cumhurbaşkanlığı makamındaki kişinin mevcut yasalara göre "dokunulmaz" değil, cumhurbaşkanı sıfatı ile yaptığı eylemlerden dolayı "tam sorumsuz" olmasından dolayı gayet normal olan durumdur.
zira cumhurbaşkanı sıfatı -cumhurbaşkanlığı makamı adına- ile yapılan eylemlerde sorumluluk; ilgili eylemlerde imzası bulunan, ilgili bakana aittir.
örneğin, abdullah gül imza attığı bir yasadan dolayı veya kendisinin çıkardığı "cumhurbaşkanlığı kararnamesi" sonucunda yine örneğin, bundan 15 yıl sonra bu yasa veya kararnameden ötürü çıkacak hukuki bir durumda yargılanamaz, yargılanacak kişi, aynı belgede imzası bulunan ilgili bakandır.
edit: ey kafa üstü çakılan nesil, mevcut durumdan bihaber olup, kafana vurunca mı acıyor? hele mevcut yasayı bir anlatıver, ha pardon tek adamınız tayyip efendi önüne çıkan bu engeli de her zaman olduğu gibi yasa çıkararak düzenleyiverir. nasıl olsa alıştı karşısına hukuk çıktığında yasa değiştirmeye.
anayasaya göre cumhurbaşkanı sadece ama sadece vatana ihanetten yargılanabileceği için hukuk dışı bir girişimdir. anayasa'nın 105. maddesi durumu açıklar: "Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır."
hem anayasa'da hem diğer hukuki düzenlemelerde cumhurbaşkanının kişisel suçlarından dolayı yargılanabileceği hükmü yoktur.
sıradan bir milletvekilinin bile dokunulmazlığı olduğu için yargılanması söz konusu değilken, anayasa ile mutlak sorumsuzluk verilen devletin başının, cumhurbaşkanın yargılanabileceğini düşünmek parlementer rejimi baltalamaktır. bu durum da zaten cumhurbaşkanlığı görev süresi içerisinde geçerlidir. eğer bu süre içerisinde adi suçlar işlenirse -ki beklenmez böyle bir şey- yargılanabilir. ancak görevinden doğan durumlar nedeniyle yargılanması ve hem de cumhurbaşkanlığı sıfatını taşırken bu durumun olması hukuku işine geldiği gibi yorumlamak demektir. zaten biz sizin hukuktan ne anladığınızı gayet iyi biliyoruz. 1963 yılı anayasa mahkemesi kararına göre 27 mayıs darbesini eleştirmek suç, şemdinli olayında kimin eli kiminde cebinde belli değil ve en son türban kararındaki dolambaçlı yorumlar... bunları görünce oyunu kuralına göre oynamayan mızıkçı çocukları hatırlıyorum.
edit: meşhur 367 kararını da ekleyelim. dünya hukuk tarihine altın harflerle yazılmıştır ya hani, o bakımdan..hey gidi hey hey...
öncelikle; anayasa'nın 105. maddesi; Cumhurbaşkanı'nın, Anayasa ve diğer yasalarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır. Bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur. Cumhurbaşkanı'nın resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz.
Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin önerisi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.
mevcut anayasal kurallar içinde cumhurbaşkanı yaptığı eylemler içinde sadece ve sadece vatana ihanetten dolayı yargılanır. "bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır. Bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur." bölümünde de açıkça belirtildiği üzere, vatana ihanet dışında kalan hukuka aykırı eylemlerden dolayı başbakan ve ilgili bakan sorumludur. ayrıca, kayıp trilyon davası'nda milletvekili iken ankara 6. sulh hukuk mahkemesi ve ankara 9. ağır ceza mahkemesi'ndeki davalarda abdullah gül'ün dosyası ayrılmışken, dosyalar ilgili mahkemeleri cuhurbaşkanı seçildikten sonra gönderilmiştir.
işbu bilgiler ışığında gayet normal olan durumdur.
ayrıca, demokratlıktan dem vurup, kürsü dokunulmazlığı yerine top yekün dokunulmazlığı savunmak ve bu zırhın arkasında hukuktan kaçmanın yollarını aramak da ilginç olsa gerek. hiçbir çağdaş parlamenter sistemde milletvekillerinin ve cumhurbaşkanının "dokunulmazlığı" yoktur. ayrıca, bizdeki parlamenter sistemde sistem altyapılarını düzenlemeden, cumhurbaşkanını halkın seçmesi değişikliği getirmek asıl büyük dinamittir.
parlementer rejimi benimsemiş ülkelerde cumhurbaşkanı yargılanmadığı için hukuk dışı bir girişimdir. fransa cumhurbaşkanı chirac, cumhurbaşkanlığı görev süresi boyunca herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmamıştır. dokunulmazlığı olduğu için görev süresi akabinde yargılanmıştır.
böyle bir sınırsız ve sorumsuz yetkinin amacı ise yürütmenin devamlılığı ve istikrarın sağlanmasıdır. onun için cumhurbaşkanının yaptığı işlemlerdeki sorumluluk yürütmeye devredilmiş gibidir. meclis yapılanmasının beşiği ingiltere'de şöyle bir deyiş varmış:"Kral kendi eliyle bir adam öldürürse bundan belki başbakan sorumlu olur,fakat başbakanı öldürürse bundan kimse sorumlu olmaz."
yasal imkansızlık nedeniyle soruşturma yapılmasına gerek olmayan iddiadır. nitekim ankara cumhuriyet başsavcılığı takipsizlik kararı vermiştir. http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=326497