kazanmak demek, emek vermek demektir. verilen emek karşılığında elde edilendir.
ve bu halk yıllarca emek verdi bu değere sahip olabilmek için.
"böyle kazandık" diyor. "böyle"...
yani o fotoğrafta görüldüğü gibi.
yoksulluk, yokluk içinde. ama emek vererek, azimle.
çok derin anlamlar taşıyor bu döviz.
"böyle kazandık" derken şunu demek istiyor.
"istanbul'da padişah lüks içinde yaşarken ve milli mücadeleyi baltalamaya çalışırken biz mustafa kemal'e inandık, tüm olumsuzluklara rağmen bunu başardık..."
halk yoksul, fakir ama bilinçli.
çünkü halk biliyordu ki yunan ilerleyip sakarya önlerine dayanıp, ankara'yı ve milli iradeyi tehdit ettiği günlerde payitahttaki vahdettin, 19 yaşındaki nimet nevzad hanımefendi ile düğün yapıyordu.
halk ayağındaki son çarığı kahraman ordumuza bağışlarken, payitahttaki efendiler davetlerde, balolarda işgalcilerle rant pazarlığı yapıyordu.
tüm hainlere, işbirlikçilerine, 7 düvele karşı; omuz omuza, birlik olarak, büyük kurtarıcının önderliğinde kazandık. özgürlüğümüzü. bağımsızlığımızı. irademizi.
işte bu gün o yüzden, "ne mutlu türküm diyene".
kurtuluş savaşı emperyalistlerin planlarını altüst eden dahası tüm mazlum milletlere umut ve örnek olan büyük bir zaferdir, ardından ilan edilen cumhuriyet ile gerçekleştirilen devrim, avrupanın ortaçağ karanlığından kurtulmak için yüzlerce yılda kanla, kıyımla başardığı aydınlanmayı hem de halk tarafından benimsenmesi sağlanarak kısa sürede gerçekleştirmiştir. unutulmamalıdır ki atatürk düşmanlarının ağzından; yüzyılda bir dünyaya gelen bir dehadır ve bu yüzyılda bu deha türk milletine nasip olmuştur. onun içindir ki kurtuluş savaşı ile bertaraf edilen sevr'i uygulamak isteyen ttüm emperyalistler ve onların uşakları hem atatürk hem laik, demokratik, çağdaş cumhuriyet'e hem de işgale, boyunduruğa başkaldırmış türk milleti'ne karşıdırlar. hem hürriyeti hem de medeniyeti türk halkına çok görmektedirler. tüm çabaları er ya da geç kendi sonlarını hazırlayacaktır. çünkü tarih ihanetde de zaferde de tekerrürden ibarettir.
--spoiler--
Ankara'da yeni yol çizgisi hazırlanırken, Osmanlı'nın başkenti istanbul'da başka bir hareketlilik vardı. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde ele alınan Kurtuluş Planları ve Milli Hudut Kararları, Meclis-i Mebusan'da kabul ediliyor ve 11 Nisan 1920'de kapıya kilit vuruluyordu. Milletvekilleri istanbul'dan ayrılmış ve kendi bölgelerine gitmişti.. M.Kemal, onları Büyük Millet Meclisi'nde göreve çağırdı.
Mustafa Kemal'in kurtuluşa giden yolda başarıya ulaşması için kendisi gibi düşünen silah arkadaşlarına ihtiyacı vardı. Harbiye yıllarından tanıdığı ismet inönü, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve diğer komutanlar, cephedeki yerlerini almıştı.. Osmanlı'nın Harbiye Nazırı Fevzi Çakmak ta, onlara katıldı ve yeni devletin Genelkurmay Başkanlığı'nı üstlendi.
Artık, söz Mehmetçiklerimiz yani dedelerimizindi. Onların postalları yırtık, silah ve cephaneleri az olsa da, onlara her şeyleriyle destek veren ninelerimiz vardı. Bir de gerçekler vardı.
