en hızlı arabalarla en gelişmiş otobanlarda hız yapmak, envai çeşit çikolata yemek, en güzel yemekleri yemek, gündüzleri uyuyup gece uyanmak, ışıl ışıl şehir ışıklarını seyretmek, şehrin dört bir yanına yerleştirilen hoparlörlerle son ses müzik açmak.
çok yalnız kalındığında delirirsin muhtelemen.ben ise delirmemek için gezerim..piramitler,eyfel kulesi,brandenburg kapısı,özgürlük heykeli,kuzey kutbu ve uzay ilk gideceğim mekanlar olurdu.
hayatımın sonuna kadar hayvan dostlarımla güzel bir ömür sürmek, mutlu ölmek.
insanlarla hayvanlar arasında pek de fazla fark yok, hatta hiç yok.
bence hiç yalnız hissetmezdim.
uçak kullanmayı öğrenmek zor, atlardım bir arabaya yanıma da 20-30 karton parliament alıp norveç yollarına düşerdim. zaten tek başına kimse uzun uzun yaşayabileceğini zannetmesin, o işin sonu intihar.
basit görünen sürüyle iş başınıza kalır.tıp üzerine uzmanlaşmanız gerekir.eğer planlı hareket etmeden yollara düşerseniz yanlışlıkla benzin bulunmayacak bi yerde mahsur kalıp açlıktan ölme ihtimaliniz de var.elektrik de üretme işlerine el atmanız lazım en basitinden buzdolabı için.bi kaç yıla bunlar oturur.burda herkes oh insan yok dert yok süper dese de bi müddet sonra bütün amacınız bi tane insan bulmak olabilir.
böyle beverly hills'teki gibi ultra zenginlerin jetlerini alırdım ve bora bora adalarına gidip arkada müzik eşliğinde kafa dinlerdim, ancak sorun şu ki jet kullanmayı bilmiyorum ve o yüzden pas diyorum.
dünya bana miras kaldığına göre, her yer benim olduğuna göre mekanda takılırım. ulaşılmamış kitaplar, görülmemiş yerler, yürünmemiş yol bırakmayana dek...