düşman önce türk subayını aşağılamak ister

entry20 galeri3
    1.
  1. Yıllar önce yine bu sözlükte ergenekon kumpası yaşanırken bir başlıkta başbuğ ve ebedi başkomutan mustafa kemal atatürk ün bu yazısını paylaşmıştım. Bilgisayarım bozulduğu içinde telefondan düzgün arama yaparak bulamıyorum.

    Yeniden bir başlık açıp paylaşmak en güzeli. Mustafa kemal'i ve onun şerefli ordusunu bu hale getirenlerin yüzüne okuyun!

    Mustafa Kemal Atatürk’ün, 31 Temmuz 1920 tarihinde, Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subaylara hitaben yaptığı konuşmanın tam metni :

    ” Efendiler..!!!

    Eski silah arkadaşlarımla böyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan büyük vicdanî zevk hissediyorum. Sizinle oturup uzun hasbıhal etmek isterdim.

    Fakat çoksunuz; müsait yer de yoktur.

    Bu sebeple hissiyatımı birkaç cümle ile mülahaza etmekle yetineceğim.

    Arkadaşlar..!!!

    iNGiLiZLER ve YARDIMCILARI Milletimizin bağımsızlığını imhaya karar vermişlerdir.

    Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atıfetin e borçlu değildir.

    Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve bağımsızlık vermez.

    Milletlerde tabiaten ve yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvetle, mücadele ile mahfuz bulundururlar.

    Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vaziyettedir.

    Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.

    Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lâzımdır.

    Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.

    Kuvvet ordudur.

    Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdani imanıdır.

    ingilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu ordudan mahkûm etmek çarelerine giriştiler.

    Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar.

    Sonra kumandalarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar.

    Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler.

    Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler.

    Bir taraftan da müdaafasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar.

    Herhalde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu.

    Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır.

    Buna da teşebbüs ettiler.

    Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz.

    Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

    Milletimi hür ve bağımsız yaşamak lüzumuna tam bir iman ile kanî olmuş ve buna katî azim ile karar vermiştir.

    Zaman zaman, şurada burada, üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması hiçbir vakit milletimizin genel kanaatine, hakiki imasına sekte vurmamıştır ve vuramayacaktır.

    Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vücudu için lâzım olduğunu söylediğim kaynak – ki milettin vicdanî imanıdır – mevcuttur.

    Ordu ise arkadaşlar, ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur.

    Malûm bir askeri hakikat, felsefi hakikattir ; “Ordunun ruhu subaylardadır..!!!”.

    O halde subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir edecek ve canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir.

    Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler.

    işte subayların yüce vazifesi budur.

    Allah göstermesin, milletin bağımsızlığı ihlâl edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır.

    Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılarda üzerlerine düşen vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle giriştiğimiz bağımsızlık mücadelesinde, birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler.

    Şahsî ve hususî hayatları itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler.

    Çünkü düşmanlarımız, herkesten evvel onları öldürürler. Onları aşağılar ve hor görürler.

    Hayatında bir an bile subaylık yapmamış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü muamelelere katlanamaz .

    Onun yaşamak için bir çaresi vardır : Şerefini korumak..!!!

    Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır.

    Dolayısıyla subay için “YA iSTiKLAL YA ÖLÜM” vardır.

    Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz..!!!

    Bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız.

    Milletimizi daima bağımsız görmekten bahtiyar olacağız..!!! “

    ( Atatürk’ün Bütün Eserleri, 9.cilt )

    iste biz ona bu yüzden başbuğ diyoruz!
    24 ...
  2. 2.
  3. Ebedi başkomutanın türk milletini ve subayını 31 temmuz 1920 de tıpkı gençliğe hitabede uyardığı gibi uyardığı bir konuşmasıdır. Okuyun okutturun paylaşın.
    3 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. Başkomutan Mustafa kemal atatürk ün mirası ve türk milletinin gözbebeği tsk yı bu hale getirenlerin kim olduğu aşikardır.

