cumhuriyet in mutsuz çocukları

entry7 galeri0
    1.
  1. cesaret ister yukarıdaki kocaman yazıların altına yazı yazmak. fili tarife yeltenen dördüncü kör olarak ben cesaretimi cehaletimden aldığımı itiraf edeyim ilk paragrafta. algım o kadar sınırlı, manüpilasyonlarla o kadar güzelleştirilmişim ki, filin neresini ellediğimi bile bilemiyorum.

    mutsuzluktan çok bir varoluş probleminden söz ediliyor gibi geldi bana (büyük ihtimalle bana filin çükü düşmüş). henüz o dönemin, tam da ortasında bulunan çocuklar olarak mutsuzluğumuzu anlatmak için hükümet politikaları, ülkenin coğrafi konumu, ailelerimizin osmanlı servlerinin artığı oluşu, eğitim eksikliğinden dem vurmamız da bu yüzden. hepsi tümden gelmek yüzünden.

    cumhuriyetin doğduğu çağ belki tarihin en cafcaflı dönemidir. dünyanın daha hızlı dönmeye başladığı, değişimin manyak bir ivme kazandığı, aydınlığın karanlıkla en kanlı savaşlarını yaptığı "age of reason"ının, fabrika dumanları ve savaş çığlıkları arasında boğulduğu bir döneme rastladı doğumu, ciğerlerinin hala yanması belki de bundandır.

    o kendi sıkıntılarını yaşarken onun çocuklarının da kendi dertleri çıktı ortaya. dünyayı yok sayıp kendi sınırlı çevresinde şiirler düzüp, güzelleme tadında kandırıkçı romanlar yazmayı üretmekten sayıyordu en münevverlerimiz. romantiktik. ideolojilerimizi de böyle yaşadık, en büyük kavgalarımızı da. (#814300) aymazlığımıza ayamadan, kendimize toz kondurmadan, herkeslerden farklı ve akıllı olduğumuza yine romantikçe inanarak, platonik kalp ağrıları çektik.

    bir cemaat parçası olmak hep kolaydı, hep böyle yapmıştık. ama o dönem (hala da öyle) cemaat içinde erimeye izin vermiyordu artık. tek başımıza kalmamız gerekiyordu ve hiç hazırlıklı değildik. bütün yaslarını en daraltılmış haliyle mahallecek yaşayan insanlardık, tek başına bunalmaya alışmak zor geldi. birey olmayı becermek en aranılan skiliydi yeni dönemin, biz daha ismini -bir ey- yeni koymuştuk, nasıl büyüteceğimizi bilemeden.

    etrafımızda beyin fırtınaları kopar, evrene kuantum zerrecikleri saçılır, muğlaklık yüceltilirken, kendi geçmişiyle bağları da dil devrimiyle zınk diye kesilmiş zavallılar olarak çük gibi kaldık. yaşanması gereken her şeye geç kaldık. ataleti üstümüzden atamadık.

    önce kendimizi bilecek, sonra etrafımıza bakacak, dünyaya dokunacaktık. sıcağına ve sorumsuzluğuna alıştığımız ana kucaklarından başımızı kaldırmadık.

    filden payıma düşeni fazlaca büyütmemek için kurcalamayı bırakarak tespitimi bildiriyorum; mutsuzluğumuzun asıl sebebi suçluluk duygumuzdur. yeterince adam olamadık.

    sorumsuzluk beyanı: üstlenmek isteyen olursa yazımı kendisinden aldığımı severek kabul ederim.
    6 ...
  2. 2.
  3. giriş-gelişme-sonuç üçlemesinin yanlışlığındandır. 7 paragraflık eserin nihayetinde yer alan tümcelerin algıya misket bombaları sallamasından mütevellit kaçacak yer kalmaması sonrası ortaya çıkan farkındalıktan sonra derhal tanıma geçiyorum coder ve yetkilendirdiklerine sinir harbi yaşatmadan; bazı uluslar binlerce yıl da geçse önüne konulanı, zerk edilmeye uğraş verileni "sokma akıl dikiş tutmaz" diyerek elinin tersini kullanarak reddeder.-nesir tarzımı mazur görünüz diyalektiğim yamuk-

