"Arkadaşlar! Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacidar yoktur, diktatör yoktur! Tacidar yoktur ve olmayacaktır. Çünkü olamaz."
M. K. Atatürk tarafından bu şekilde açıklanmıştır. Tabi buna milletin bile isteye kendine diktatör seçmesi dahil değildir.
Kitaplardaki tanımına bakılırsa çok güzel. Ama uygulamaya bakılırsa insan ne diyeceğini bilmiyor . Son 14 yılı çıkar 78 yılda bize kazandırdığı koskoca bir hiç malesef. Tarihe ve günümüze bakıldığında nasıl bir yönetim benimsememiz gerektiği ortada.
Özellikle fransız ihtilalinden sonra avrupada '' Krallıkla Yönetilmeyen '' ülkeleri tanımlamak için kullanılan latince Res publica kelimesinin arapça karşılığı olarak dilimize yerleşmiş olan gerçek olarak '' kamu adına '' anlamını taşıyan kelime.
Bu kelime toplumda sıklıkla yaygın olarak halk yönetimi demek olan '' Demokrasi '' ile karıştırılmaktadır.Halkın doğrudan yada temsili olarak yönetime katıldığı rejimler Demokrasi rejimleridir.Demokrasi monarşi yada cumhuriyet rejimlerinde olabileceği gibi her cumhuriyet rejimide demokratik olmayabilir.
Bunun en tipik örnekleri bugün ingiltere olarak bilinen adıyla Birleşik krallık devletin başında bir monarkın olduğu bir monarşidir fakat demokrasi ile halkın yönetime katılımı sağlanmıştır ve demokratik meşruti bir monarşidir fakat bunun yanında suriye,kuzey kore,doğu almanya,franco ispanyası gibi ülkelerin başında bir monark olmaması sebebiyle cumhuriyet rejimleridir fakat halkın yönetime katılımını sağlayan demokrasi olmadığı için diktatörlük olarak tanımlanırlar.Türkiye cumhuriyetide 1923-1946 arası cumhuriyettir fakat halkın yönetime katılımını sağlayan demokratik kurumlar ( birden fazla parti,hür ve adil seçimler,serbest propaganda,hür basın,gizli oy açık tasnif ) olmadığı için istibdat cumhuriyet yönetimi kabul edilir.Bunun yanında 1909-1913 yılları arasında osmanlı monarşi olmasına rağmen birden ziyade parti propaganda fırkalaşma hareketleriyle halkın yönetime katıldığı meşruti monarşi demokratik yönetim olarak kabul edilir. (23.04.1920-01.11.1922 tarihleri arasıda 1.TBMM ile meşruti monarşi olarak kabul edilebilir.) suriye cumhuriyeti ve birleşik krallık meşruti monarşi örneğinde olduğu gibi.
en büyük getirilerinden biri, heteroseksüel ahlaktır. bilindiği gibi osmanlı döneminde oğlancılık, eşek sikme, lgbt gibi şeyler fazlasıyla popülerdi. cumhuriyet bizi bu yozlaşmadan kurtararak, batı normlarında yaşamamızı sağladı.
- tek kişinin bütün adayları belirleyip halkın bu kişinin adayları arasından seçim yaptığı, vekil olmanın lidere kesin itaatle mümkün olduğu
- basın ve ifade özgürlüğünün bulunmadığı, halkın üzerinde demokles'in kılıcı gibi sallanan istiklal mahkemeleriyle binlerce idama imza atıldığı
- bir partinin yönettiği, ve ona muhalefet edenlerin "bir şekilde" sindirildiği
bir sisteme demokrasi denemez.
ha "savaştan çıkmıştık, demokratik olamazdık" derseniz, (ki bizim tek partiyle yönetildiğimiz yıllarda bulgaristan'da çok partili sistem olmasına rağmen) bir derece anlaşılabilir. e o zaman atatürk demokrasi getirdi demeyin bari.
avrupa da halk aydınlarının önderliğinde krallık muhafızları ile savaşa savaşa elde edilmiş kanla canla başla ilan edilmiş. halkın kendisinin efendisi olmasını yasa olarak benimseyen yönetim biçimidir.
osmanlı da hiç bir zaman avrupadaki gibi aydın bir sınıf yaratılmadı. Osmanlı çakaldı bu olursa ayaklanmalar artardı. çünkü ayaklanmaların (celali) aydın sınıf ve türk halkından çıktığını farketmişti. Halk cahil olarak kalmalıydı.
ancak türk tarihinde osmanlı imparatorluğu son 300 yılını yenilgiyle geçirip devletçik olunca durumlar değişti. baba mirasını kurtarmak isteyen yenilikçi padişahlar orduya önem verdi. ve istemeye istemeye türk halkından ilk elit kesim ordudan çıktı.
işte bu elit kesim cumhuriyeti ilan etti. çünkü halkın içinden gelmişlerdi. ağa çocuğu, vezir çocuğu kişilerin bunu yapmamasının nedenini biraz anlayın diye...
bu yüzden rastlantı değildir. türk tarihinde halkın içinden çıkmış tek liderin cumhuriyeti ilan etmesi..
bütün diğer bilmem ne çocuklarına duyurulur. asla onun gibi olmayacaklar....
yeni bir yazar grubunun girecek olmasından (bunlardan birisi aydın engin-eski tırmık /cumhuriyet) dolayı kabuk değişimine dair bazı sinyaller veren ve genel yayın yönetmeni ibrahim yıldız 'ın görevi bıraktığı, bu görevi utku çakırözer 'in aldığı gazete.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya, köşesinden F tipinin yalanlarına sarılarak başlattığı Aydınlık saldırısını sosyal medya üzerinden sürdürdü. "Salı günü yazmaya başlayacağım. Perinçek, Aydınlık, hodri meydan" diyen Çetinkaya, önceki gün Leyla Tavşanoğlu ile ilgili haberimiz üzerine bizim Cumhuriyet'i arayıp kendimizi "iMC Televizyonu'ndan arıyoruz" diye takdim ettiğimizi iddia etti. Aydınlık Haber Müdür Yardımcısı Cansu Yiğit, Çetinkaya'ya "Arayan bendim 'Aydınlık'tan arıyorum. ismim Cansu' dedim. 48 yıllık gazeyeciye 'yalan söylemeyin' demek utandırıyor" yanıtını verdi.Yanıt üzerine Çetinkaya "gelin röportaj yapalım" dedi, ancak sonra geri adım attı. işte o konuşma:
Hikmet Çetinkaya: iMC demişsiniz. Gel gazeteye. iki teyp koyalım konuşalım. Her söylediğimi yazacaksınız. Noter çağıracağım. Ne söyledimse aynen yayınlayacaksınız...Haydi gelin. Pazartesi günü. Odamda karışıklı. Uğur Mumcu'da Soner'e, Selçuk'a kadar.
Alev Coşkun, Cumhuriyet'teki değişimi anlattı: Atatürkçüler ayrılmak zorunda bırakıldı
Cumhuriyet gazetesinin 14 yıl yönetim kurulu başkanlığını yapan, ilhan Selçuk'un isteğiyle vakıf başkan yardımcılığı görevine getirilen ve Cumhuriyet'in girdiği değişim süreci ile birlikte tasfiye edilen Alev Coşkun, Aydınlık'a konuştu.
Aydınlık'ın "Atatürkçüler Cumhuriyet'ten tasfiye ediliyor" haberimiz tartışılmaya devam ediyor. Somut kanıt ve bilgilerle 4 gündür yayımladığımız dizi haberlere yanıt vermek yerine F-Tipinin psikolojik savaş malzemelerine sarılan bazı Cumhuriyet yöneticileri ve yazar Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet'in kıdemli yazarlarından Alev Coşkun'u da hedef almıştı. Cumhuriyet'ten tasfiye edilen isimlerin başında gelen Coşkun, tasfiyenin ilhan Selçuk'un ölümünden sonra başladığını belirtti.
Türkiyede bir çok kurumda tahmin etmediğimiz değişimler oluyor diyen Coşkun'un açıklaması şöyle: Son 10 yıldır aydınlanma devrimlerinden çok büyük törpülenmeler oldu. Özellikle eğitimde birlik yasası delindi. Bu bağlamda ilhan Selçukun ölümünden sonra Ümit Zileli, Adnan Binyazar, Orhan Birgit, Mehmet Faraç, Zülal Kalkandelen, Ülkü Tamer, Turgay Fişekçi, Mustafa Bilgin, Kemal Urgenç Cumhuriyetten ayrılmak zorunda bırakıldılar. Ne yazık ki, Bekir Coşkun da ayrıldı. Bekir Coşkunun son iki yıldır yönetimle fikir ayrılıkları olduğu kamuoyu tarafından biliniyor. Neden Bekir Coşkunu gazetede tutamadılar? Benim vakıftan ayrılıp ayrılmamam o kadar önemli değil. Önemli olan gazetenin temel çizgisinin korunmasıdır. Cumhuriyet gazetesine zarar vermek istemem. Bu aşama söyleyeceğim bu kadar.
Gazetenin avukatları mahkemede gazeteye bomba atan saldırganlara tek soru sormadı
Cumhuriyet gazetesi başyazarı ilhan Selçuk, Savcı Zekeriye Öz'ün hazırladığı iddianame ile sözde Ergenekon örgütünün üyesi sayıldığı bir davada yargılanırken, gazetenin ' yenilikçileri ' Cemaat ile buluşuyordu
Dünkü haberimizde Cumhuriyet'ten Atatürkçülerin tasfiye edildiğini yazmıştık. Bugün ise Cumhuriyet'in F Tipi ve Soros yandaşlığına nasıl sürüklendiğini inceliyoruz.
ilhan Selçuk ve usta Cumhuriyet yazarlarının emeğiyle kurulan Cumhuriyet Vakfı'nın kontrolü, ikinci Cumhuriyetçilerin eline geçti. Zamanla Atatürkçü Cumhuriyet yazarları tasfiye edildi. Kalan Atatürkçü yazarların ne yapacağı merakla bekleniyor.
Cumhuriyet gazetesine uzun yıllardan beri her fırsatta saldırmayı alışkanlık edinen bir gazete (aynı zamanda bir siyasi partinin yayın organıdır) bugün yeni ve çirkin bir tezviratta daha bulundu. Neymiş, " Cumhuriyet'e Cemaat sızmış, Cumhuriyet Vakfı'nın kontrolünü ikinci cumhuriyetçiler ele geçirmiş ".
ülkedeki demokrasiye verilen isim.
kuruluşu demokrasiye aykırı olan sistem.
halkın kendi kendini yönettiğini sanıp 90 yıldır "kendini yönettirdiği" kavram.
kurulduğu gün halk oylaması olsa 13 milyon nüfusun 10 milyonunun osmanlıyı isteyeceği dayatma.
huzur sosyalizmde.