Düşman, Anadolu'nun dört yanını kağıt üstünde çoktan paylaşmış ve istanbul Boğazı'na demir atmıştı. Güney'de; ingiliz, Fransız ve italyanlar, Adana, Antep, Maraş ve Urfa şehirlerinde halkın direnişini kıramamıştı. Boş yere Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa olmadılar. Doğu'da Şark Kuvvetleri Komutanı General Kazım Karabekir, serhatlar şehri Erzurum'da Ermeni'ye geçit vermiyordu..Asıl sorun, Batı'da yığınak yapma şansını iyi kullanan Yunanlılar oluyordu.
ismet Paşa'nın peşpeşe kazandığı inönü Savaşları, ordumuza güven kazandırmıştı. 22 gün gece gündüz süren Sakarya Meydan Muharebesi, Başkomutanımız M.Kemal'e de Mareşal ve Gazi ünvanlarını kazandırmıştı..100 bin kişilik düşmanı 45 bin Mehmetçikle püskürten Türk Ordusu, 24. Ağustos'ta Akşehir'de Batı Cephesi Karargahı'nda aldığı ''Büyük Taarruz'' kararını 26 Ağustos'ta hayata geçiriyor ve 9 Eylül 1922 sabahı izmir'de hiç inmeyecek 'Türk Bayrağı' göndere asılıyordu.1 Kasım 1922'de saltanatın bittiği de ilan ediliyordu.
Kurtuluş planları gerçekleştirilmişti. Milli Hudut Kararlarının kabul ettirilmesi gerekiyordu. Edirne'den Ardahan'a 800 bin kilometrekarelik yeni bir 'Türk Devleti', dünya üzerindeki yerini almaya hazırdı.
22 Kasım 1922'de isviçre'nin Lozan şehrinde başlayan müzakereler, çok zorlu pazarlıklar sonucu 24 Temmuz 1923'te 'Lozan Anlaşması' olarak noktalandı.
Türk Ulusu, Osmanlı'nın mirasına sahip çıkarken, vatan topraklarının ve bayrağının yanında borçlarını da kabul etmek asaletini gösteriyordu.
Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız ki, bu topraklar uğruna dökülen kanlar,verilen canlar ve kaybolan hayatlar bizlere eşsiz bir vatan ve Cumhuriyet kazandırmıştır. işte bizlere bu değerleri kazandıran başta büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere şehitlerimizi ve gazilerimizi bir kez daha rahmet, şükran,minnet ve saygıyla anıyoruz.
Bir milletin çağdaş uygarlık düzeyine yükselebilmesi için hepimize büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Dün olduğu gibi bugün de Cumhuriyetimizi bütün kurum ve kuruluşlarıyla yaşatmak,onu gelecek nesillere aktarmak için aynı şuur ve bilinç içinde yolumuza devam etmeliyiz. Bunu başarabilmek için birlik,beraberlik,kardeşlik ve hoşgörü duyguları içinde olmalı,azim ve kararımızdan hiçbir zaman dönmemeliyiz.
Hedefimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına ve geleceğine düşman olan bütün iç ve dış unsurlarla mücadele etmektir.
Mehmet Akif istiklal Marşı'nda, ''Hür doğdum, hür yaşarım.. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım'' diyor..
Atatürk, 29 Ekim 1923'te ilan ettiği 'Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk Cumhurbaşkanı oluyor ve cumhuriyeti emanet ettiği gençliğe, şöyle sesleniyordu:
''Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.''
önemli not: atatürk cumhuriyeti'ni elitist laikçi tabirleriyle yaftalamaya çalışan işbirlikçilere en güzel cevap; atatürk halkı ile korumasız* iç içe yaşayan bir liderdi, en zorlu cephelerde savaşmış bir komutandı, trablusgarp'ta işgalci italyanlara karşı gerilla savaşında bulunmuş bir vatanseverdi, çok sayıda kitap okuyan bir aydın, şahsi menfaatlerini düşünmeyen, ülkesi uğruna sağlığını hiçe sayan bir devlet adamı, devrimci ve dehaydı. bugün ırak, libya gibi işgal edilmediysek bunun tek nedeni de bugün seksensekizinci yılını kutladığımız, halkımız tarafından yürekten benimsenmiş cumhuriyetimizdir.