bugün
- sözlük erkeklerinin şımarık laubali tipler olması11
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür12
- suriyelilere karşı sorumluluklarımız8
- türkiye de intihar vakalarının artması12
- kova burcu erkeği8
- ismail kartal duruşu8
- jose mourinho66
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi25
- eşcinsellik kendi kendini hadım etmektir27
- şimdiye kadar duyulan en güzel iltifat10
- neden sevgilim yok10
- insanı zengin hissettiren şeyler19
- seçme şansınız olsa hangi ülkede yaşardınız20
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba23
- barbara palvin'in aldatılması17
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır14
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri16
- aleyna tilki10
- ismail kartal8
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı19
- geldi yine deli11
- türkiye cidden almanyadan daha iyi9
- 2001 türkiyesinin en gelişmiş ülke olduğu gerçeği10
- içine şeytan girse ne yaparsın13
- ümmetçilerin azerbaycan düşmanlığı10
- artık yazmayacağım9
- erkekler ne işe yarar19
- yanında karısı varken karı kıza bakan erkekler9
- arda güler11
- askerliğe veda gecesi8
- icardi190521
- 2 haziran 2024 küçükçekmece de çöken bina10
- iremga9
- anın görüntüsü11
- magicovento12
- carlo ancelotti8
- albay kemal13
- albay kemal'in yazdıklarıni okumamak9
- iq seviyesi yükseldikçe tanrı inancının azalması9
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması18
- en çok sevişmek istediğin kimse11
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- nihavend longa20
- true nickli yazar8
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün9
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- kizil kara14
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
hakan naber lan? neyse iyisindir sen, sana bi'şi olmaz.
ama aradan çok zaman geçmiş, arada sırada hala aklıma gelen, daha geçen ay birilerine anlattığım birisin ve burada da unutulmamışsın. fakat yine de kimse neden unutulmadığını yazmamış. dolayısıyla senin bizler için önemini anlayamayanlar da var ve neden unutamadığımızın yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. sadece tanımayanlar için de değil, bizler de farkında değiliz galiba. yahu biz seni neden unutamıyoruz? ama merak etme lan 13 yıl sürmüş olabilir ve ben çözdüm galiba.
gel anlatayım.
2008 yılı. bak tam 15 yıl önce başlayan, 2010'a kadar azgın süren bir 2 yıl. tam ergenliğimizin köşesinde, gençliğimizin bilmem neresinde, belki de bu ülkedeki en ferah dönemlerden birindeyiz. zoom yok ama olsun biz zaten her gece skype'da konferans takılmaktayız, whatsapp gruplarımız yok ama msn gruplarımız var. aslında bugünlerden pek farkı yok, hatta bugünlerden daha abartılı janjanlı bi internet var ama henüz sosyal medya daha ortalarda yok. var da facebook bile yeni yeni yaygınlaşıyor, insanlar ilkokul arkadaşlarını bulmak için facebook'ta "ağlara katıl"makla uğraşıyor filan. dolayısıyla internette etkinlik bireysel olarak değil de kitlesel olarak anlamlı henüz. daha düşün inci sözlük yok ortada. dolayısıyla sözlüklerin popülaritesi tavan yapmış durumda. e bizler de tam göbeğindeyiz bu çağın.
biz hakan'la nasıl tanıştığımızı hiç bir zaman hatırlayamadık, araştırarak da bulamadık, o yüzden ben de hikayenin ortasından dalacağım.
kalabalığız, her gün hunharca aktif olan belki 20-25 kişi, uzak tanışıklıklarla birbirini çok bilen 60-70 kadar insan, dolaylı halleriyle belki 100-150 kişiye ulaşan bir ağ içindeyiz. hepimizin, ekşi, itü(hey gidi) ve uludağ sözlük hesapları var. dolayısıyla sözlükçüyüz. fakat bu ağdaki insanlar öyle organize olalım vs. derdinde değiller. herkes kafasına göre herkes ayrı bir cins ve herkesin derdi eğlenmek olunca, koşullarla imkanlar birbirine uyunca, biz belki de hayatımızın en mutlu günlerini yaşamış olduk.
