03.45 sularında, evde tek başına, loş bir abajur ışığında ekranın dibine kadar girerek alınmış bir konumda izlenmiş filmdir. önceki entry den de anlaşılacağı gibi korkabilmek adına bütün koşullar sağlanmıştı;
ama lanet olsun dostum yine mi hüsran? doğrusunu söylemek gerekirse izlediğim gerilim/korku filmleri arasında iyi bir yere yerleşti (gerçekçilik bakımından) ama yine de etkili olamadı diyebilirim.
büyük umutlarla izlemeyin. büyük umut derken altınıza sıçmaktan bahsediyorum. yok öyle bir şey.
--spoiler--
ilk filmi izlemediğimden işin bu derece felaket boyutlarda olduğunu tahmin edemedim. hasan karacadağ sanırım pusulayı şaşırmış. filme girdik, "biz yanlış filme mi girdik ehu ehu" dedik. en başlarda böyle bi yavaşlık, bi paranoyaklık sardırmış. ağır çekim ilerlerken dedik heh tamam güzel gibi. sonra tamamen saçmalıklar silsilesiyle karşılaştık. ses efektlerinden, görsellerinden tut da oyuncuların performansı, konu berbat ötesinde berbattı.
--spoiler--
o kalp atış efekti neydi allah aşkına dum dum dum dum diye. boğaz köprüsü, cami öyle mi yıkılır, yanar. sanki oyuncak köprü yıkılmış gibi.
oyunculara gelirsek ben o babada kurtlar vadisi tipi var demiştim zaten. (kurtlar vadisi tipi nasıl oluyorsa artık) bi baktım gerçekten kurtlar vadisi oyuncusuymuş zamanında. böyle adamda bi cesurluk, bi batman havası falan. ama çözdüm seni adamım. yeme bizi. korkuyordun işte basbaya. o adamın surat ifadeleri zaten başlı başına bi komediydi. ben o adamdan çok tırstım sevgili hasan karacadağ. bir daha korku filmi yapacak olursan 5-10 dakika onu seyrettir seyirci altına eder zaten.
--spoiler--
--spoiler--
hasan karacadağ lütfen ama lütfen komedi filmi çeksin. o nasıl saçma hareketlerdi. sen gelen o garip dumana yumrukla "gel lan gel korkmuyorum senden" diyerek mi yaklaşırsın allah aşkına. he tabi bi de şu "ay garip bişe gördüm" durumu var. hepsi bi tarif edemediler ne gördüklerini. "ya gördüm böyle garip bişeydi. anlatamıyorum ya" şeklinde ezbere cümleler kuruluydu. tamam bunu bi kere söylersin. anlarız biz de tarif edilemez bişey olduğunu. ama seyirciye mongol muamelesi yapılarak on kere tekrarlanmaz ki.
--spoiler--
--spoiler--
o kadına bittim. üvey anne. ulan her yere burnunu soktu lan kadın.televizyonu görüyor gidiyor direk dokunuyor kadın. bi ses duyuyor gidiyor hemen bakıyor ne var diye. lan bi bakma lan. otur oturduğun yerde. ama yok meraklı kızımız direk gider bakar.
--spoiler--
sonuç olarak son yıllarda en çok gülerek izlediğim filmdi. bütün salon tek yürek olup kaydı gülmekten. herkesin aksine ben gidin izleyin diyorum. gülün eğlenin diye.
Aralıkta vizyona girecek Dabbe filminin devamı olan film, fragmanı da yayınlanadı.insanların dini inançlarından para sömürüsü olarak nitelendirdiğim ve kesinlikle itibar etmeyeceğim film.
iğrenç ötesi bir korkumu, komedimi ne olduğu belli olmayan film.
--spoiler--
korku filmi yapıyorsun, dumanlar saldırıyor insanlara nükleer saldırı diyor adam, deprem diyor adam. hele bir de genç oyuncunun canlandırdığı rol neydi öyle yau. çocuk için kolay olmuş. senaryoyu ezberlemekte zorlanmadığı kesin. dediği şey sakin ol sakin ol sakin ol. ulen kız ölüyor sen sakin ol diyorsun. gelde gülme. ev sahibi adam da zaten dünyayı kurtaran adam rolünde. herşeye siz durun ben yaparım ve sakin olun. nükleer saldırı olmuş olabilir gibi saçma salak cümleler kurmaktan başka birşey yapmamış. yau mimiktemi olmaz . utanmasa onlarda gülecekler ha. * konusuna sözüm yok ama olmamış hocam. toplasan 2-3 sayfa senaryosu yok diyebilirim. paso, sakin ol. nükleer saldırı olmuş olabilir. kötü birşey olmayacak (ulan kıyamet kopuyor sen kurtulacağız diyorsun) korkmayın. atlatacağız türünde üç beş kelimeyle kurulan cümleler ve pis pis ses efektleri ile sürüp giden bir film.