    Bugün bu başlığı yukarıda tutuyorum.
    5 ...
  7. 4.
  8. "Ordunun esenliğini yürekten düşünen namuslu ve ahlaklı insanlar ikiyüzlülükten uzaktır. (1918-istanbul)"

    Ebedi başkomutan mustafa kemal atatürk.
    7 ...
  9. 5.
  10. suçları ispatlanan hainleri asarsınız, kesersiniz ya da ıslatıp ıslatıp döversiniz, bu hainlere yapılan muamele konusunda kimse bir standart peşinde koşmuyor.

    lakin ne olursa olsun dünya kamuoyu ve içerideki teröristlerin gözleri önünde bu şekilde ifşa edilmeleri ve aşağılanmaları benim hiç hoşuma gitmiyor.

    sen, ben her ne kadar hain desek de dünya kamuoyu ve terörist köpekler bunları "türk askeri" olarak lanse ediyor ve bu şekilde sürüyor piyasaya.

    ve nitekim olan türk silahlı kuvvetlerinin ve türk askerinin itibarına oluyor.

    yapılan yanlışlar bunlarla da sınırlı değil.

    ben ankara'da ikamet ediyorum ve zırhlı birlikler dahil olmak üzere bütün askeri noktalarda belediyelerin kamyonları ve iş makineleri giriş - çıkışlara istiflenmiş durumda.

    bu da askerin onurunu kırar. ileriye dönük birtakım yaralar açar.

    bir şeyleri düzelteyim derken başka şeyleri yıkmamak, yıpratmamak lazım.

    bugüne kadar yediğiniz boklar yüzünden bugünlerin yaşanmasına sebep oldunuz, bu halka bir özür borçlusunuz da demiyorum. en azından daha fazla sıçmayın.
    10 ...
  11. 6.
  12. atamızın her daim geçerli olan sayısız tespitlerinden birisidir.

    evet, darbeci hainlere türk subayı diyemeyiz ama hem dışarıdan bakan gözlere, hem içerideki gafillere göre türk subayıdırlar.

    bu demek değildir ki cezaları verilmesin. fakat kendilerine yasalarımıza uygun olmayan şekilde muamele edilmesi ve daha da kötüsü o nahoş muamelenin alenen afişe edilmesi ancak ve ancak iç ve dış düşmanlara yarar.
    6 ...
  13. 7.
  14. Yıllarca gazi mustafa kemal'i ve onun silah arkadaşlarını "kafir" olmakla suçlayanlar türk ordularına kafirleri vatan hainlerini bile isteye kendi elleriyle doldurmuşlardır.

    --başkomutan atatürk--
    Size Bombasırtı vakasını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperlerimiz arasında mesafemiz sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak... Birinci siperlerdekiler hiçbiri kurtulamamacasına tamamen düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar gıptaşayan bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur bile göstermiyor, sarsılmak yok. Okumak bilenler ellerinde Kur'anı Kerim, Cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler, Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar. Bu Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren şaşılacak ve övülecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur.
    1925
    --başkomutan atatürk--
    5 ...
  15. 8.
  16. 9.
  17. 10.
  18. iktidar olduğu süreçte türk milletinin ebedi başkomutanı mustafa kemal atatürk ü bir öcü gibi lanse eden onun okunmasına sevilmesine tahammülü olmayan kişiler vakti geldiğinde atatürk e ve onun maneviyatına sığınmak durumunda kaldılar!

