ani ve keskin zıplamalar yerine ağır ağır ilerleyen bir süreç. belki şu an ülkemiz ikinci cumhuriyet sürecine girdi de biz bunu ancak 10 yıl sonra tarih kitaplarında okuyunca tam olarak anlayabileceğiz
ağır ağır olması, sindirilerek yürünmesi daha sağlıklıdır. yeni toplum kesimleri yeni konulara ikna olmakta, düşünce ufukları yeniliklere açılmaktadır. başbakanın her konuşmasından sonra akp tabanı, alınacak dersleri almak, öğrenilecek konuları öğrenmek ve kabullenilecek tarihi şahısları kabullenmek için kendileriyle akıl ve vicdan savaşına girmekteler. bunun ne kadar büyük bir toplumsal dönüşüm olduğunu gözden kaçıranlar dünyanın ve ülkemizin gidişini asla anlayamazlar. paranoyaların peşinden sürüklenmeye alışanlar için her an yeni paranoyalar üretilmektedir çünkü...
tam birbuçuk yıl önce başka bir sözlükte bu tür bir başlığa şöyle yazmıştım: "cumhuriyetimizin bir değişimin eşiğine geldiğini anlatan ironik ve teknik yaklaşım;
laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti lafını, statüko yanlıları da sık sık tekrar eder; format yanlıları ise meseleye şöyle yaklaşır ve:
1. cumhuriyetin gerçekte laik olmadığını ve laik olması gerektiğini, hakem devlet pozisyonuna geçilmesini ister;
2. cumhuriyetin en önemli özelliğinin * hep eksik olduğunu, demokratik cumhuriyetin artık zamanının geldiğini söyler;
3. sosyal devletin devletçilikten farklı olduğunu, yalnız bzim için değil avrupa için de yenilikçi olacak adımlara ihtiyaç olduğunu söyler;
4. hukuk darbelerine yolları kapatıp, tutucu kanun devletinden, ilerlemeye açık hukuk devletine dönüşü isterler.
ikinci cumhuriyet belki de yalnızca böyle bir şey. ki meselenin numarası değil içeriği önemli. fransa, bugüne gelene kadar 4-5 tanesinin üstünden geçip gitti.
özetle format ihtiyacı dayatmıştır. devlet yönetimindeki ağırlaşmanın, zaman zaman error vermenin, olmadık kilitlenmelerin başka türlü izahı yoktur, üstelik başka çözümü de yoktur."
işte böyle aradan geçen 1,5 yılda kötüye değil iyiye doğru yol almışız, sevindirici olan bu.
gelelim ülkemizin bugün içinde ilerlediği tarihi sürecin alt başlıklarına:
1. osmanlıdan beri var olan ermeni sorunu, ermeni açılımı biçiminde yaşamımıza girmiştir.
2. cumhuriyet ile yaşıt olan kürt sorunu, demokratik açılım olarak kendini göstermiştir.
3. suriye ve ırak ile gerçekleşen işbirlikleri ortadoğu'da dengeleri zorlamaya başlamıştır.
4. rusya ve iran ile iyi ilişkiler, gerçekte öyle olmasa da, kendisini ab kıskacında hisseden herkese iyi gelmiştir.
5. israil'e karşı abartılmamış dengeli bir tavır koyuş hem dostlarımız hem karşıtlarımız için yararlı olmuştur. belki en başta israil için...
6. kıbrıs sorunu kimi geçici çıkmazlara rağmen esas olarak topun hep karşı tarafa geçirildiği bir durumda ilerliyor.
7. alevi sorunu giderek toplumun sünni kesiminin de kabullenişiyle bir denge noktasına gidiyor.
8. gayri müslim azınlıkların insan hakları ile ilgili sorunları bugün daha bir önemseniyor.
9 ab yolunda çoğu zaman ağır kimi zaman şöyle böyle ilerleme sürüyor. bu durum bizi kaçınılmaz biçimde hukuk devleti olmaya zorunlu kılıyor.
10. gittikçe daha çok kesim ordunun siyasetten elini çekmesi gerektiğine ikna oluyor. özellikle ordunun bunu kabullenmesi zaman alacak olsa da, süreç doğru çizgide gelişiyor. milli savunma bakanına bağlanan, devletin sahibi değil memuru olduğunu kabul eden ordu, giderek yeniden güç kazanacak eski prestijini geri alacaktır. ülke savunmasını daha doğru ve daha ucuz biçimde yapma şansı doğacaktır. çünkü izlenen politika, askerlerin işini kolaylaştırmakta, büyük ve kötü ordulara ihtiyaç azaltmakta, küçük ama etkili, donanımlı ordular gündeme alınmaktadır.