--spoiler--
ayrıca dip not: koca sinemada 4 kişi izledik ve bayağı güldük *
Son derece kötü bir film olmuş. Karakterler Sefa zengin hariç hepsi kötü zaten filmde 5 kişi haricinde başka kimse de yok. Çok amatörce çekilmiş. Oyuncular rolunü yapmacık oynamış.Film korku değil komedi olmuş.
dün itibariyle şans verdiğim diyeyim hani bu kadar kötü yorumları okuyup, işittikten sonra bile ya ne olur ne olmaz bir de ben göreyim dediğim iğrençlik harikuladesi bir film. ya adam bence bu filmi çekerken başka bir filmi çekiyordu ki bu kadar iğrenç, anlamsız, korkuyla uzaktan yakından alakası olmayan bir film ortaya çıkmış. konusundan tutun da oyuncuların bir ilkokul piyesinden fırlamış olmalarına kadar berbat bir film. ya ilkokul piyesindeki çocuğa, çocuk dersin zaten adı üstünde. arkadaş sen bildiğin ciddi ciddi film çektiğini iddia eden bir adamsan, biraz özeneceksin ya. adam resmen dalga geçmiş. insan hakları mahkemesine şikayet etsem, çok net kazanırım.
(bkz: benden günah gitti)
avatar ı izleme maksatlı gidip de, biletlerin tükendiğini öğrendiğimizde yanlışlıkla girip izleme gafletine düştüğümüz, verilen ilk arada filmi terkeden birçok insan kadar basiretli olamayıp ta, "yönetmen filmi ha toparladı, ha toparlayacak" diye sonuna kadar izlediğimiz, yer yer korku filmi olduğunu unutup, diğer seyircilerle birlikte kahkaha krizine girdiğimiz filmcik.
herşeyden önce ağır bir eleştiriyi hakeden filmdir.
şimdi efendim, insanlar neden bir şeyin devamını getirmek isterler? ilkinden daha güzel olsun diye. ilkinden daha güzel olmayacaksa denemenin anlamı var mıdır? yoktur. denenmişin denenmişi olur mu? olmaz.
hasan karacadağ'ın herkes tarafından bilinen bir iyi niyeti, bir sinema neferi havası var. bildiğiniz bütün sözlüklerde, filmleri ve kendisiyle ilgili bütün entryleri okudum, biraz vikipediye göz attım, tabi ki filmlerini de izledim. etüt etmeye değer gördüm yani. çünkü ortada sonuçları gerçekten kötü olsa da bir takım çabalar var.
gelgelelim hasan karacadağ ya bu işi çözemedi, ya da ısrarla kötü film yapıyor sonradan bir film yapacak, aklımızı alacak ve tam anlamıyla cenneti de, cehennemi de gösterdim tribine girecek. tabi bu şuan çok olası durmuyor.
soru şu: hasan karacadağ dabbe gibi bir deneme tahtasıyla sinemadan en anlamayan adamların bile açık açık yüzüne vurduğu, vurabildiği hataları neden gidermek yerine daha da çok yaptı? neden bile bile lades dedi?
kötü oyunculuk, kötü diyaloglar, korkutmak yerine gereksiz baş ağrısına sebep olan ses efektleri ve üstüne üstlük, diğer filmde olmamasına rağmen bu filmde eklenmiş saçma sapan özel efektler.
hepsinden en kötüsü de ilk çektiği filmden bu yana gelen bilindik korku filmlerinden kolaj alışkanlığı.
ya bu herşeyden evvel ayıp bir şey. dabbe'ye bakıyorsun, pulse'un islam inancı makyajlı yeni kasası gibi. semum'a bakıyorsun, maşallah abim öyle bir film yapmış ki hem constantine'i, hem the exorcist'i, %10 kadar da semum muhabbetini aynı anda izliyorsun. ki anlattığın şeyin de dabbeyle uzaktan yakından alakası yok, diğer bütün sahiplendiğin temalarda olduğu gibi. dabbe 2'ye bakıyorsun, blair witch, ve the ring çok açık, çok bariz.
antrparantez ben şahsen lost'u da alet etmiş diyenlere katılmıyorum, sonuçta kara duman muhabbeti kuran'da olan bir şey ve adam bunu istediği gibi kullanır. kendi konseptiyle ilgili. belki de lost'u yazanlar kuran'dan feyz aldılar, bilemiycem.
toparlarsak yine bir kılıfçılık, bir araklama havası var. çok rahatsız edici ki hasan karacadağ'ın bana göre en büyük hatasıdır.
ve senaryo, senaryo bir felaket. cidden felaket. güzel kardeşim bütün film neden bir evde geçiyor? bana bunu bir izah etsenize. sitcom mu çekiyorsunuz, ne biçim iş bu?
dabbe'de hiç değilse farklı mekanlar, farklı tipler, farklı olaylar ve korku öğeleri vardı. iyi kötü bir olay örgüsü vardı. korkutma potansiyeli de vardı.
ama şimdi sen gelmişsin benim bir gelip, bir giden bir dumandan korkmamı bekliyorsun? bu nedir ki şimdi?
girizgah güzel. insan bir tribe giriyor. anlattığın olayın bir miti var, ilgi çekici bir tarafı var. ki o giriş kısmı sadece ilgilendirdi beni, anlatıcı en başta kim olduğunu söylemişti ama tuhaf bir isimdi unuttum, hatırlatan olursa mutlu olurum.
neyse, sen hikayeye mistik bir giriş yaptın, tamam. şimdi ben kıyametin kopmasını izlemek istiyorum, insanların kaçışmasını istiyorum, açı çekmelerini istiyorum, metafizik öğeleri görmek istiyorum, onların bizle dalga geçer gibi kıyameti getirdiğini görmek istiyorum, tanrı artık bizle değil düşüncesini hissetmek istiyorum. ben korkarsam, bundan korkarım. filmin çekilme amacı budur.
sen napıyorsun? bir evin içinde beş tane gerizekalı karakterle vodvil gibi bir şey çekiyorsun.
bu nasıl bir yönetmenlik güzel kardeşim, sana film çekmeyi kim öğretti? hem ben senden en ağır sanat filmini istemiyorum ya, biraz tırtır beni pop corn tadında. bu kadar zor değil ki bu.
dışarda madem kopan bir kıyamet var neden onları resmetmiyorsun da maksimum 1 dakikalık uyduruk bir televizyon görüntüsüyle beni korkutmaya çalışıyorsun?
senin bütün olayın inancımdan beni vurmakken sen telefonları falan titretiyorsun. nesinden korkucam ki ben bunun?
mesela içine cin giren bir kız bir yandan ayetel kürsi okusun, bir yandan latince konuşsun veya ne bileyim antik yunanca konuşsun, bizim millet bundan tırsar.
zaten bunu ayrıca değerlendirmemiz gerek.
bir kere dabbe nedir? dabbe büyük kıyamet alametlerinden biridir. devasa bir yaratık olduğu yazar kuran'da. bir elinde bir peygamberin asasını, bir elinde başka bir peygamberin mührünü taşır.
bu figür biraz yaratıcı olan bir insanın beyninde belki 150 şekilde tasvir olunabilecek bir şey. gayet güzel malzeme.
birinci filmde hadi yavaştan kıyamet kopuyor havası verdin, bilgisayar dedin, virüs dedin. tamam biz bunu yemiş olduk.
yaa bu dabbe dediğin, böyle bir şey değil ya? ne alakası var bu anlattığınla? ben bir müslüman olarak hayali bir şey anlattığını biliyorum zaten ve ne görsel olarak, ne psikolojik olarak sarsmıyor beni. umrumda olmuyor. ve kötü oyunculukla da salonda artık sigara yakasım geliyor.
he dersen ki bu benim yaptığım bir atıftır, tefsirdir bir nevi, o zaman filmin adı dabbe olmasın. neden dabbe?
en son nette deccal'ı okudum biraz, hasan bey ona da el atıcakmış. dedim nedir, ne değildir. kimisi stalin deccaldır diyor, kimisi 40 tane deccal var diyor, kimisi george bush diyor vs.
ama aslında bir deccal var ve bu bir hilkat kitaba göre.
hasan karacadağ'ın yapması gereken bana göre kitabın yazdığını tasvir etmek. o herkesin yaptığını yaparak, şudur budur herhalde diyerek sıradanlaşıyor.
şunu merak ediyorum...
hasan karacadağ acaba kendi filmlerini izliyor mu? hiç izledi mi? izlerken korktu mu? veya şu korkunçtur diyebileceği bir şey var mı?
eğer bu entry'yi okursa bir gün mutlaka bana ulaşsın, ben bir sinemaseverim, bana bunların cevabını bir versin. üzerine film yaptığı allah'ın hakkı üzerine kendisinden rica ediyorum.
yoksa kusura bakmasın, ben bu saatten sonra hakkımı helal edemeyeceğim kendisine. bu kadar insanı bir beklentiye sokup sonra izlediğimiz filmleri birebir hatırlatan görüntülerle harmanlanmış kötü performansları bize izletmeye hakkı yok.
bununla beraber bir umut deccal'a da gideceğim. biraz türk sinemasının, biraz okültizmin hatrına.
ama bu kafayla olmaz, açık söyleyeyim. verilen emeğe de yazık, izleyicinin parasına ve vaktine de yazık.
sadece fragmanından söyleyebilirim ki birincisinden daha rezil olduğu kesin olan filmdir. o boğaz köprüsü nası yıkılıyo yav 1 sn de çotank diye? ayrıca oyunculuğun da rezalet olduğu gözden kaçmıyor. insan böyle fragman yayınlarmı yav.
film arasında seyircilerden birinin ''la maaamutt sen evdeki müzüük aletlerinle ses yapsaydın daha iyiydi'' demesiyle aradığım tanımın bu olduğunu anladığım film.
cimriliğim tutmasaydı sonuna kadar izlemezdim. hoş yine dayanamadım çıkıyordum ama allahtan o arada bitti.
oyuncularda 1 - 2 tanıdık sima olmasa, yönetmen akrabalarını oynatmış cümlesinin cuk! oturacağı bir film.
film boyunca kahkahalar eksik olmadı. Yazık hangi zihniyetle çekildi bu film. Ya da film çekildi, vizyona girmeden önce izleyip sonra yayınlasaydınız.
rezalet yahuu!
hasan karacadağ'ın en zayıf filmidir. sanmayın ki hasan karacadağ'ı sevmiyorum. herkes dabbe yi yerden yere vururken ben bayılmıştım. dabbe yüzeysel, kötü oynanmış bir filmdi kabul ama tam bir b movieydi ve seyirciyi gerçekten germeyi becerebiliyordu. b movie kurallarını sonuna kadar kullanan film kült olma noktasına varabilecek kadar absürd bir yapımdı ki karacadağ çay içen karakterlerini trenin tepesine çıkartıp orada diyalog sahnesi çekerek bunun farkında olduğunu gösteriyordu. semum ise karacadağ'ın işi daha ciddiye aldığı ama o amatör ve b tadını sonuna kadar yaşattığı filmiydi. dabbe 2 ise izlemeden süresi, görselleri ve fragmanlarıyla çok şey vaad ederken, en azından derli toplu olmayı mesela, ikinci yarısında öyle bir tuzağa düşmüşki dabbe 2 yi sarsan tamamen filmin ikinci yarısı olmuş. oyunculuklara kötü demeyeceğim çünkü bu tarz filmler için gereken oyunculuk bu filmde vardı, bence kafi. tabi daha repliğini söylerken rlerde takılıp kalmak yerine yor değilde yo diye repliği bitiremeyip oyuncuyum diye nasıl bir cesaretle rol alırlar hemde sinema filminde bilmem böyle bir iki can sıkıcı yapaylık göze battı. ilk yarı süperdi, bir dakika bile nefes almadım, fena heyecanlandım, işte bu karacadağ'ın en iyi filmi, en iyi türk korku filmi diye coşkuyla çıktım film arasına lakin ikinci yarı başlayınca sorunlarda başladı, efendim süper bir duhan yapmışlar filmde ama karacadağ diğer filmlerinde düşmediği hataya burda düşüyor, duhan görünüp görünüp kayboluyor, vurup vurup kaçıyor! ama birşey yapmıyor ve bu sahnelerin temeli ilk yarıda atıldığından dabbe 2 2. yarısında kulak sağır edecek ses efektleri ve sürekli tekrarlanan bu vurdu kaçtı sahneleriyle kendini feci düşürüyor, kaldı ki ilk yarıda başarıyla kurgulanan sekanslardan ikinci yarıda hiç yok, duman geliyor herkes birarada, bahçeye çıkıyorlar herkes bir arada, cinler hatunları deforme etmeye başlıyor ama hatunlar hiçkimseye zarar vermiyorlar ve duman sayısız derecede çok tekrarlandığı için etkisiz eleman gibi kalıyor. karacadağ kurgudan gerçekten anlayan bir insan olmasına rağmen kıyamet sahnelerini finale koymayınca boş ve etkisiz olan final cidden çok boş kalıyor ve dabbe 2 sonlanıyor. efektler müthiş, cidden sinemada deneyimlenmeli, görseller ve yıldıracak şekilde yüklenilse de ses efektleri de şukela. b tipi korku filmlerinden hoşlanırsanız izleyin derim belki çok seversiniz, belki nefret edersiniz bilemem ama ben hasan karacadağ dan çok daha fazlasını beklediğim için orta karar olan bu film beni pek kesmedi doğrusu, yinede görselliğe ve emeğe saygı duyuyorum. türk sineması bazı arkadaşlar inanmasa da bu tarz filmlerdeki başarımızla kurtulacaktır, denemeye devam. 10/6
Dünya sinema tarihinde heralde ilk perdenin sonuna kadar tek kelime diyaloğun olmadığı tek filmdir. Film izleyiciyi, dijital aletlerin seslerini * yükseltip alçaltarak, çığlıklarla vede dumanla korkutmaya çalışmış.
Okul filmi gibi heralde bu filminde gösterimden 2 hafta sonra türü ibaresine korku'nun yanına komedi'yide iliştirir.
--spoiler--
Kıyamet Saati Yaklaşıyor… internet yoluyla tüm dünyaya hızla yayılan ve her eve giren Dabbe, ona eşlik eden Cinler ve bilinmeyen gölge varlıklar dünyadaki tüm elektromanyetik sistemleri ve interneti ele geçirerek son saldırı için göklerden gelecek bir işareti beklemektedirler. Huzursuz ve tedirgin edici bir istanbul şafağında göklerde beliren garip ve siyah bulut kümeleri ağır ağır açılırken arkalarına saklanmış olan “DUHAN” az sonra başlayacak kara istilanın ilk işaretidir. Kuran’da Duhan suresinde belirtilen ve aniden göklerden inecek olan ürkütücü kıyamet alameti DUHAN artık yeryüzüne doğru hareket etmeye başlamıştır. istanbul’da son saatin yaklaştığından habersiz ve kendi dünyalarında sessizce yaşayan bir grup insan, kara bir felaketin arkasına gizlenmiş, sır varlıklarla karşılaşmanın dehşetini yaşayacaklardır. Kıyametin en korkunç alameti olan DUHAN’dan bir kaçış yolu var mıdır?
--spoiler--
5 kişilik film kadrosuyla tamamen evde çekilerek masraftan kaçınılan saçma ötesi film. efektleri bilgisayarda yapıldıgını varsayarsak maliyeti 200-250 tl yi geçmeyecek film olmuştur. sinemada izlenmemesi gereken 10 tl ye yazık edilmemesi gereken filmdir.
tek kelimeyle dandük! ilk film de kötüydü ama kötünün de kötüsü varmış; 2. daha beter. filmin başında " bu olay tamamen kurgudur, olağanüstü varlıklar anlayışım bazı psikolojiler üzerinde etki yapabilir" yazısı beni baştan kopardı zaten.
cin,ruh vs. diye gösterilen şey tamamen siyah bi toz yığını;bulut gibi bi şey. bu mu lan psikoloji bozan anlayışın, eti cin koysaydın daha korkunç olurdu film.~bide eti cin le çekmek lazım bu filmi
ne konusu ne amacı olmayan, bir anafikri olmayan, olay akışı olmayan,tekdüze
sakınlıkla gidilmemesi gereken bi film.