2008-2009 yılında msn'imde 10larca grup vardı, o yüzden whatsapp gruplarında eğlenmek yeni bir şey olamadı. günde 10000 karakterden fazla entry giren insanlar olarak, twitter'a saramadık. bir görsele gülünecekse bobiler vardı, dolayısıyla instagram'dan da zevk alamadık. her gün sabahlara kadar skype'da takılan insanlara 10 yıl sonra zoom clubhouse, twitter sohbetleri filan heyecan meyecan vermez. biz bugün insanların internette eğlendiği her şeye o 2 sene içinde her gün defalarca eğlendiğimiz için genel olarak güncele olan heyecanımızı da yitirdik.
neyse.
ve biz o en mutlu günleri yaşarken hakan aramızdaki en ikonik karakterlerden biriydi, talihsiz bi hayatı vardı, şanssızdı, sürekli tedavi görmek zorundaydı, ya ilaçlardan ya da ağrılardan dolayı bizden az uyuyordu ve hakan'ın hayatı son dönemlerde buralardı, internetti, msn'di, sözlüktü. çok da güzeldi her şey.
hakan'ın belçika'da kaldığı hastanedeki odasında "antonyooo" diye bağırarak uyanan adamı dahi hatırlıyorum. nasıl kafama çakıldıysa, neyse ona bile güldük günlerce. en büyük geyikleri goygoyları çevirdiğimiz zamanlarda hakan hep bir hastane odasında oldu ve biz o günler daha çok gülmeye çalıştık, daha çok eğlendik. hakan'a moral olsun diye yapıyorduk ama özel bir çabayla ya da zorlamayla değil, hepimizin içinden aynı anda geliyordu, yapıyorduk, en sonunda anlayacaktık herkesin aynı şeyi düşünüp birbirine söylemeden aynı şeyleri yaptığını.
ve sonradan anladık ki, bizim grup gibi başka gruplardaki insanlar için de aynı kişiydi hakan. ve başka insanlar ve bambaşka insanlar için de. o kadar çok kişinin derdini dinlemişti ve sözleriyle el uzatmıştı ki hepimiz sessiz minnet kitleleri gibi oluverdik hakan'a karşı. herkesin bildiği ama kimsenin birbirine söylemediği bir yemin, bir sır gibiydi.
hiç birimiz hakan'a sağlığından dolayı özel alaka göstermedik, bir arkadaşımızın yanında olmaktı derdimiz. aynı sözlükte bir başlık altında goy goy çevirmek gibiydi, başlığı hakan açsın istiyorduk sadece.
ve hakan'ın en büyük uktesi "bir sözlük zirvesine katılmak"tı. izmir'e geldiğinden haberim olamadı, lan zirve yapacaktık sen geldiğinde niye haber vermiyorsun? dedim. ailemi görmeye geldim gidip geri döneceğim dedi. tamam dedik dönüşünde zirve yapıyoruz.
hakan'ın online olmaması 2 anlama geliyordu. ya ameliyat ya da transfer süreci.
hiç bir zaman 3. ihtimali hesaba katmamıştık. ben daha izmir'i görmemiştim. ilk defa gidecektim. 2014'e kadar da izmir topraklarına ayağım değmedi. ben dönüp hakan hakkında bir entry bile giremedim, girebilmem için tam 13 yıl geçmesi gerekti işte.
birbirimizle konuşamadık lan. onlarca insan birbirimizle tek kelime konuşamadık. bir insan yerinden dahi kalkmadan nasıl bu kadar çok insana dokunabilmişti? anlamıyorduk.
bulut (moonlightsonata) bi entry girdi buralara, kimse cenazesine gelmedi diye. öyle zirve olmaz olsun nasıl gelelim diyemedik. hakan gelince zirve planlayacaktık onla, cenaze de ne ola ki? aramızda plan bile yapamadık ki, o kadar çok hakan'a bağlıydı ki her şey sanki, kimse kimseyle konuşamadı ki. donduk kaldık hepimiz aynı anda. ölen insanların facebook hesapları hakkında henüz kimse konuşmamışken. binlerce mesajıyla, geyiğiyle, şakasıyla her yerde hakan vardı. skype'da, msn'de sözlükte, mesaj kutularımızda.