11. krizin gerçekten teğet geçtiği bugün daha iyi anlaşılıyor. ülke reytingimizi mecburen arttıran uluslararası kuruluşların takiye yaptığını bereket ki kimse iddia edemiyor. bu durum sadece hükümetin başarısı değil elbette. kemal derviş'i ve onun kriz önlemlerini unutmamak gerek. tabii ona da sorospu falan diyenleri de unutmadık ya, neyse.
12. yeni bir anayasanın zorunluluğu artık genel bir kabul. seçimlerin sonrasındaki güç dengesine göre bir taslak ortaya gelecektir.
13. adaletsiz seçim barajının, adalet ve kalkınma partisi tarafından göz ardı edilmemesi durumunda ülkede gerçek bir denge durumu oluşacaktır. koalisyonlar dönemi açılacağından uzlaşma kültürü, program üzerinde anlaşma ve birlikte adımlar atma dönemi gelecektir. akp'yi dtp dengeleyecektir, dtp'yi ise akp. belki akp, chp koalisyonu cumhuriyetimizin daha az sarsıntılı olarak demokaritk cumhuriyete evrilmesini getirecektir.
özetle chp ve mhp'nin ulusalcılık, darbecilik, militarizm çığırtkanlığı yaptığı günümüzde; ana muhalefet görevini hala ne yazık ki ab'nin yaptığı ülkemizde hayırlı bir süreç olgunlaşmakta ve hepimizin layık olduğu demokratik cumhuriyet 86 yıllık gecikmeyle de olsa ağır ağır yaşama geçmekte sanki. üstelik ileriyi gören, ufku geniş bir ilerici, demokrat partinin eksikliğinin çok hissedildiği bir ortamda; demokratlar, ilericiler yerlerinde oturursa, yanlış yollara giderse, bu demokratik cumhuriyeti yaşama geçirenler, kaçınılmaz olarak başkaları olacaktır, oluyor da. üstelik bunu yapanlar kendileri çok demokrat olmasalar da, hayat onları mecburen demokratikleştiriyor. bunu en azından gözden kaçırmamalıyız. onların kimi durumlardaki tutarsızlıklarına kızmak yerine örgütlenmek ihtiyacına yanıt vermeliyiz.
kim bilir? sürece korkularımızı yenerek, kendimize güvenerek bakmayı denersek kendimizi daha iyi hissedebiliriz. bunun da ülkeye az katkısı yoktur.
şu günlerde yaşananlara, alıştığımız bakış açılarının dışında bir yönden bakmanın tam sırası.
şu anda içinden geçtiğimiz dönemi bir kırılma ya da bir geçiş dönemi olarak görmek gerekir . artık cumhuriyet'in kurucu ideolojisi 21. y.y'a çok açık bir şekilde ayak uyduramamakta ve hala kurucu ideoloji ile yetişen insanlar resmi ideolojinin gerici olarak nitelediklerinden bile geride kalmaktadır. insan temel hak ve özgürlüklerini kamusal çıkar gözeterek ayaklar altına alan, farklı kültürlere ve inançlara yaşam alanı tanımayan, toplum mühendisliği anlayışının geçmiş yıllarda kaldığını anlayamayan ve statükoyu sonsuza kadar koruyacağını iddia eden bu düşünce yapısı yavaş yavaş kendi sonunu getirmektedir.
avrupa'nın hayvan haklarını dahi güvence altına aldığı şu günlerde kurucu ideolojinin saldırgan bir yapıya sahip olması nedeniyle insan haklarını dahi güvence altına alamamış olmamız utanç vericidr. çağdaşlaşma konusunu yanlızca dinin devlet yönetiminde ve toplumsal alanda etkisizleştirilmesinden ibaret görenler çağdaşlaşma misyonunun temsilcisi olamayacaklarını net bir şekilde ortaya koymuşlardır. insan temel hak ve özgürlükleri önündeki en büyük engel cumhuriyetin kurucu unsurlarının temsilcilerinin bugün hala kendilerini çağdaşlaşma misyonunun temsilcisi olarak dayatmalarından ve kimi insanların bunu kabul etmesinden ileri gelmektedir. bugün dersim gibi bir insan hakları tüm değerlerinin çiğnendiği olayı halen sözde terörle mücadeleye örnek gösterenler çağdaşlaşma misyonunu neden üstlenemeyecekleri konusuna da aslında cevap vermektedirler.
mehmet altan'ın yıllar önce öngördüğü gibi kurucu ideolojinin faşizan özellikleri nedeniyle bu cumhuriyet "bir demokratik cumhuriyet" olamamış ve çağdaşlaşma yolunda önemli yol katedememiştir. artık cumhuriyete yeni bir bakış açısı kazandırmanın artık cumhuriyeti demokrasiyle harmanlamanın zamanı gelmiştir. 2. cumhuriyet olarak adlandırılan cumhuriyet aslında içinde bulunduğumuz cumhuriyetin format atılmış ve pisliklerinden temizlenmiş halidir. daha çok laiklik ve milliyetçilik yerine daha çok demokrasi ve insan haklarına dayanır.