(bkz: it ürür kervan yürür)
daha önceleri halk seçsin diyen zihniyetin kıvırma halidir. fransada ki gibi iki turlu seçim olacak %51 alan cumhurbaşkanı seçilecektir. ne oldu meydanları doldurduklarını inanan zihniyet % 51'i çıkaramamaktan mı korkmaktadır.
meydanları dolduranlar bu bayrağa bu ülkeye sevdalı da diğerleri daha mı az sevmektedir. avutmayalım kendimizi bu mitingler laikliklik elden gidiyor diye değil aslında elit tabakanın iktidar korkusu mitingidir.
ne oldu iktidar 5 yılda ülkeye irtica mı getirdi. kandırmayalım kendimizi...
siyaset bilimi konusunda bilgisi olmayanların çok rahat "ulan adamlara bak halkın seçmesine karşı çıkıyorlar" şeklinde bıdı bıdı yapabileceği cümle...
cumhurbaşkanını halkın seçmesinden yana biri olarak söyleyebilirim ki; eleştiriler dozu yüksek olmadıkça doğrudur... cumhurbaşkanını halkın seçmesi sistemde bozulmalara neden olabilir -bakın olur demiyorum, neden olabilir diyorum- parlamenter sistemlerde cumhurbaşkanı bir denge mekanizmasıdır... başkanlık sistemine en büyük eleştiri bu sebeple gelir... her ikisini de halk seçtiği için, çatışma çıkabilme olasılığı vardır diye, ancak özellikle abd'de başkanlık sisteminde böyle bir problem yaşanmaz çünkü; başkan'ın meclisi fesh etme gibi bir şansı yoktur, yani meclis ve başkan birbirlerine karşı üstün durumda değillerdir... ancak, aynı şekilde başkanlık sisteminde olan güney amerika ülkelerinde bu sorun ciddi anlamda vardır, güney amerika ülkelerinde başkan sıkıştığında orduyu da arkasına alıp halkı baskı altına sokar...
biz parlamenter sistemle yönetiliyoruz... ülkemizde parlementer demokrasi vardır... cumhurbaşkanını halk seçen parlamenter demokrasi olan ülkeler yok mu? elbette ki; var... bunların en önde geleni fransa... oradaki sisteme de yarı başkanlık sistemi denir... buradaki eleştiriler daha ağırdır... çünkü; cumhurbaşkanının meclisi fesh etme yetkisi vardır, yani olası bir çatışmada cumhurbaşkanının meclisi dağıtabilir, bu defa cumhurbaşkanını destekleyen halk ile, meclisi destekleyen halk arasında sürtüşme hatta çatışma doğar... yarı başkanlık sisteminde, cumhurbaşkanının dokunulmazlığı yoktur ancak, yaptığı yasalar, ilgili bakanın imzası olmadan yürürlüğe girmez yani yasal olarak sorumsuzdur... sorumluluk ilgili bakanındır... fransa'da bugün sarkozy'nin cumhurbaşkanı seçilmesinin sonucunda ülkede nasıl iç karışıklıkların çıktığını hep beraber izliyoruz... ülkede bir meşruluk çatışması var... ülkede bir ortak payda problemi var... insanlar şehirlerde savaşıyor resmen... ama sarkozy malta'da tatilde... rahat...
halkın seçeceği kişiler vaadlerde bulunmak zorunlardır ve belli bir partinin açıktan desteğini almak zorundadır, bu da uzlaşma denen mekanizmayı devre dışı bırakır, çünkü 2. turda çoğunluk oyu alan kişi cumhurbaşkanı seçilmektedir, yani halkın büyük çoğunluğunun mutabık kalacağı bir kişinin seçilme olasılığı çok zor olacaktır... türkiye'de demokrasinin olması için cumhurbaşkanını halkın seçmesi şart değildir... cumhurbaşkanını halkın seçmesi benim bakış açıma göre de demokrasi için gelişmedir ancak, türkiye'deki siyasal sistem için hiç beklenmeyen sonuçlar doğurabilir...
