en son gittiğim cumada (o zaman ateist değildim) vaiz ağlaya ağlaya yavuz sultan selim'in cenazesini anlatmıştı. efendim yavuz bir sandığın kendisiyle birlikte gömülmesini vasiyet etmiş. o zaman kimse bir şey demeye cesaret edememiş ama ölünce alimler ihtilaf etmişler. öyle ya! ya içinden altın, mücevher filan çıkarsa! öteki tarafa malla gitmek olmaz. sonunda sandığı açmaya karar vermişler. bir de ne görsünler, hayatı boyunca aldığı fetvalar!... yavuz için sürekli "cennetmekan" diyen hoca bu noktada iyice koptu, hıçkırıklara boğuldu, bar bar bağrınmaya başladı. tabi ben de koptum. tası tarağı topladığım gibi camiyi terk ettim...
yahu cennetmekan dediği kişi, sayısız masumun, en yakın akrabalarının, onların kundaktaki bebeklerinin ve yine "veli" dedikleri babasının kanına girmiş bir şahıs... sana mı kaldı onu bunu cennetmekan ilan etmek? ruhsatı nereden aldın?
camiler böyledir. habire yardım toplanır, namazın önemine değinilir ama zekat üstten bir geçilir. onda da deveden filan örnek verilir ki vatandaş "oh benim öyle malım yok. demek ki zekat vermem lazım değil" desin. kul hakkına bazen genel olarak değinilir ama cemaati rahatsız etmemek için torpilin kul hakkına girmek olduğu söylenmez. faize şöyle bir dokunulur ama kuran'da "allah'a ve resulüne savaş açmaktır" diye en sert nitelemeye sahip yasak olduğunun altı çizilmez. başta akp yoksa meyhanelerin yaygınlaşmasından şikayet edilir ama başta akp varken faizin küçüklü büyüklü tüm müslümanları sardığından bahis açılmaz (bkz: faiz helaldir).
velhasıl anlatılanlar inandıklarını iddia ettikleri allah'ın emir ve yasaklarına göre değil, müşteri kitlesinin taleplerine göre şekillendirilir.