yazar.