bu; tepeden inme, toplum sindirmeden yapılırsa ve sonuçları ağır olursa, bunun altından kimse kalkamaz... tıpkı başkanlık sisteminin güney amerika ülkeleri tarafından tepeden inme, kopya edildiği gibi başarısılıkla sonuçlanabilir... güney amerika ülkelerinde abd sisteminin aynı kopya edilmesine rağmen büyük hüsranla sonuçlanmıştır, sonuçlanmaktadır...
önemli olan denge mekanizmasıdır... cumhurbaşkanı, meclis ve hükümet... hepsi "ben halk tarafından seçildim" derse ve inatlaşırlarsa, siyasal krizin çıkması kaçınılmazdır... ve bu siyasal krizin sonuçları ekonomik olarak ağır olur tıpkı ali babacan'ın ordunun açıklamasından sonra "cuma gecesine göre daha fakir bir ülkeyiz" dediği gibi... her şey sanıldığı kadar basit değil...
maalesef öğretim üyesi olan bir beynin, beyinsiz bir demokrasi tanımlamasıdır.
yahu %33 ile % 66 lık bir iradeye sahip olunduğu söyleniyor, al sana iki turlu seçim % 51 almayan rüyasında görsün Çankaya'yı. bu açıklamanın tek nedeni olduğu barizdir, bu adam kendi milletinin niteliğini beğenmemektdir.
dogru bir tespittir. karsi gelmek de halkin iradesine veya demokrasiye saygisizlik degildir. verilen yetkilere ve makamin amacina gore bazi makamlardaki insanlari halkin secmesi uygunken bazilari uygun olmayabilir. mesela spk baskanini, merkez bankasi baskanini ya da tbmm baskanini halkin secmesi ne kadar uygun olabilir? ozellikle demokrasiyi cogunluk cuntasi gibi gorup yuzde 51 oy alanin yuzde 49 oy alani ezmesini normal karsilayan insanlarin cok oldugu ulkelerde baskanlik sistemi ya da halk oyuyla secildigi icin cok guclenecek olan bir cumhurbaskani gercekten cok tehlikeli. bu sistem olacaksa bile uzun sure tartisilip sekillenmesi lazim (5 yildir akliniz nerdeydi). bugun bunu isteyneler yarin onerdikleri sistemin kendilerini vurabilecegini unutmasinlar. nasil ki 12 eylulde askerlerin yaptigi sistem bugun onlarin en hassas oldugu yerleri sarsiyor.
öncelikle erdoğan teziç bir anayasa profesörüdür ve anayasa hakkında yorum yapmak için gerekli bilgi birikimi kendisinde mevcuttur. "halkımız beceremez, biz en iyisini biliriz falan dememiştir." anlatmak istediği şu anki mevcut anayasada belirtilen cumhurbaşkanının ve meclisin görev tanımları dolayısıyla bir güçler karmaşası ve meşruiyet sorunu ortaya çıkacaktır.
ayrıca cumhurbaşkanı seçmenlere ne vaad edecektir. "en iyi rektörü ben atarım" "kararnamaleri en hızlı ben onaylarım" veya "hukukçunun iyisinden ben anlarım" mı diyecektir. sorun çumhurbaşkanını kimin seçtiği değil, seçilen cumhurbaşkanının konumu, görevleri ve yetkileridir.
--spoiler--
eğitmenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu her nedense şimdi hatırlayan, söylenecek söz bulunamayan tiplerin karşı çıktığı yerinde kullanılmış söz...
--spoiler--
kimilerine göre yeni hatırlanmış -ki gerçekte en az 50 yıldır halkın sonuna kadar sahiplendiği- fakat siz niye rafa kaldırdınız, araç mıydı yoksa dediğim demokrasi karşıtlarının söylemi.