Dudaklarımda umarsızca gevelediğim bir kelime oldun artık...
anlamını yitirdiğin halde söylemekten bıkmadığım bir kelime...
belki bu sefer 'seviyo' çıkar diye yapraklarına acımadan kıydığım bir papatya,hatta bunun için kendimle bahse bile girdiğim bir kelime...
Bir kelime oldun dudaklarımda...
söylemekten usanmadığım...
dosta 'geç oldu gitmem gerek' diye söylenen yalan kadar sahte bir kelime...
Seni son gördüğümde sana söylediğim son kelime 'git' kadar koca bir yalan...küçük bir kelime...
Derdini dinlemekten usandığım sırdaşım için,onu geçiştirmek için,ondan bıktığım için 'üzülme' kadar yüzsüzce bir kelime...
Bir kelime oldun dudaklarımda...
söylerken bile imrendiğim,imrendiğim kadar özlediğim,özlemim kadar sahte bir kelime...
artık okşarken tiksindiğim masum bir bebeğe söylediğim 'ninni kadar kirli bir kelime...
Bir kelime oldun dudaklarımda...
köy kahvesinde oturup,hoş sohbetini dinleğim amcanın artık yerini tahammülsüzlükle doldurduğu sandalyesi kadar boş bir kelime...
Sokakta top oynayan çocukların beni gördüklerinde sevinerek çağırdıkları zaman onları terslediğim,artık 'kötü abi' olduğum kadar sert bir kelime...
Bir kelime oldun dudaklarımda...
öğretmeninin tayini çıktığı için üzülmeyen bir çocuk kadar hissiz bir kelime...
anneye verilen 'iyi geceler' öpücüğünün artık isteksiz olduğu kadar duygusuz bir kelime...
hayatında ki bir günün artık değersiz olduğu bir kelebek kadar umarsız bir kelime...
Bir kelime oldun dudaklarımda...
bıkmadan oynadığım oyuncak arabamın kırılmasının önemsiz olduğu kadar isteksiz bir kelime...
gitmek istemediğim köyümün bahar kokan bahçelerini umursamadığım kadar özlemsiz bir kelime...
Bir kelime oldun dudaklarımda...
artık ne önemi var diye yırtıp attığım mektuplar kadar hatırasız bir kelime...
belki dönersin diye güller yaptığım takvim yapraklarının çoktan yakıldığı kadar ümitsiz bir kelime...
Bir kelime oldun dudaklarımda...
senden sonrakilere söylenen 'seni seviyorum' kadar yalan bir kelime...
Yıkanmış bir hayal gibiydi inanamamıştım gözlerime...
Yada unutmuştum bu nurdan yapılmış meleğin yüzünü...
Yine ağlayan bir güz günüydü,farklı değildi gözlerimde...
Ellerim,ıslanmış paltomun ceplerinde...
Telaşlı ve koşar adımlarım vardı,bir yağmur boşaldı gözlerimden...
***
Durdum...hatırlamıştım bu yüzü emindim bu sendin...
Şimdi anılarımda canlanan bu sendin...
Yaslandım bahçenin önündeki ağaca...
Evlenmişsin,bir yuvan varmış...çocuklarında,kocanda...
Uzun zaman geçmiş aradan,çok uzun zaman...
Anladım bunu ak düşen saçlarımdan...
***
Bu gün gittim evime...ağladım,bağırdım-çağırdım,'neden'dedim,'keşke' dedim...
Şimdi yine geldim izledim seni saatlerce yine çok mutluydun...
Yaklaşmak istedim,yapamadım geri adım attı ayaklarım...korktum 'bozulur o gülüşleri' dedim...
sadece izledim...hep izledim,bazen yaş sezdim gözlerimde ama sildim geçti...
***
Bu gün yine gittim evime...
Düşündüm,çok düşündüm küfrettim kendime...düşledim mutlu günlerimi döküleceğini bile bile...
Şimdi yine burdayım ağaçta alıştı artık bana.Yabancı görmüyor beni o da...
Yine gördüm seni dünüm mutluydu,ama biraz da buruk...
Tıpkı şekersiz çay gibi...acı ama güzel.
Hatırlıyorum sen öyle severdin çayı...
Acaba benide böyle sevebilir miydin? Acı ama hala güzel...
***
Bu gün yine gittim evime...
Ümitlendim,heyecanlandım...sonra korkmadım...
Şimdi yine burdayım gelecektim yanına...
Ayaklarım atmadan adımını,bir çocuk geçti karşıma...
'Amca' dedi bana...
'O benim annem' dedi...
'Çok seviyorum onu,kardeşimde,babamda öyle' dedi...
'Sende gel sana...sende seversin onu bizde seni severiz...kimsen yok mu senin? Arkadaş oluruz seninle.' dedi...
Tutuldum kaldım nede güzel yakışıyordu 'sevgi' kelimesi küçük dudaklarına ne de olsa annesiydin onun...
Bense sadece:
'Eee..şey! Ben sadece geçiyordum...' dedim...
Bu gün yine gittim evime.Bir daha gelmeyecektim...öğrenemesemde ismini hiç unutmayacaktım küçüğün yüzünü,hatırlayacaktım seni anarak...
Yalancısın ey güzel gibi görünen gün yalancısın biliyorum...
Bu günde eksik olmayacak gözlerimden yaş biliyorum...
Bir mendilim yok ki yaşlarımı silecek birini özlesem ağlıyorum...
Sefil bir adamım,yalnızlığıma çare telefondan medet ağlıyorum...
Elimde şarap şişesi kıyıda köşede ölmekten korkuyorum...
Ölmek istemiyorum günahlarımdan korkuyorum...
Yalnızdım,hep yalnız kalacağım biliyorum...
Üstüme Bir avuç toprak atacak kimsem yok bunu da biliyorum...
Bir adını koyamadığım yalnızlığım,bir de senden uzak derin bir sensizlikte naçiz yüreğim...
Katran karası bir çıkmaz leke içimde gösteremez utanır kaçar gözlerim...
Deli bir fırtına kopar içimde yüzün canlanınca düşlerimde...
Aynalardan korkarım unutur kendimi bile bir sen düşlerimde...
Çığlıklar koparırım vururum kalbimden kendimi
ansızın aklıma geldiğinde...
Dostlar aramaz sormaz kimse kalmaz akla gelecek senden başka şimdi de...
Gidiyorum şimdi bilmediğim yerlere,senden uzak olmak dileğiyle...
Koca bir ömrü yok saydım,kıydım bütün güzelliklere...
Alay ederim kendimle evinin önünden geçerken balkonuna bakmadan geçemeyişimle...
Gidiyorum şimdi bilmediğim yerlere,senden uzak olmak dileğiyle...
'Hoşçakal...'demeden belki beni merak edersin diye...
Çocukluğum...
Çocukluğumu verin bana...
Neden aldınız misketlerimi! ?
Rüyalarıma bile giren kırmızı bisikletimi...
Ne güzeldi düdüklü şekerim bitince bile beni eğlendirebilen...
Neden çamura attınız şekerimi! ?
Çatıyamı sakladınız ışıklı spor ayakkabılarımı...
'Olsun hayat uzun.'Dedim...
Gençliğim...
Gençliğimi verin bana...
Kardeşim mi giydi yeni ayakkabılarımı?
Kim aldı defter arasındaki gül yapraklarını! ?
Ya sevgilim o nerede unuttumu yoksa beni?
'Olsun hayat uzun.'Dedim...
Hayatım...
Hayatımı verin bana...
Ben yaşlanmak istemedim...
Kim verdi elime bu bastonu?
Bu saçlarımda ki beyaz şeyde ne yoksa karmı yağdı? Çocuk olmak vardı şimdi.Negüzeldir kardan adamın gözleri...
Çocukların yüzleri...
Benimkinden daha da ak...
Daha temiz küçük yürekleri...
'Olsun hayat uzun.'Dedim...
Bedenim...
Bedenimi verin bana...
Nedir bu giydirdikleri beyaz örtü bana! ?
Kim bu başımda duran adamlar...Namaz kılıyorlar...
Neredeyim ben neden karanlık burası? Çok ta dar üstelik...
Neden omuzlarınızdayım ben? indirin beni aşağıya...
Öldü diyemezler bana...Ölmedim ben yaşıyorum hala...
kırmızı bisikletim...
güzel kıyafetlerim...
kullanmaya utandığım bastonum...