Başkanlık sistemi bile olamayacak bir sistemdir.
Çünkü bütün yetkiyi Cumhurbaşkanına veriyor.
Yasama yürütme ve yargı birbirinden ayrı olmalıdır.
Normalde Başkanlık sisteminde senato vardı.
Bizde o bile yok.
Başkanlık sisteminde bir başkan 4 senede bir seçilir, bizde ise beş senede bir.
Daha fazla detay öğrenmek isteyenler bu videoyu izlesin: https://youtu.be/tXs4HnUfu70?si=mxKnzLIICxk8Khqq
Sistemin 4. yılını geride bırakırken uçuş raporuna şöyle bir göz atalım.
` Ekonomi zorda
`
2018'de dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan Türkiy
e, 2021 yılı sonu itibarı ile 21 . sıraya geriledi. 891.8 milyar dolar olan milli gelir 793 milyar dolara düştü. Milli gelir, 98 milyar dolar kayba uğradı. Kişi başı milli gelir 10.694 dolar iken 9.374 dolara indi.Merkez bankası, borçlar düşüldükten sonra net 36 milyar dolar rezerve sahipken, tek adam rejiminin ardından eksi 54.5 milyar dolara geriledi.
2018 Haziran'da 1 dolar 4,60Tl iken bugün 17,21, 1 Avro 5,35 TL iken bugün 17,56 TL oldu. Akaryakıta zam yağdı. 6,24 TL olan benzinin litresi, bugün 25,32 TL'ye, 5,69 TL olan motorinin litresi , bugün 24,74 TL'ye yükseldi. 1 TL olan 200 gr ekmeğin fiyatı 4 TL'ye yükselerek 4 kat arttı. 58 TL olan kuşbaşı etin kilosu, bugün 136 TL'ye satılıyor.
Yıllıķ enflasyon 2018'de % 20,3 iken, TÜiK rakamlarıyla yıllık 78,85 oldu. Yaşam pahalılığında Venezüela, Sudan, iflas etmiş Lübnan , savaştaki Suriye, Zimbabve'nin ardından dünyada 6. sıradayız.
2018 sonunda Hazine'nin iç ve dış borçları toplam 1 trilyon 67 milyar 115 milyon TL iken bugün 3 kattan fazla artarak 3 trilyon 363 milyar 604 milyon TL'ye yükseldi. Yurttaşların Haziran 2018'de bankalara olan borcu 526 milyar lira düzeyindeyken 2022 Mayıs'inda 1 trilyon 284 milyar TL'ye yükseldi. % 237 oranında arttı. KOBi'lerin borcu 550 milyar TL iken 1 trilyon 506 milyar oldu. Borç üçe katlandı.
Türk-iş, Haziran 2018'de dört kişilik ailenin açlık sınırını 1.714 TL olarak hesaplamıştı. Bu rakam, 6.319 TL'ye yükseldi. 2018 sonunda icra dairelerinde 18 milyon 680 bin olan dosya sayısı, 1 Temmuz 2022 itibarı ile 23 milyon 826 bine çıktı.
2018'de 49 milyon 43 bin 763 kutu olan antidepresan kullanımı, 2021'de 59 milyon 641 bin 14 kutuya yükseldi.Antidepresan kullanımı 5 milyon kutudan fazla arttı.
Türkiye, 2018'de Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 113 ülke içinde 101. sırada yer alıyordu. 2021'de ise 139 ülke arasında 117. sıraya geriledi. 210 ülke ve bölgenin karşılaştırıldığı Dünya Özgürlükler Raporu'nda haklar anlamında "özgür olmayan" üljeler kategorisinde yer alan Türkiye'ye, son raporda da yine aynı kategoride yer verildi.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk kabinesinden bugüne dek pek çok isim ya "görevden affını" istedi veya görevden alındı. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan "görevden affını" isteyen ve görevden alınan isimler oldu. Sistemin ilk kabinesindeki 7 kuşi gitti. Hatta Beat Albayrak'ın yerine gelen Lütfi Elvan da görevden affını istedi.