    bu kabulde reddiyeyi kelle gitse feda etmeyecek yumuşak alan saplantılı topluluklar yıllarca geleneklerinin, örf adetlerinin, yaşam şekillerinin tamamına sirayet etmiş olan; birinin "afyondur" diğerinin "tutkaldır" dediği ile yoğurup şekillendirmiş ve komplekslerine rağmen hayatını pek değişmeden idame ettirmiştir. cumhuriyetin halk üzerinde oluşturduğu ilzam hali halkın kendi sinesine çekilmesi belki de tek partili dönem ile iyice ayyuka çıkmıştır. hadi biraz eğlenelim, çıkmıştır inmemekte de direnmektedir.

    cumhuriyet'in yetim, düşkün, biçare çocukları diye bir kavram asla tam olarak cumhurun eline yetki verilmediğinden söz konusu olamaz, olsa olsa başlık/entry konusu olur. demokrasi bir nimetse eğer bundan fazlasıyla istifade edenler bir türlü parmak ile işaret sıfatı haline getirilemeyen gizli oligarşi mensubu 'şu'nlar-'bu'nlardır. halka rağmen halk için kendi arasında referanduma giden bu seçkin topluluk(sayıları 10 milyon da 15 milyon da olabilir, 5-10 da.)cumhuriyet palastan sadece burnunu çıkarıp havayı koklayıp teşhis koymakla yetinmiştir.

    halkın içine tebdili kıyafet ile sızan padişahın küçük örneklerden yola çıkarak halkın geneline nasıl bir teşhis koyması mümkün değilse; diğer milletlerin mutlu refah ortamına gıpta ederek peşlerinden koşar adım gitmekte en baştan bu yana yanlış olan embesil bir iştiyakti. yeni bir yönetim biçimi malum coğrafyanın milleti ile buluşturulmadan hemen önce "olmazsa despot uygulamalar tedavi edecektir yaralananları" çözümünü yanına alıp fikir ataletine gark olmak kolayclıktır, yazıktır, ziyandır.

    mevcut yönetim biçimi günah çıkarmak için bu denli arzu besler halde küçük ataklarla kendisini savunmaya geçerken, hatanın kaçınılmaz getirisi olan şartlı biçimde savunma alanı oluşturup kendisini günümüzde yaşanan yanlışlardan soyutlamaya çalışması, "anlaşılamadık" demesi, şimdi sadece bir mezar taşı sahibi üst kültüre bunu bağlaması gayet anlaşılır ve fakat sevimsiz bir kaçıştır.

    utanılmasa, ar edilmese mevcut ekonomik darboğazın, iflasın eşiğine gelmişliğin faturası da halka ve dedelerine kesilecektir. kapitalizmi dibine kadar yaşayıp, emperyalistler ile halay kurup ardından da diplomasinin gereklerini cumhuriyet üzerinden yerine getirmek zorunluluğuna düşünce ve bundan gocunup kapitalizme ve getirilerine küfür etmekle sempatik olunmuyor; manipülasyon oluyor, ajitasyon oluyor.

    cumhuriyetin kurulması, yaşatılması, selefin yerine "halkın gücü" izafi tabirinin ikame edilip tepeden inme kondurulması cumhuriyetin/demokrasinin en temel taşlarından biri olan referandumun es geçilip "halka rağmen halk için" düsturu ile halka fikri sorulmadan, halka o olguyu sunup anlatıp kabulü için fikrinin alınmaması; o zaman halkın cehaleti/hilafetten çıkmış olması/anlayamayacağı/idrak edemeyeceği bahanesi ile "kendilerine rağmen" bir miktar zor kullanılarak kabul ettirilmiştir.-halen oy vermemek için ısrar etmeme karşılık devlet bana 50 ytl para cezası kesiyor-

    değişen pek bir şey yok. bu halk demokrasiyi özümseyemez. sokağa indiğinde, televizyonu açtığında, okuyup öğrendiğinde ah vah ettiğin her türlü melanetin sorumlusu geçmişte de asla bir mesuliyet bilincine sahip olmadığından, halk şimdilerde 3e 4e bölünüp birbirine bilendiğinden ve kast sistemi kimse farkına varmak istemese de bu ülkede varolduğundan; bir zamanlar masa arkasını işgal edenler bugün kalkıp durumu düzeltmek zorundadırlar. belki uyanıp bir genel sosyal/ekonomik araştırma ile bir çerçeve elde eder, çok sevdiklerini söyledikleri o halk için doğru olanı yaparlar.

