dolmuşçuya "müsait bir yerde indirir misiniz" demek yerine "müsait bir yerde iner misiniz" demek ve dolmuşçunun değişik bakışları ile karşı karşıya kalmak.
telefondan dizi izlerken, "telefonum caldi mi acaba?" dusuncesi ile diger odaya, telefona bakmaya gitmek ya da telefonun genelde durdugu yerde el yordami ile telefonu aramak. (bu arada gozler telefonda izlenen diziden de ayrilmiyor.) bir hafta icinde iki kez basima gelince, korkmadim dersem yalan olur.
isyerine çektiğim servis aracına bakım yaptıktan sonra fren tellerini gevşek bağlayıp ilk ışıkta önde duran x6'ya vurmamak için yaptığım manevra sonucu arabayı şarampole yatırmam, içinde bulunan bir teyzenin yaralanması sonucu kocasının kalp krizi geçirmesi, IKISININ aynı hastaneye kaldırılması sonucu hastaneye ziyarete gelen oğullarının kendilerini içeri almayan güvenliklerle kavga etmeleri sonucu gözaltına alınmaları ve götürüldükleri karakolda kendilerine hasım olan kişileri gördükten sonra birinin polisten beylik tabancasını alıp karşı tarafı kursuna dizmesi başıma gelen en küçük hatalar silsilesinin sonucudur.
Antalyada tekne turuna gitmiştik. Teknenin barında duran sonradan kaptanın kızı olduğunu öğrendiğim 1.60 boylarında çok güzel olmayan ama şirin bir kızla kesişiyordum. Tur bitti tekneden inerken koluma dokunup '' şey bana bilekliğini verebilirmisin? '' demiş. Bende onu " biletinizi alabilirmiyim " anladım. Bileti girişte vemiştim dedim, bi gülüştük falan olaydan sonra ama yerin dibine girdim be.
babam tarafından uykumdan uyandırılıp arabaya birkaç şey götürmem istenir, uyku sersemliğiyle t-shirt giymeyi unutup evden kimsenin de farketmemesiyle ertesi gün pazar kurulacak olduğu için üst sokağa parkedilmiş arabaya altta şort, üst çıplak şekilde gidip araba camlarında yansımamı görmemle koşa koşa arabaya gidip yine koşa koşa eve dönmem. 2 hafta içinde 2 kere mecburen çıplak şekilde sokakları dolaşmış oldum, öbüründe de denizden caminin tuvaletine gitmeye kalkıp camiyi bulamamamla aynı şey olmuştu.
Börekçide bir güzel börekleri yalayıp yutup, üstüne iki bardak limonatayı devirip bir çayla süsleyip sonra da hesabı ödemeden çantayı alıp gayet emin adımlarla çıkıp gitmek.
metroya girerkenki gişeleri çıkış gişeleriyle karıştırıp akbil basmadan geçmeye çalışmak, sonra takılınca bu arızalı heralde deyip gidip yandakine bir daha takılmak bu arada tip tip bakan görevliye içinden bu adam bana mal mal neden bakıyor derken akbil basıldığını hatırlayıp akbili basıp utana utane geçmek(neyseki fazla kalabalık değildi fazla kişi görmedi ).