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut'un yaptığı "Tek Adam Rejimi'nin 4. yılı Raporu'nda" kanımca eksik olan adli vaka özellikle de cinayet rakamları. Bu değerler de raporlansaydı değerlendirme daha sağlıklı olurdu.
pademide 5 er tane maskeyi dağıtamayanlar için "işlemler hızlansın diye getirdiler" diyen bazı aklı evvellerin savunduğu sistemdir. he amk başkanlık geldiğinden beri hiçbir iş aksamıyor. sanki cumhurbaşkanı başbakan varken arayıp ona soruyordu "ahmet/binali şu işi nasıl yaparız" diye. onlarda "olmaz o işi öyle yapamazsın sayın erdoğan" diyorlardı. veya meclise danışıyordu şu kanunu geçirmemiz lazım diye. şu yaşıma kadar çok aptallık gördüm ama bu malum parti seçmeninin bir kısmı kadarını bırak benim görmemi dünya tarihi bile görmemiştir..
bir de sistemi halk seçti sindireceksiniz diyorlar. hangi halk ? şu "resmi gazeteye inanmayın yalan onlar" diyen halk mı yoksa akp içerisinde hiç fetöcü olmadığına inanan halk mı. yoksa sırf birilerinin inadına oy veren halk mı. yoldan çevir referandumda evet oyu vermiş her 10 kişiden en az 8 tanesi neye evet dediğini hala bilemiyordur. biliyorum diyenlerde bizim buradaki sivri zekalılar işte. evrak işleri hızlanmış çift başlılık ortadan kalkmış işler daha hızlı yürüyormuş. lan eskisinden daha yavaş yürüyor işler çünkü en tepede oturup her şeye karar veren adamın dünyadan haberi yok. çözüme ulaşması gereken bir mevzuyu ona izah edene ve onunda karar vermesine kadar mevsimler değişiyor.
derhal parlamenter sisteme dönülmesi gerektiğini düşünüyorum. herkes sorumluluk almalı, her karar tek kişinin yetkisine bırakılırsa işte o zaman aksama olur, çift başlılık diye eleştirdikleri sistemde herkesin bir görevi vardı.
halkın oylarıyla getirilen sistemdir. sıradan basit evrakları malum zihniyetin aylarca bekletip sistemi durdurma noktasına getiren sistemi yerine reisin daha hızlı işlemlerin yürüğü sistemi monte etmiş işler hızlı yürür hale gelmiştir. şimdi burada istemezük diyen kamiller yarın kendileri iktidara gelirse aaa ne güzelmiş deyin çökme yapar kaldırılmasını istemezler. gerçekten çok yazık..
devletin başında zat-ı muhterem isterse herhangi bir çoğunluğa ihtiyaç duymadan değiştirebileceği sistemdir. sevgili arkadaşlar mevcut sistemi bir oturup okuyun cumhurbaşkanının yetkileri nelerdir bir gözden geçirin. sonra özellikle son 7-8 senede gece yarıları apar topar meclisten geçirilen şeylere bakın. en sonda da 20 senedir yapılan icraatlere bir bakın. herhangi bir çoğunluğa ihtiyaç duyuyor mu devleti yöneten kişi bir düşünün. yahu yapılan seçimleri iptal ettiriyor yok saydırabiliyor ne çoğunluğu ? sandıktan çıkan sonucu beğenmezse seçimi tekrar ettiriyor hangi çoğunluk hangi kanun maddesi ? bu yazdıklarımı bir oturup düşünün sonrasında oturur tartışırız meclis çoğunluğuna gerek var mı yok mu diye..
bir diğer adı partili cumhurbaşkanlığıdır. cumhurbaşkanı seçimde kendisi olmadığında ( genel seçimler ) partisinin seçim kazanamadığını görünce ( 2015 genel seçimleri ) yani tek başına iktidar olamadığını görünce içeriğini anlatma gereği bile duymadan referandum yapıp bu sistemi getirdi. o referandum bugün yapılsa eminim ki hayır oyu daha fazla çıkardı ama o zaman arkasındaki mevcut seçmen gücünü alıp bu sistemi getirdi.