    düzeltme ve düzenleme işlemini gerçekleştirmesi gerekenlerden bayrağı devralıp hala ısrarla bir empati kurmadan mevcut rejimin resmine aklama ve günah çıkarma seansları düzenleyen yılmaz bekçiler, "gerekenler"den sorumluluğu aldıklarını kaba söylemleri ile göstermişlerdir. şimdi sıra; çamur atmadan, 80küsür yıldır devrilmeyen cumhuriyetin devrilmesi paranoyasını ısıtıp soğutup servis etmeden, "düşmanım" dediklerinin % hesabını yaparak çözüm yolu bulmalı, o yola girmeli, sonuna gelmeden karanlıktan korkup kaçmadan ne kadar cumhuriyet sevdalısı olduğunu göstermeli ya da yeni bir rejimi değerlendirmeye almalıdır.

    çok kastık, bir dem lustral;

    şahsımın şahsi kanaatince mevcut rejim illuminati tarzı hareket eden oligarşi mensuplarına yönetimi bırakıp kendilerini açık etsin. lan adı imf'se bile razıyım ben.-en azından benn-. işler ters gittiğinde kimin yüzüne tüküreceğimizi bilelim. tüm geçmişi silme izni verileceğinden bahaneleri "enkaz devraldım arkadaş!" olamayacaktır. kendi sistemlerini uygulayarak müreffeh ortamı vücuda getirmeye çalışsınlar. baktık işler iyice boka sarıyor, bunlar yiyor içiyor sömürüyor, tutar atarız halkın önüne. nasıl olsa halk linç edip sorunu kökten halledecektir ve böylece halkın eline gerçek bir güç verilmiş olacağından derin demokrasi de sinsice göz kırpacaktır; fransa, macaristan, arjantin örneğinde görüldüğü üzere.

    *=
    şahsıma, bana, benn e, kendime ait bir yazıdır. haklarını yemeyeyim; şizofreniden sonra edindiğim arkadaşlarımın da yadsınamaz bir katkısı oldu.
    1 ...
  4. 3.
  5. 85 yildir doguya'mi batiya'mi yonelecegine karar veremeyen, kah yurtta sulh cihanda sulh deyip kah adriyatik'ten cin seddine slogani atan, ama bm insani gelismislik endeksinde 97.sirasin ustune hic cikamamis kafasi karisik rejimin cocuklaridir.
    5 ...
  6. 4.
  7. kafası karışıklar yüzünden bir türlü götünü doğrultamamış çocuklardır.

    halbuki bir içlerine sindirseler şu rejimi bir altını oymadan, her fırsatta onun kurucularına bok atmadan kendisini en iyi ifade edebileceği rejimin bu olduğunu anlayıp kafalarını bu karışıklıktan kurtarsalar da bu çocuklarda artık mutlu olsalar değil mi?

    kuşlar, böcekler diyorum..aloo...
    1 ...
  8. 5.
  9. 6.
  10. mutsuzlukları gelecekten umutsuz olmalarındandır. ve ne yazık ki haklıdırlar mutsuz ve umutsuz olmakta. çocuklarımıza mutlu ve umutlu gelecek veremedik ya yazık bize.
    2 ...
  11. 7.
  12. suçu başka bir yere atan ifade. aklını kullanmayan milletler mutsuz olur: yolsuzluk yapan, yapana göz yuman, vergi kaçıran, eğitime önem vermeyen, düşünce ve eylemleriyle farklı olup fark yaratmaya çalışanı öğüten bir toplum, suçu cumhuriyete atamaz. atarsa, mutsuz olmaya devam eder.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük