gayet zekice hazırlamış ilk görüntüde kadın tüm dişiliğiyle ortadadır, arkasında bir siyahlık ve kendisini yavaşça ele geçirir, ele geçirildiğinde kadının sesi erkek gibi çıkar. ses iki yüzlüdür ve kadına tüm yaşananların kendi özgür iradesi olduğunu söyletir. siyahlığın erkek söylemi olduğunu anlarız.
durum bu mudur? kısmen budur ama cumhuriyetin çarpıttığı şekilde değil: erkek söylemi kadını kapatmıştır, lakin bu kapatma modernitenin günhıdır, yani cumhuriyetin..
itirazı olan ?
not: kapatma derken görünen örtüye odaklanma, eylemsel ve söylemsel anlamda kapatmaya odaklan.
anlaşılamamak için üstün efor sarf edilen, çarpıcı reklam filmi.
erkek sesi bir metafordur. bir kadından çıkmayacak bir sestir sonuç olarak ve söylediklerinin, başkalarının diktesi olduğuna dair olarak, anlatımı güçlendirmek için kullanılan bir araçtır. bunu anlamak için çok zeki olmaya gerek yoktur ama anlamamaya kastıktan sonra o da mümkündür tabi, ancak tahmin edebileceğiniz gibi olay "erkek sesi" değil "kadının bastırılması" olayıdır.
durumu şöyle daha basit bir örneklemeyle anlatacak olursak, ortamda bir spor araba var diyelim. bu bizim rejimi ifade eden aracımız olsun.
bu arabayı bir davarın kullanması durumunda (arabanın şoförü buradaki davar), birkaç kilometre gittikten sonra ortamdaki en yakın ağaca çarpılacağı açıktır. (bu ağaç da biz oluyoruz burada, malum her daim giren bize giriyor.)
şimdi ağaca gelen zararın sorumlusu olarak da arabayı mı göstereceksiniz? bunu yapmanız durumunda, kafasını çarptığı sehpayı döven 3 yaşındaki gencodan pek bir farkınız kalmaz. arabayı kullanan davara şöyle bir bakın derim. bu arada, umarım verdiğim örnek nascar reklamı sanılmaz. *
cumhuriyet gazetesinin, giderek hızlanan tiraj kaybı sonucunda bazı devlet daireleri ile yaşları iyice ilerlemiş bir avuç emekli memur kitlesine hitap eder hale gelmesinin verdiği telaşla, dünya kadınlar gününe gönderme yapan siyasi içerikli ticari mesajıdır. gazetenin kadın okuyucu sayısının da azalması sonucunda ortaya atıldığı söylenebilir.
cumhuriyet gazetesinin soğuk savaş yıllarından beri ne kadar değiştiğinin göstergelerinden biri olan haber ve videodur. aynı cumhuriyet gazetesi değilmiydi 1950'lerde demokrat parti politikalarını ve a.b.d'yi göklere çıkaran? aynı gazete değilmiydi a.b.d filosu istanbul'a geldiğinde manşetinde "kardeşimdir alnı secdeye gelen" yazısını barındıran? tiraj artırmak istiyorlarsa fiyatını azaltsınlar biraz nacizane tavsiyem budur.
bu entry den sonra yine benim engin ardıç hastası olduğumu iddia edecek at gözlüklüye mesaj: amerika'yı yeniden mi keşfedeceğiz adam benim yerime size giydirmiş.
bu olayda işi zorlaştıran ve karıştıran kısım, cumhuriyet gazetesinin takındığı belirsiz tutum sanırım.
öncelikle söyleyeyim, genelde cumhuriyet gazetesinin o yüksekten bakan sert tutumunu pek yakın bulmam, ama zaman zaman yaptıkları doğru çıkışların da hakkını veririm. bu slogan olayında da vermeye çalıştıkları mesaj : "tüm halkımız, aramızdaki hesaplaşmaları, anlaşmazlıkları bir yana bırakalım ortada ciddi bir tehlike var. tek yürek, tek ses olalım." şeklinde ise "helal!" derim. ama yok bunca karışıklığın içinde, hala bir kesime ayar verme amaçlı bir tavır ise destekleyebileceğimi söyleyemem.
cumhuriyet kadınını geçtim,düşünen,üreten kadınlar yok ediliyor.kendi ağzıyla söyledi adam yahu,kadına bakış açısı belli."doğurun,en az 3 tane doğurun,kocanıza yemek hazırlayın ne derse yapın erkekler haklıdır,kadınlar evde oturmalı dizini kırmalıdır".hasta insan o kadar çok ki,ben de kendime "hastasın lan sen" diyorum.
cumhuriyetin sadece laiklik-şeriat haberciliği yaptının bir gösterisi daha. ülkede bu konudan daha önemli sorunları varken bik bik türban bik bik laiklik tartışmaları geçiyor. örneklerde biri vakıflar yasasının mecliste olması ama başta cumhuriyet gazetesi olmak üzere herhangi bir gazetede bunun üstüne giden yok. işiniz gücünüz milletin başındaki örtüyle uğraşmak. şu güne kadar cumhuriyet hangi yolsuzluğu ortaya çıkartmış, ilk dillendirmiştir. sürekli aynı kafada habercilik yapıp tehlikenin farkında mısınız diye soru sorarsınız. asıl sadece insanların giyim kuşamıyla uğraşmaktan asıl tehlikenin farkına varmayan sizsiniz. son anda kıyak emeklilik farkedildi de yasadan çıkartıldı, cumhuriyet bunda hiç bahsetti mi sorarım size.
son olarak
(bkz: tehlikenin farkında mısınız)
cumhuriyet'in kadın üzerinden yaptığı reklamın sloganı.Aynı zamanda bu fikrin bir erkekten mi yoksa bir kadından mı çıktığını merak ettiğim hededir.E be güzelim ne farkın kaldı senin şimdi din üzerinden siyaset yapandan?
türbanı diline dolayanları gayet başarılı bir şekilde ele almış bir reklam cümlesidir. kapanarak özgürleştiğini söyleyen kadının playback olduğu belli olan bu ifadesi ancak bu kadar başarılı bir reklamla dile getirebilirdi.
başı açık kadınlar cumhuriyet kadınları da başı kapalı kadınlar iran kadını mıdır? türbanın üiversitede ayrımcılık yaptığını iddia edenler bu da bir ayrımcılık değil midir. cumhuriyet her görüşten insanın bir arad ayaşamasını gerektiren yönetim şekli değil midir? başı açık kadınlara başını kapa diye baskı yapan yobazlarla pek fark göremiyorum bu anlayışta. helal olsun be başı kapalı vatandaşlarımızı bu ülkenin insanı olarak görmüyorsunuz.
cumhuriyet gazetesinin, kadının sürekli başkaları tarafından yönlendirildiğini anlatmak istediği reklamdır. yoksa kimse kimsenin çarşafına eteğine müdahale etmemektedir. "islamcılar kadınları kapatmak için ellerinden geleni yapıyor, artık sesiniz çıksın" da demek istemektedir bu reklamda.
ne hoş kadınlardan araba gibi bahsetmek zamanı gelince üretiliyor belli bir model modası geçiyor toplatılıyor ya da değiştiriliyor ama bu olaylar üzerinde edilgen oluyor kadın.kadın cumhuriyet kadını yapılıyor sonra cumhuriyet kadını yok ediliyor.
1930'lardan, 40'lardan kalma zihniyetteki tek parti dönemi sevdalısı demokrasi özürlü kadınların yerini 21. yüzyıl Türkiye'sine yakışır ufku açık kadınlarn almasının feryadıdır.
