bayanlar için bir zevk, baylar için başlı başına bir işkencedir. saatlerce süren bir hazırlık gerektirir. kuaförüydü, sarrafıydı, kuru temizlemecisiydi vs. düğüne gidilir. alkol varsa ne ala, yoksa bitmek bilmez o gece.
sanıldığı kadar kolay olmayan ve aşama aşama gerçekleşen bir işkence biçimidir. nasıl ki ergenlik yaşanmadan gençlik ve yaşlılık gelmezse, bu aşamalar sırasıyla gerçekleşmezse de bir düğün oluşamaz.
aşama 1 (çeptır van): düğüne gidileceğini öğrenme
anne: olaylara karışmayan genç, hani ahmet amcanların oğlu hüseyin vardı hatırladın mı?
olaylara karışmayan genç kişisi: evet ne olmuş ona?
a: işte o evlenmişti de oğlu olmuştu ya. sünnet olacakmış oğlu. yarın düğünleri var.
aşama 2 (çeptır tu): inkar etme
olaylara karışmayan genç: ya benim ne işim var tanımadığım adamın sünnetinde ya.
anne: oğlum ayıp olur. gitmek lazım. bak baban da burada yok. senin gidip görünmen gerekir.
okg: ya ne işim var ya ne işim.
aşama 3 (çeptır tırii): düğün sabahı
okg: ya saat daha on. düğün birde başlıyormuş. ne işimiz var bu saatte.
a: uzak evladım uzak. nasıl gidelim. ancak yetişiriz. senin güzel bir kırmızı tişörtün vardı nerede o? getir de ütüleyeyim.
okg: hangisi?
a: yakalı olan.
okg: giymem ben onu.
aşama 4 (çeptır for): düğün öncesi gergin bekleyiş
okg: getirdin erkenden bizi buraya. bak daha düğün sahipleri bile yeni geldi.
a: ne güzel işte akrabalarla tanışırsın fena mı?
aşama 5 (çeptır fayf): akrabalar
bıyıklı akraba: oo okg. naber len? kocaman olmuşsun. son gördüğümde şu kadardın(bir uzunluk ölçü birimi olarak şu). kırmızı yakışmış.
okg: sağolun bıyıklı bey amca.
bıyıklı akraba: okuyor muydun?
okg: türk dili edebiyatı
ba: öğretmen olacan?
okg iç ses: (bi sikim olamayacağım)
okg dış ses: evet öğretmen olacağım.
bıyıklı akraba: maşallah.
aşama 6 (çeptır siks): müzik
müzik grubu: malatya malatya bulunmaz eşin...
okg iç ses: malatyayı zikeyim.
müzik gurubu: oy farfara farfara...
okg iç ses: bu mu lan bizim folklorümüz. erkan oğur'un çaldığı saz ise bu ipnedeki ne?
aşama 7 (çeptır sevın): düğün bitimi
bıyıksız akraba: hadi görüşürüz. ileride senin de sünnetini görürüz inşallah.
okg iç ses: ne diyon hamuna goyim.
okg: ehe. latife ediyorsunuz bıyıklı bey amca. ben sünnet olalı on yıl geçti.
ba: inşallah düğününü görürüz o zaman.
okg: inşallah.
düğün bittiğinde iğrenç bir baş ağrısıyla salondan çıkılır. şuna kanaat getirilir ki mert düğün salonundaki ses sistemi geçen yılki sonisphere'de olsaydı megadeath o kadar sorun yaşamazdı.
her düğünde "oğluna helal süt emmiş bir gelin adayı" bulma umuduyla yanıp tutuşan teyzeler olduğunu bilmek bile bu eylemi ürkütücü kılmaya yetiyor bazen.
şu hayattaki en elzem kederim. zaten pek gitmem, keza artık en yakınlarımın düğünlerine bile gitmeyecek kadar ilerlettim işi ama anneme karşı koyamayıp es kaza gittiğim o düğünlerde düğün alanına bomba atasım gelir hep. herkes gülüp eğlenirken ben somurtup otururum yerimde. bana kız beğenmeye çalışan annem de artık durumun tehlikesinin farkında zaten. o suratla kimse gelmezmiş bana.*
hiç gitmek istemediğim bir etkinliktir. daha da kötüsü düğüne gidilirken/gelinirken oluşturulan konvoydur. Ne zaman görsem sesli dillendiririm. "iki kişi sevişmeye gidiyor, kırk mahalleye duyurusunu yapıyorlar"
pazar günleri ayrı bir çekilmeyen aktivitedir. hele ki dans etme aktivitesine uyuz oluyorum. ve bugün pazar ve düğün var. ne yazık ki anneyle gitmeyiniz ayrı bir çekilmez oluyor. işin yoksa tanışma faslına geç. onu geçtim trafik olur amk şimdi.
dünyanın en sıkıcı ve saçma işlemlerinden biridir. gitmek zorundaysan git ama düğünün sonuna kadar orada kalıp cem yılmaz'ın dediği gibi damattan gelinden daha mutlu olman onlardan daha çok eğlenmen ne demek abi?
yıllar oldu düğüne gitmeyeli. küçükken şişe kola+kuru pasta demekti benim için düğünler. koca salonda kovalamaca oynamaktı. ne zaman ki rock dinleyen cool ve sivilceli bir ergen oldum, mikrofonu kapıp "oturmaya mı geldik buraya" diyen amcalar/teyzeler kolumdan tutup herkesin önünde bir oryantal gibi kıvırmamı istediler benden. işte o zaman uzaklaştım o dünyadan. ta geçen seneye kadar. kız arkadaşımdan ayrılmamı fırsat bilen teyze-anne kombinasyonu, içinde bulunduğum depresif ruh halimden faydalanarak ikna ettiler beni. tabi anne tarafı trakyalı olduğundan düğünlerin dibine kadar tüm yoğunluğuyla yaşandığını bilmekteydim ve her şey için hazırladım kendimi kafa olarak. birden dumura uğrayıp beyni yakabilirdim lakin.
aslında ilişkilerde olduğu gibi düğünlerde de başta her şey güzel başlıyor. yıllardır görmediğin insanları görmek, "ulan ne zaman büyüdün sen bu kadar" diyen amcalar ile tokalaşmak, küçükken eteğini kaldırdığın kızların eşleriyle tanışmak filan. işte aynen böyle başlamıştı düğün, başlarda yine ilişkilerde olduğu gibi "iyi ki de gelmişim" diye bir salakça mutluluk halindeydim. ne zaman ki limonatalar içildi, işte o anda başladı kopmalar. ben kesinlikle düğünlerde dağıtılan limonataların içerisine bir şey katıldığını düşünüyorum, enerji içeceği ile karıştırılıyor olabilir. yoksa içildiği anda böyle bir reaksiyona sebep olması mümkün değil. neyse, yavaş yavaş dalgalanmaya başladı masalar, tabi bizim oturduğumuz masaya sıçraması da pek uzun sürmedi ve annemin değişimini izlemek zorunda kaldım.
a: anne
t: teyze
o: ben
b: babam
s: düğün sahiplerinden orta yaşlı bir kızımız
s- aa! birsen abla hadiyin ama, nursen abla
a- ay yok be yaşlandık biz, bırak oynasın gençler.
s- yok yok sizde kalkın hadi.
a- senin hatırın için ama bak, nursen kalk kız iki dakika oynayalım da ayıp olmasın.
(yarım saat geçmiştir)
a- obada obada, salla kız salla. ohh!
t- ay kız abla kim bu koca kalçalı kadın be, şuna bak aşık atıyo sanki biznen
o- ya baba git al şunları ya, kaç yaşına geldiler bu ne ya, oha anne! napıyo bunlar ya çoştular, baba!
b- ulan ben napıyım, transa geçti ikisi de. ulan manyak karı, birsen!
a- sus be! otur orda sesini çıkarma bakıyım.
t- gelsene be teyzecim, iki salla valla dağılır kafan
a- oğlum hadi gel utanma!
Düğün alanından ayrılana kadar kafa siker. Sevmiyorum. Daralıyorum. Bunalıyorum. Mecburiyetten gittiğim düğünlerde yenilen içilen şeyleri tükettikten sonra telefonu elime alıp put gibi otururum.