mesele adnan oktar'ın papalığın genelev işlettiğini söylemesi değil, evrim karşıtı saçma sapan tezler üretmesidir. söz konusu tezlerin çoğu sağdan soldan aparma, azı orjinal tezlerdir. evrim karşıtı olan herkes bu tezleri ciddi bulduğu için evrim karşıtı olmuş olsa gerektir.
bir akıl hastasının ciddi bulduğu, bilim dünyasında hiç desteği olmayan tezleri ciddi bulmak ne derece doğru bir tutumdur?
kimilerinin "ara form değildir" diye itiraz ettikleri buluştur.
söz konusu şahıslar "ara form"dan ne anladıklarını bir yazsalar meselemiz kalmayacak...
şunların haline bakın!.. bırakın bilime uygun olmasını, kendilerine uygun gelen bir ara form tarifi bile yapamayanlar, bulunan ara formların ara form olmadığını iddia ediyorlar!...
Her şey iyi güzel de şöyle bir mantık hatası var, onu bunu kenara bırakalım: Teoriye göre tüm canlılar sudan karaya çıkmış, ilk sürüngen olarak çıkmışlar, bazıları (nedense) sürüngen olarak kalmış, bazıları da ayaklanıp diğer türlere dönüşmüş. E güzel kardeşim, eğer bu minik ayaklı yılan geçiş fosili olsaydı, şimdiki yılanların kocaman ayakları olması gerekmez miydi? ilk ayak istiyip sonra vaz mı geçtiler yoksa?
daha "homo sapiens"in kendisi olduğunun bile farkında olmayan allamelerin yorumda bulunmaya cüret ettiği buluştur.
diğer taraftan yazdıklarından "homo sapiens"ten kastının "homo erectus" gibi insansılar olduğu anlaşılıyor. neymiş? onlar insan değilmiş!
tabi ki bir "homo sapiens" değiller. fakat ateş yakan, yontma taş aletler yapan hayvan var mı bildiğiniz? bırak sonraki hala tam olarak insan sayılmayacak insansıları, homo erectus'un böyle becerileri vardı.
kimi cahil ise "bu minik ayaklı yılan geçiş fosili olsaydı, şimdiki yılanların kocaman ayakları olması gerekmez miydi?" diye soruyor... ey cahil, evrim mutasyon ve doğal seçilim ile ilerler... eğer çevre koşullarındaki değişime bağlı olarak, bir canlıdaki bazı özelliklerin mevcudiyeti veya mevcut olmaması o canlının türünü sürdürebilmesine izin vermiyorsa o canlının soyu tükenir. kimi canlıların soyu belirli bir coğrafyada tükenirken, çevre koşullarının farklı olduğu başka bir coğrafyada sürebilir. mesela atın anavatanı amerika'dır ama amerika keşfedildiğinde hiç at yoktu. ayrıca bir canlı türündeki değişikliklerin o canlı türünün tüm coğrafyalardaki üyelerini etkilemesi şart değildir. her şey çevre koşullarına ve canlının özelliklerine bağlıdır. farklı insan ırklarının mevcut olmasının izahı da budur.
kimisi ise "ara form" lafından "eksik, tamamlanmamış, gelişimi geri kalmış" anlıyor. ey cahil, hiçbir canlı, bakış açısına bağlı olarak, ne eksiksiz, kusursuz, ne de kusurlu, eksiktir. eksiklik veya kusursuzluk konusunda ancak kriterimizin ne olduğuna bağlı olarak karar verilebilir. ayrıca bugün çok yerinde gördüğümüz bazı özellikler de zaman içinde dezavantaja dönüşebilir. tam tersi de geçerlidir elbette... mesela "orak hücreli anemi" bir hastalıktır. fakat afrikalılar arasında yaygındır. sebep? sıtmaya karşı iyi direnç sağlar!..
eğer kriterimiz "soyunu sürdürebilme yeterliliği" ise söz konusu ara formların uzun süre için yeterli, eksiksiz, tam olduklarını söyleyebiliriz. niye ki varlıklarını uzun süre devam ettirebilmişlerdir. belki modern haleflerinin şimdiye kadar becerdiğinden çok daha uzun bir süre... keza bugün pek beğendiğimiz modern halefleri, onların yaşadığı çağda, o çevre koşullarında yetersiz kalabilirlerdi. benzer şekilde yine değişen çevre koşullarının etkisiyle, bugün pek gelişmiş, ortamına iyi ayak uydurmuş gördüğümüz canlıların soyu tükenebilir ki tükeniyor zaten...
işte üşenmeden cahile laf anlatmayı denedim ama pek işe yarayacağını sanmıyorum...
aziz nesin'in "türk halkının %60'ı aptaldır" sözünün ne derece doğru olduğunun bir kere daha ispatlanmasına vesile olan buluştur.
an itibarıyla görüyorum ki başlığın hemen altındaki entrym 43 oylama almış. bunların 26 tanesi eksileme cinsinden. 26/43 = %60 eder!...
bunca kör cehaletin izahı ne olabilir ki? din mi? yahu konuyla ilgili yorumlarımda dine hiç gönderme yapmadım. bu tür buluşları dini yalanlamak için kullanmadım. "evrim vardır ama allah'ın eseridir" diyenlere karşı sadece görüşlerine katılmadığımı ifade etmekle yetindim.
şu sözlük köşesinde gördüğümüz bu sonuç, evrimi reddetme yoğunluğu konusunda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olduğumuzu gösteren uluslararası araştırmaları doğruluyor ne yazık ki!... bu sonuçtan gurur duyan ahmaklara söyleyeceğim şudur: ey ahmaklar, aralarında bulunmaktan gurur duyduğunuz, halkının geniş kesimleri evrim retçisi ülkelerin alayı yoksul, bitik ülkelerdir. böyle yaparak din adına bilime savaş açıyorsunuz aynen ortaçağ hıristiyanları gibi... bilin ki bilime savaş açan herkes kaybetmeye mahkumdur.