2023 seçimlerinden önce anketler bugünkü gibi devam ederse belki hiç referandum bile yapmadan eski sisteme geçecekler. şu anda şartları zorluyorlar her yolu deniyorlar seçimi garanti altına alabilmek için. alamazlarsa ve seçime kısa bir süre kala bir gece ansızın eski sisteme dönülürse kimse şaşırmasın. referandumdan önce yüzlerce binlerce kez yazdık ama akp seçmeni arkadaşlar durumu bir türlü anlayamadı. şu anda cumhurbaşkanında bulunan yetkiler eğer yarın bugünün muhalefetinin eline geçerse o referandumda evet evet diye propaganda yapan arkadaşlar bu sefer sistem değişsin diye çırpınacaklar. aylarca anlatmaya çalıştık kulaklarını kapattılar. mevcut sistemin bürokrasiye ve işleyişe zerre faydası yok. çift başlılık olmasın dediler ama zaten çift başlılık yoktu ki. son başbakanları hatırla. ne ahmet davutoğlu ne binali yıldırım cumhurbaşkanı söz vermeden çıkıp açıklama bile yapamıyorlardı. bu adamlar nasıl çift başlılık yaratıyordu ki bu sisteme geçildi.
bizdeki piç bir sistem... başta agp chp olmuş fark etmez. başa peygamber geçirseniz yazacaklarım aynı çünkü.
tüm demokrasilerde 3 lü kontrol mekanizması vardır... yargı, meclis/senato, yürütme/başkan.
bizde yargının ve meclisin vs anası bellendi. başkan biraz tek güç kaldı.
olay rte olayı değil... sistem sakat, yarım. yarın bir gün kim nasıl kötüye kullanır bilemezsin.
bak abd'de senato vardır... başkanın çoğu kararını senato tartışır. çoğunluk başkanın partisinde olsa da karşı partidekileri anasına sövdürmek istemez yine de hiç biri. çünkü gün gelir bir kararda kendi partindeki senatörler bile karşı çıkar, karşı partiye ihtiyaç duyarsın.
anayasa mahkemesi gibi 12-13 kişilik bir yargı jürisi var mesela, başkan emekli olan veya ölen olursa yeni birisi atayabilse de... senato karar alırsa başkanı o yargıçlar yargılayabilir her zaman için.
trump'ın azledilmesi laflarının geçtiği dönemi hatırlayın.
bizde sistem kötüye kullanmaya çok müsait.
anlamayana şöyle örnek vereyim: hadi oldu da fetöcüler başa geçmeyi becerseydi... tüm yönetimi ele geçirebileceklerdi... ki unutmayın başkanlık sistemi referandumunda fetö bile mezardaki bile oy vermeli buna diyecek kadar destekliyorlardı... çünkü kendileri için önden hazırladıkları bir şeydi.
Hiçbir bilimsel ve teorik temeli olmadığı ve sadece bir kişi için kurgulandığı için adına başkanlık sistemi diyememişlerdi. "Türk Tipi", "kendine özgü" gibi isimlerle andıkları, sonunda "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" diye isimlendirdiler.
Bu tuhaf sistem, bazıları açısından "hayırlara vesile olan" 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ortaya çıkan baskıcı ortamdan yararlanarak topluma dayatıldı. Seçim hukukunun en temel kuralları ihlal edilerek 2017 yılında yaptırılan referandumda kabul ettirildi. 2018 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ete kemiğe büründü.
Getirilen şeyin sistem değil "Tek adam rejimi" olduğu, bir kişinin isteklerine, yönetim tarzına göre hazırlandığı hep söylendi. Ancak toplumun bütün bilgilendirme kanallarının kapatıldığı, OHAL ve KHK rejimi altında herkesin sindiği bir ortamda yapılan değişikliğin toplumun yararına olmadığı yeterince anlatılmadı ve referandumdan evet oyu çıktı.
Yapılan değişiklik ve sonrasında yapılan seçimle bütün yetkilerin verildiği kişinin " bu faizle şunla bunla nasıl uğraştığını" da ekonomik olarak şaha kalkmadığını da gördük. Haziran 2017'de yüzde 12.25 olan TC Merkez Bankası borç verme faizi Eylül 2021'de % 22,50 oldu. Yine Haziran 2017'de 3,5 lira olan dolar bugün 8.9 seviyelerinde.
Ülkenin hukuk sisteminin, demokrasisinin, idari organlarının, bürokrasisinin ne durumda olduğunu görmek için uzun analizlere ihtiyaç yok. hayatımızın her anında gördüğümüz bozulmanın, yetersizliğin, yönetememenin sonuçlarını yaşıyoruz. Bırakın orman yangınları gibi kriz anlarındaki beceriksizliği artık günlük rutin işlerin bile yürümediği, en sıradan bürokratik iş ve eylemlerin eziyete döndüğü bir ülke haline geldik. Ekonomik yapı, siyasal ve toplumsal düzen, sistemin uygunsuzluğunu, işe yaramazlığını her açıdan ortaya koydu. Topluma dayatılan sözde yönetim biçiminin aslında yönetememe olduğu dört yıldan kısa sürede anlaşıldı.
Yaşanan tüm olaylara rağmen iktidar çevreleri ve bu çevreler için kalem oynatanlar, sistemi canla başla savunmaya devam ediyorlardı. Anlaşılan o ki bu durum da değişiyor. Ardı sıra çıkan anketlerin ortaya koyduğu oy erimesinin olağan söylem ve yöntemlerle durdurulamayacağı kabul edilmiş görülüyor. Ülkeyi uçuracağını söyledikleri sistemden vazgeçmenin uygun olup olmayacağı iktidar ve destekçileri arasında daha yüksek sesle tartışılır oldu. Saflarda gevşemeyi, sisteme ve lidere olan inançta zayıflamayı gören Erdoğan, "Başkanlık sisteminden memnunuz, yolumuza devam edeceğiz" deme ihtiyacı duydu. Tüm bu gelişmeler, fiilen bitmiş bu tuhaf sistemin fikren de bitişini gösteriyor.
Siyasi iktidar, iktidarını sürdürmek için hayatın gerçeklerini inkar, artan yoksulluğu hamasetle örtme çabasında olsa da toplumun tüm kesimleri yeni döneme, yeni dönemde yapılacaklara dönük heyecanlı bir hazırlık içinde. Yaşadığımız tüm deneyimler ve yeni dönem için yapılan hazırlıklar bizi eskiye değil; özgür, demokratik, hukukun üstünlüğünün gerçekten var olduğu, eşit yurttaşlık temelinde herkesin bir arada yaşadığı daha iyi bir Türkiye'ye taşımalıdır. Yaşanan her sorunun üstesinden gelme beceri ve gücüne sahip Türkiye, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında kendisini geleceğe taşıyacak demokratik siyaseti de bulmayı ve hayata geçirmeyi başaracaktır.
Parlamenter sistemin üçlü denge... Yaşama yürütme yargı...
Güzeldi.. ülkemiz nal topladı... Biz farklı düşünmeyi kavga sandık...
Bir zamanlar Cumhurbaşkanı seçiminde hocaların hocası yumurtladi. Daha önceleri de seçimin kilitlendigi ve ordunun
Genelkurmay başkanının ordu tarafından baskıyla cumhurbaşkanlığı'na sectirildigi zaten özal'a kadar sivil cumhurbaşkanı göremezsiniz. Sonra ülkeyi yargi yönetmeye başladı. Telekom'un 7 milyar dolar satışına mahkeme engel oldu.
Ve cumhurbaşkanları yargıdan seçilmeye başlandı...
Bunun neresi demokrasi... Bunun neresi üçlü sacayağı....
2. Abdülhamit zamanında meclis 2/3 Müslümanlardan oluşuyor 1/3 azınlıklardan ve çıkan kararların yüzde yüzü azınlıkların lehine....
Sonuç olarak şunu anlatmak istiyorum eğer biz düşünmeyi bilmezsek gezi olaylarina katılanlar gibi fetonun arkasında gidenler gibi şahsi menfaatlerimizi Ülke menfaatinden önde tutarsak hangi sistem olursa olsun zararlı çıkarız.
atanmışların seçilmişlere kafa tuttuğu sistemdir. başkana yakınsan çoğu bakandan ve tüm milletvekllerinden daha da forslusun. özet : bir memurun bir bakana üstün olduğu sistem.