önce birbirimizle konuşmayı kestik, kesmedik de uzaklaştık diyelim. buralardan da soğuduk, msn de bitti. hakan hakkında ne varsa durdurmak dondurmak istedik kafamızda. zaten bütün o çılgınlık da bitmişti. her şey o 2 senede o kadar ilginç değişmişti ki. bazen düşünürüm hakan hala hayatta olsaydı çok farklı olabilirdi diye. gerçekten de çok farklı olurdu. bu kadar harika insanla bir arada böyle bir enerjiyle bir daha aynı şeyleri yaşayamayacağımdan eminim. hakan'ın varlığı bizleri bir arada tutmadı ama yokluğu bizleri birbirimizden kopartmaya yetti.
bunca eğlenceyi yaşayıp bunca şeyi konuştuğun insan hakkında ufacık bir şey hatırlanınca herkes nasıl bu kadar sus pus olur hala anlayamıyorum. ama hakan'ı hatırladığım anda aynı şekilde ben de sessizleşiyorum.
hakan bizim için bir şeylerin hem yarım kalması hem de bitmesi anlamına geldi. ergenliğimizin köşesinde, gençliğimizin bilmem neresinde, anlamadığımız, anlamlandıramadığımız bir kayıp yaşadık. hala da anlayabilmiş değiliz.
daha bugün 2023 yılı, sokakta birisi "antonyoo" diye bağırdı alakasız. öylece kala kaldım. 13 yıl sonra bir isim, benim gibi her gün çalıştığı insanın adını bile hatırlayamayan bir insanı gözbebeklerinden çiviledi boşluğa. napayım ben şimdi?
hep içimizde hakan'dan bir parça varmış da hakan gidince onla birlikte biz de biraz ölmüşüz gibi gelirdi.
değilmiş, hepimizin hakan'da bir parçası varmış meğerse, o gidince biz de biraz ölmüşüz meğerse.
unutamama sebebimiz tam olarak bu işte,
hakan bizim büyüdüğümüz gündü.
ama aradan çok zaman geçmiş, arada sırada hala aklıma gelen, daha geçen ay birilerine anlattığım birisin ve burada da unutulmamışsın. fakat yine de kimse neden unutulmadığını yazmamış. dolayısıyla senin bizler için önemini anlayamayanlar da var ve neden unutamadığımızın yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. sadece tanımayanlar için de değil, bizler de farkında değiliz galiba. yahu biz seni neden unutamıyoruz? ama merak etme lan 13 yıl sürmüş olabilir ve ben çözdüm galiba.
gel anlatayım.
2008 yılı. bak tam 15 yıl önce başlayan, 2010'a kadar azgın süren bir 2 yıl. tam ergenliğimizin köşesinde, gençliğimizin bilmem neresinde, belki de bu ülkedeki en ferah dönemlerden birindeyiz. zoom yok ama olsun biz zaten her gece skype'da konferans takılmaktayız, whatsapp gruplarımız yok ama msn gruplarımız var. aslında bugünlerden pek farkı yok, hatta bugünlerden daha abartılı janjanlı bi internet var ama henüz sosyal medya daha ortalarda yok. var da facebook bile yeni yeni yaygınlaşıyor, insanlar ilkokul arkadaşlarını bulmak için facebook'ta "ağlara katıl"makla uğraşıyor filan. dolayısıyla internette etkinlik bireysel olarak değil de kitlesel olarak anlamlı henüz. daha düşün inci sözlük yok ortada. dolayısıyla sözlüklerin popülaritesi tavan yapmış durumda. e bizler de tam göbeğindeyiz bu çağın.
biz hakan'la nasıl tanıştığımızı hiç bir zaman hatırlayamadık, araştırarak da bulamadık, o yüzden ben de hikayenin ortasından dalacağım.
kalabalığız, her gün hunharca aktif olan belki 20-25 kişi, uzak tanışıklıklarla birbirini çok bilen 60-70 kadar insan, dolaylı halleriyle belki 100-150 kişiye ulaşan bir ağ içindeyiz. hepimizin, ekşi, itü(hey gidi) ve uludağ sözlük hesapları var. dolayısıyla sözlükçüyüz. fakat bu ağdaki insanlar öyle organize olalım vs. derdinde değiller. herkes kafasına göre herkes ayrı bir cins ve herkesin derdi eğlenmek olunca, koşullarla imkanlar birbirine uyunca, biz belki de hayatımızın en mutlu günlerini yaşamış olduk.