    "Kuvvetli bir ordu denildiği zaman anlaşılması lazım gelen anlam; her kişisi, özellikle subayı, komutanı; medeniyetin ve tekniğin gereklerini kavramış ve ona göre iş ve hareketlerini uygulayan yüksek ahlakta bir topluluktur. (1918)"

    Başkomutan mustafa kemal atatürk!
    5 ...
  19. 11.
  20. Sonuna kadar katılıyorum bu önermeye.
    1 ...
  21. 12.
  22. 13.
  23. ...milletimizin mutaassıp ve ortaçağ zihniyetinde olmadığını ispat etmek için yararlandık.efendiler, tekke ve zaviyelerle, türbelerin kapatılması ve bütün tarikatlarla, şeyhlik, dervişlik, müritlik, çelebilik, falcılık, büyücülük ve türbedarlık v.b. birtakım ünvanların kaldırılması ve yasaklanması da takrîr-i sükûn kanunu yürürlükte iken yapılmıştır. bu konularla ilgili yürütme ve uygulamaların, toplumumuzun, hurafelere inanan, ilkel bir kavim olmadığını göstermek bakımından ne kadar gerekli olduğu takdir olunur.

    bir takım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen, kaderlerini ve hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir millet gözüyle bakılabilir mi?

    milletimizin kendine has niteliğini yanlış şekilde gösterebilen ve yüzyıllarca göstermiş olan bu gibi unsurlar ve kuruluşlar, yeni türkiye devleti'nde türkiye cumhuriyeti'nde devam ettirilmeli miydi ? buna önem vermemek, ilerleme ve yenileşme adına pek büyük ve düzeltilmesi imkânsız bir yanılma olmaz mıydı? işte biz, takrîr-i sükûn kanunu'nun yürürlükte olmasından yararlandık ise, bu tarihi hatayı bir daha işlememek için, milletimizin alnını olduğu gibi açık ve ak göstermek için, milletimizin mutaassıp ve ortaçağ zihniyetinde olmadığını ispat etmek için yararlandık.

    kaynak: nutuk, ıı. cilt, s. 655., tdk yayınları,
    1 ...
  24. 15.
  25. 16.
  26. 17.
  27. türk subayını "ergenekon balyoz" adı altında, sahte delillerle aşağılayan parti; chp, mhp değil. hatta o düşman olarak gördükleri "hdp" bile değil. türk subayını sahte delillerle suçsuz yere hapis yatıranlar, belli. en büyük ordu düşmanı, ortada. hiç öyle uzaklara gitmeye gerek yok; bu ülkedeki arapsevicilerin nasıl ordu düşmanlığı yaptığını, orduyu ne hale getirdiklerini görüyoruz. düşman bile, orduyu bu kadar itibarsızlaştıramamıştı. askeri tarumar ettiler; polisi darmadığın ettiler; şimdi de kalkmış vatanseverlik taslıyorlar. he canım he biz de yedik. devletin kurumlarını iki paralık ettiler be. anca arapsevicilik yapıyorlar.
    3 ...
  28. 18.
  29. Evet mustafa Kemal atatürk doğru demiştir. Türk askerini aşağılamak kimin Haddine! Bırakınız öyle sansınlar.
    1 ...
  30. 19.
  31. Ahahahahaahahahahaha son 10 senedir durmadan itibarsızlaştırılan hapse atılan ailesi üniforması elinden alınan kıçırık validen operasyon izni çıkmadan gördüğü teröriste ateş açamayan neredeyse bir ömür verip vatan haini damgası yiyen daha subay bile olamadan tarikatçı orospu çocuklarına yer açmak için askeri okullardan uzaklaştırılan türk subaylarından bahsediyoruz değil mi?

    komik bir söz öbeği.
    0 ...
  32. 20.
  33. mustafa kemal atatürk’ün, 31 temmuz 1920 tarihinde, afyonkarahisar kolordu dairesi’nde subaylara hitaben yaptığı konuşmanın içinde geçen mühür gibi bir sözüdür.

    Anılması utanç verici bir günü ulusal kurtuluş mucizesi gibi gösteren ve kendi kendini pataklayan bir ulus dünya üzerinde çok azdır. ibretle bakın türklere binlerce yıllık devlet geleneği olan bir millet bu derece ucuzluğu taht kavgalarında dahi görmemiştir.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük