diyor ve tamam teyze diyip hızla uzaklaşıyorum ordan. neyse olayı unutmuş bir şekilde başka birgün yine o yoldan geçerken aynı teyzeyi görüyorum. teyzenin yanındaki uzun saçlı bir delikanlıya;
1999 gölcük depreminin sabahı heykelleri ve heykel sempozyumu ile ünlü değirmendere'nin sahilini komple denize yutmasının şokunu izlerken iki amca'nın konuşması aynen şu şekildeydi hiç unutmam:
- bak bak komple gitmiş çay bahçeleri denize vah vah.
- gider tabi.
- aa balıklara bak buraya kadar getirmiş deniz.
- bu ne ki ahh ahh.
- her 100 yılda olurmuş bize denk geldi bu da.
- hadi canım ne 100 yılı? diktiler putları deprem oldu işte.
olay otobüste geçmektedir... otobüsün orta kapısından çevredekileri izleyen iki arkadaş, yoldan geçmekte olan kalbürüstü bir bayanı görmüştür ve salyalar saçarak ' oha lan g.te bak .mınakoyim ', 'hassiktir diyoruz hassiktir' tarzı sözcüklerle şaşkınlık ve hayranlıklarını dile getirmişlerdir... ardından iki arkadaş arasında 5-10 dakika bir sessizlik olur ve uzun boylu olanı az önceki rezaletin ardından ülkenin durumuyla ilgili görüşlerini bildirmek üzere konuyu açar, diğeri de bombayı patlatır...
- o değil de akp de ülkeyi sikti ha...*
+ he lan canbebeyi bile satmışlar...*
mekan bir oyuncakçı.trakyalı bir aile dolaşmaktadır.çocuk bir oyuncağı çok istemektedir.baba ve çocuk arasındaki diyalog:
-aayır oolum olmaz.
-baba sen aayır dersin ama ben evet derim.
bir telefon görüşmesi:
-aloo abi nassın?
-bıdıbıdıbıdı
-abi senin tabanca duruyo mu? lazım bana o.
-bıdıbıdıbıdıbıdı.
-tamam abi geliyom ben alcam senden. bizim kız kaçtı da ondan lazım.
burada kullanılan anlamda yarmasa da beni sinirden yaran diyaloglardır. şöyle ki:
kalabalık ortamlarda, avmlerde, sokak ortasında, atm kuyruklarında, otobüste giderken vs. vs. etraftaki dişi populasyonuna bakmadan şuursuzca yapılan ve içinde bolca küfür olan diyaloglar bunlardandır.sanılmamalıdır ki bu insanlar serseri,küçük yaşta veya sosyoekonomik düzeyi düşük insanlar olsun. banka müdürü tipli göbekli kel abiler, mercedesten çıkan efendi tipli adamlar, ailemizin erkeği görünüşlü beyfendi tipli insan da bu tür konuşmaları umarsızca, düşüncesizce yapmaktadırlar. hacım insan bakar şöyle ben nerdeyim, nasıl konuşuyorum kendinden utanmıyosan yanındaki çocuktan, kadından falan utan bre deyyus.
(bkz: yapmayın böyle)
metroda batıkentten kızılaya gelmiş 3 erkek vatandaş kapını erken kapanmasıyla dışarı çıkamamışlar ve aralarındaki diyalog:
vatandaş 1:v1 vatandaş 2:v2 vatandaş 3:v3
v1:aha!oğlum kapı kapandı nasıl çıkıcaz burdan? geri mi götürüyo lan bu bizi?
v2:hı hı çok sewdi bizi bırakmıyo. saçmalama oğlum yanlış bişi olmuştur bak dha biniceklerde var açarlar şimdi.
v3:(panik halinde) hayır bişiler yapın açılsın kapı.zaten 3 ayda bi alışverişe geliyorum. taaaa batıkentten buraya gelmişim alışveriş yapmadan şuradan şuraya gitmem!
v1: kapandı kapı lan neyini açıcaklar. kaldık işte burda gidicek şimdi görürsünüz.
v3: hayır. açın kapıyı ben inicem
v2: zaten sorun orda kapı kapalı oğlum açık olsa bizde inicez. kapının orda bi düğme olucak bas açılır oğlum.
v1:ne düğmesi abi otobüsle mi karıştırdın? metroda düğme ne gezer?
v2:ya yok ben geçen bastım açıldı iyi bak oralardadır.
v3:aha. oğlum gidiyo bu.lan kapının yanında bekleyinde bari bi dahaki durakta hemen inelim benim alışveriş yapmam lazım alışveriş yapmaya geldim ben!
v2:salak! o kadar dedim sana düğme var diye bi bulup basamadın. şimdi bi dünya yol yürücez senin yüzünden
v1:gel kendin bul o zaman düğmeyi abi
v2:(bakar bakar düğme göremeyince) daha geçen hafta vardı nereye gitmiş bu düğme?
yer eyüp askerlik şubesi. sıra cadde boyunca uzanmış yaklaşık 650-700 kişi vardır ve herkes birileriyle sohbete dalmıştır.
arkadaki eleman: oğlum türkiye'nin başına gelen en iyi başbakan tayyip erdoğan. ikidir oyumu veriyorum yine vericem abi. adam doğruları söylüyor bi kere.
arkadaki elemanın arkadaşı: oğlum türkiye'nin en iyi başbakanı mesut yılmaz'dı. o da 500 milyar borç taktı gitti sağolsun. en az borç takan adam lan.
yok yok yazınca güzel olmuyor o elemanı görmeniz lazım. bütün grup dağıldık.
dolmuşta şoförün hemen yanında oturmaktayken araca şişmanca ve nefes nefese kalmış bir teyze biner.
şoför - teyze koştun mu sen ya hayırdır?
teyze + yok evladım astım var bende.
şoför - kiloda var teyze sende.
teyze + ( utanıp sıkılır cevap vermez şoför devam eder )
şoför - teyze böyle yaşlandıkça kilolar artıyor mu ? ben kendimi bildim bileli zayıfım da.
teyze + (teyze artık darlanır ) şurda ineyim ben.
şoför - bu kadarcık yol için mi bindin teyzecim yürüyemedin mi ya buraya kadar?
teyze + dur dur şurda dur.
hiç ağzımı açmama rağmen şoför ben inene kadar şişmanlık üzerine konuştu. ben sadece hıhı demekle yetindim. bu da böyle bir anımdır.
5-6 yaşlarında bir erkek çocuğuyla 30 lu yaşlarda annesi olduğu belli olan bir kadın yürümektedirler, olaylar gelişir.
çocuk: artık tüm zamanımı sana vericem ama yani tüm bütün zamanımı anlıyor musun?
kadın: aaa nasıl yani?
çocuk: sabah, öğle, akşam her zaman seni bırakmam şimdi anladın mı?
kadın: ahahah anladım.
birgün restaurantın bahçesinde oturyoruz yan masadan biri garsonu bir şişe şalgam almaya gönderdi heralde restaurantta yoktu
garson:buyur abi şalgamın
müşteri:abicim bunun tarihi geçmiş
garson:hani nerde yazıyo tarihi geçmiş die öle bi yazı var mı
müşteri:gülmekten yarılmaktadır
alışveriş merkezinde, yanımda oturan teyzeden anketör telefon numarasını istiyor;
anketör : alan koduyla birlikte sabit telefon numaranız?
teyze : biz bir yerde sabit durmuyoruz çocuğum, sık sık yazlığa gidiyoruz, ondan sabit telefonumuz yok ama alan kodumuz var ; 216, onu yaz sen * .