2008-2009 yılında msn'imde 10larca grup vardı, o yüzden whatsapp gruplarında eğlenmek yeni bir şey olamadı. günde 10000 karakterden fazla entry giren insanlar olarak, twitter'a saramadık. bir görsele gülünecekse bobiler vardı, dolayısıyla instagram'dan da zevk alamadık. her gün sabahlara kadar skype'da takılan insanlara 10 yıl sonra zoom clubhouse, twitter sohbetleri filan heyecan meyecan vermez. biz bugün insanların internette eğlendiği her şeye o 2 sene içinde her gün defalarca eğlendiğimiz için genel olarak güncele olan heyecanımızı da yitirdik.
neyse.
ve biz o en mutlu günleri yaşarken hakan aramızdaki en ikonik karakterlerden biriydi, talihsiz bi hayatı vardı, şanssızdı, sürekli tedavi görmek zorundaydı, ya ilaçlardan ya da ağrılardan dolayı bizden az uyuyordu ve hakan'ın hayatı son dönemlerde buralardı, internetti, msn'di, sözlüktü. çok da güzeldi her şey.
hakan'ın belçika'da kaldığı hastanedeki odasında "antonyooo" diye bağırarak uyanan adamı dahi hatırlıyorum. nasıl kafama çakıldıysa, neyse ona bile güldük günlerce. en büyük geyikleri goygoyları çevirdiğimiz zamanlarda hakan hep bir hastane odasında oldu ve biz o günler daha çok gülmeye çalıştık, daha çok eğlendik. hakan'a moral olsun diye yapıyorduk ama özel bir çabayla ya da zorlamayla değil, hepimizin içinden aynı anda geliyordu, yapıyorduk, en sonunda anlayacaktık herkesin aynı şeyi düşünüp birbirine söylemeden aynı şeyleri yaptığını.
ve sonradan anladık ki, bizim grup gibi başka gruplardaki insanlar için de aynı kişiydi hakan. ve başka insanlar ve bambaşka insanlar için de. o kadar çok kişinin derdini dinlemişti ve sözleriyle el uzatmıştı ki hepimiz sessiz minnet kitleleri gibi oluverdik hakan'a karşı. herkesin bildiği ama kimsenin birbirine söylemediği bir yemin, bir sır gibiydi.
hiç birimiz hakan'a sağlığından dolayı özel alaka göstermedik, bir arkadaşımızın yanında olmaktı derdimiz. aynı sözlükte bir başlık altında goy goy çevirmek gibiydi, başlığı hakan açsın istiyorduk sadece.
ve hakan'ın en büyük uktesi "bir sözlük zirvesine katılmak"tı. izmir'e geldiğinden haberim olamadı, lan zirve yapacaktık sen geldiğinde niye haber vermiyorsun? dedim. ailemi görmeye geldim gidip geri döneceğim dedi. tamam dedik dönüşünde zirve yapıyoruz.
hakan'ın online olmaması 2 anlama geliyordu. ya ameliyat ya da transfer süreci.
hiç bir zaman 3. ihtimali hesaba katmamıştık. ben daha izmir'i görmemiştim. ilk defa gidecektim. 2014'e kadar da izmir topraklarına ayağım değmedi. ben dönüp hakan hakkında bir entry bile giremedim, girebilmem için tam 13 yıl geçmesi gerekti işte.
birbirimizle konuşamadık lan. onlarca insan birbirimizle tek kelime konuşamadık. bir insan yerinden dahi kalkmadan nasıl bu kadar çok insana dokunabilmişti? anlamıyorduk.
bulut (moonlightsonata) bi entry girdi buralara, kimse cenazesine gelmedi diye. öyle zirve olmaz olsun nasıl gelelim diyemedik. hakan gelince zirve planlayacaktık onla, cenaze de ne ola ki? aramızda plan bile yapamadık ki, o kadar çok hakan'a bağlıydı ki her şey sanki, kimse kimseyle konuşamadı ki. donduk kaldık hepimiz aynı anda. ölen insanların facebook hesapları hakkında henüz kimse konuşmamışken. binlerce mesajıyla, geyiğiyle, şakasıyla her yerde hakan vardı. skype'da, msn'de sözlükte, mesaj kutularımızda.
önce birbirimizle konuşmayı kestik, kesmedik de uzaklaştık diyelim. buralardan da soğuduk, msn de bitti. hakan hakkında ne varsa durdurmak dondurmak istedik kafamızda. zaten bütün o çılgınlık da bitmişti. her şey o 2 senede o kadar ilginç değişmişti ki. bazen düşünürüm hakan hala hayatta olsaydı çok farklı olabilirdi diye. gerçekten de çok farklı olurdu. bu kadar harika insanla bir arada böyle bir enerjiyle bir daha aynı şeyleri yaşayamayacağımdan eminim. hakan'ın varlığı bizleri bir arada tutmadı ama yokluğu bizleri birbirimizden kopartmaya yetti.
bunca eğlenceyi yaşayıp bunca şeyi konuştuğun insan hakkında ufacık bir şey hatırlanınca herkes nasıl bu kadar sus pus olur hala anlayamıyorum. ama hakan'ı hatırladığım anda aynı şekilde ben de sessizleşiyorum.
hakan bizim için bir şeylerin hem yarım kalması hem de bitmesi anlamına geldi. ergenliğimizin köşesinde, gençliğimizin bilmem neresinde, anlamadığımız, anlamlandıramadığımız bir kayıp yaşadık. hala da anlayabilmiş değiliz.
daha bugün 2023 yılı, sokakta birisi "antonyoo" diye bağırdı alakasız. öylece kala kaldım. 13 yıl sonra bir isim, benim gibi her gün çalıştığı insanın adını bile hatırlayamayan bir insanı gözbebeklerinden çiviledi boşluğa. napayım ben şimdi?
hep içimizde hakan'dan bir parça varmış da hakan gidince onla birlikte biz de biraz ölmüşüz gibi gelirdi.
değilmiş, hepimizin hakan'da bir parçası varmış meğerse, o gidince biz de biraz ölmüşüz meğerse.
unutamama sebebimiz tam olarak bu işte,
hakan bizim büyüdüğümüz gündü.
F. Tanımam ama.
Ruhun şad olsun canım benim. Acısıyla dertlenmeyip onlarla dalga geçebilen koca yürek.
Birden aklıma geldi, anmak istedim.
Birden aklıma geldi, anmak istedim.
Ah Hakan’ım, yine düştün aklıma. Hatırlanmak mı istedin bilmiyorum, seni de bir Ağustosta kaybetmiştik, anımsadım. Tam 12 yıl olmuş, unutmadık, ışıklarla olasın…
ruhu şad olsun, belli ki bedensel engeline rağmen yaşam enerjisi dolu ve oldukça sevilen biriymiş. engelli olduğunu biliyorum ama neden öldü bilmiyorum.
hakan abi selam. iyi olduğunu biliyorum ben pek iyi değilim. olacağını düşündüğüm ama asla beklemediğim bir ayrılık yaşıyorum. 2 ay olacak neredeyse çok zor her şey. keşke sohbet edebilseydik. arkadaşlarım, ailem herkes bir şekilde destek olmaya çalışıyor. anlattıklarımı anlasalarda anlaşılmadığımı görebiliyorum. herkes kendince en iyi çözümü sunuyor, kimse derdimi paylaşmıyor. seninle güzel dert paylaşırdık. özledik abi, ben arada gelip sana selam vermeye devam edeceğim. solan kiraz ağaçlarının selamı var.
ben değlimdir.
vefat etmiş eski sözlük yazarlarındandır.
Ölmüş bir yazardır, tanımam etmem, Allah emeline göre rahmet eylesin ne diyelim.
Akıllarda msn’ deki galatasaray formalı, gülen fotoğrafıyla kalmış olan, huzur içinde uyumasını dilediğim değerli yazar.
(bkz: aramızda) olan yazar. Keşke hep aramızda olsaydı.
11 sene oldu hakan, hakan abi. seni tanıyalı da herhalde 13 14 yıl. artık eskisi kadar aklıma gelmiyorsun ama bunun aramızda bir sorun olacağını düşünmüyorum çünkü biliyorsun hastanede yattığın odanın penceresi arka bahçeye açılıyordu, japon kirazı ağacına. onun gibi oluyor aklıma geliyorsun çok güzel anılar ve üzücü anlar sonrasında ayrılıyoruz. ikimiz de izmirdeyiz, ben ayaklarımın üstündeyim ama sana hiç gelmedim çünkü mezarlıkları hiç sevemedim. haberin yok ama babam vefat etti, ona da pek gitmiyorum. keşke daha çok tanıyabilseydik birbirimizi, şu an artık eşim diyebileceğim insanı bulana kadar ruhumu insaniyet törpüsüyle incelten kimse yoktu senden başka. sen gittin ama törpünün ucu kaldı bende.
değerli insandın, güzel adamdın. messenger'a girsem grupta olur musun hala? belki görüntülü konuşuruz yine.
her sohbetin sonunda sakin ve içten ses tonunla söylediğin gibi; görüşürüz abi kendine iyi bak.
değerli insandın, güzel adamdın. messenger'a girsem grupta olur musun hala? belki görüntülü konuşuruz yine.
her sohbetin sonunda sakin ve içten ses tonunla söylediğin gibi; görüşürüz abi kendine iyi bak.
bütün ölüler gibi o da yokluğa karışmıştır.
duygusal olmak iyi bir şey değil arkadaşlar...
kendisini özlesek de yapabileceğimiz hiçbir şey yok...
kimler geldi kimler geçti..
yarın biz de olmayabiliriz.
ölen ölmüştür. kalan sağlar bizimdir...
yaşarken kıymetimiz bilinse...
duygusal olmak iyi bir şey değil arkadaşlar...
kendisini özlesek de yapabileceğimiz hiçbir şey yok...
kimler geldi kimler geçti..
yarın biz de olmayabiliriz.
ölen ölmüştür. kalan sağlar bizimdir...
yaşarken kıymetimiz bilinse...
allah rahmet eylesin. eskilerden bir yazardı. mekanı cennet olsun.
bugün trollük için bir başlığa girdim. başlığı zamanında rahmetli açmış ve sıkıntısını yazmış. çok üzüldüm pislik yapamadım. rabbim dünyada çektiği sıkıntıların hatrına cennetini nasip etsin. inşallah gittiği yerde çok mutludur.
uludağ sözlüğün gerçekten sözlük olup, formata uyulduğu zamanlarda yazarlık yapmış rahmetli yazar.
pozitifliğiyle sözlüğe genelde neşe saçan, iyi bir insandı.
pozitifliğiyle sözlüğe genelde neşe saçan, iyi bir insandı.
seneler önce aramızdan ayrılan yazar. toprağı bol olsun.
Kendisini tanımak nasip olmadı, iyi ki de nasip olmamış çünkü acı bir hatıra olarak kalırdı.
Yurtdışında bir engelli olarak tedavi görmesine yol açan Sağlık sorunları neydi bilmiyorum ama bir hastahane mikrobuna yenik düşmüş.
Naif ve güzel bir insanmış, rip.
Yurtdışında bir engelli olarak tedavi görmesine yol açan Sağlık sorunları neydi bilmiyorum ama bir hastahane mikrobuna yenik düşmüş.
Naif ve güzel bir insanmış, rip.
Dokunsalar ağlarım şimdi, öyle hüzün doldu ki içim. ışıklar içinde, selam ve dua ile.
https://m.uludagsozluk.com/e/5302497/
https://m.uludagsozluk.com/e/5302497/
Güzel insan gittiğin yer öyle güzel ki. Buranın çivisi çıktı bakma biz de öyle sallanıyoruz.
Huzur içinde uyu..
Huzur içinde uyu..
öldüğü için kıymete binen yazardır.
tamam öldü anladık, zaten hepimiz bir gün ölecez, öldüğü için bir kişiyi yüceltmekten ne zaman vazgeçeceğiz bunu bilemiyorum..!
Kimse ölümsüz değil ulan!
tamam öldü anladık, zaten hepimiz bir gün ölecez, öldüğü için bir kişiyi yüceltmekten ne zaman vazgeçeceğiz bunu bilemiyorum..!
Kimse ölümsüz değil ulan!
(Hep böyledir)
Bir ölü olsak bizleri de anarlar mutlaka özlemle,
Bizim için de ağlarlar belki birazcık
Aralarındayken cismimizi görmeyen gözler, sesimizi işitmeyen kulaklar
Yokluğumuzda görür, duyar, sever olurlar bizi.
Hep böyle değil midir zaten şu insanlar.
Nur içinde uyusun.
Bir ölü olsak bizleri de anarlar mutlaka özlemle,
Bizim için de ağlarlar belki birazcık
Aralarındayken cismimizi görmeyen gözler, sesimizi işitmeyen kulaklar
Yokluğumuzda görür, duyar, sever olurlar bizi.
Hep böyle değil midir zaten şu insanlar.
Nur içinde uyusun.
Seni andım yine bugün " dost " .
Öpüyorum seni anılarımızdan, sen kokan
kabrinden.
Öpüyorum seni anılarımızdan, sen kokan
kabrinden.
Ölmeseymiş bu yazısı yüzünden fetöcü diye yargılanabilirmiş:
fethullahcı emin ol askere gitmek için senden daha çok sabırsızlanıyor. sakirt dediğiniz adam biliyor ki nöbet tutan vatan bekleyen gözleri cehennem atesi yakmaz! bu adam neden askerden kacsın.
https://m.uludagsozluk.com/e/5479254/
fethullahcı emin ol askere gitmek için senden daha çok sabırsızlanıyor. sakirt dediğiniz adam biliyor ki nöbet tutan vatan bekleyen gözleri cehennem atesi yakmaz! bu adam neden askerden kacsın.
https://m.uludagsozluk.com/e/5479254/
güncel Önemli Başlıklar