Uzun zamandır izlediğim en kötü filmdi.Görüntüler dışında filmin güzel yanı yok,konu bütünlüğü sağlanamamış.Ne politik olmayı başarabilmiş ne de sanat filmi olmayı.ikisi arasında gidip gelmiş.Ucuz felsefi eleştiriler ve gerçekçi olmayan karakterlere bir de nazan kesal'ın iğrenç oyunculuğu eklenince ortaya bomboş bir film çıkmış.Süresi az olmasına rağmen sıkıldım,yanımdaki abla da sıkılıp sıkılıp telefonuna baktı,sonra bir de alkışlamaz mı. Ön gösterime gitmemi haketmeyen bir filmdi,tek güzel yanı film başlamadan Tayfun Pirselimoğlu ve Ercan Kesalı canlı görmek oldu.
betonlaşmış çadır. hayattan kopuşun sana ait olduğunu sandığın ama birkaç metrekareyle sınırlı bu yapılar modern çağın totemleridir. çadırlar kuruldukları yerde yaşamanın araçlarıydılar. dairelerse içlerindeki insanları kendi hayatlarının nesnesi durumuna getirir. nasıl bir yerde yaşadığın nasıl biri olacağını belirliyorsa ortada büyük bir sorun var demektir.
henüz vizyona girmemiş fakat 7. palto film günlerinde izleme fırsatı bulunabilecek son 10 dakikasına kadar (çünkü son 10 dakikasında gereksiz bir katarsis yaşatma eğiliminde bulunulmuş) güzel dedirten bir film.
Benim henuz bir kac ay once kesfettigim, ama sanirim 5 yildir aktif bir sekilde icerik ureten “ev gezme” youtube kanali. Bu tarz kanallarin icinde en begendigim oldu acil ara (kubilay sakarya’nin kanali da fena degil).
Evlerin cogunun ic acan guzellikte olmasinin yani sira cekimler de, secilen o dingin elektronik muzikler, de sekanslar arasi verilen o animasyonlar da muhtesem. Sunucusuz olmasi, sadece ev sahibinin anlattiklarindan ibaret olmasi cok guzel. Butun bunlar bir araya geldiginde Seyrederken bir huzur ve dinginlik geliyor insana.
Evlerin cogu Minimalist, iskandinav/japandi, bohem ve yer yer akdeniz esintili parcalarla dekore edilmis evlerden olusuyor. Bu tarzlar hosunuza gidiyorsa mutlaka izlemelisiniz.
En begendigim (hatta bayildigim) ev ece naz’in kabataş’taki sehrin ortasinda dag evi havali şu ferah daire oldu: