cumartesileri de çalışanlar için tam bir kabustur.hele de istanbul güneşli bir sabahla günaydın demişse size,bütün gün ofise tıkılacak olma fikri depresyona girmeniz için oldukça yeterli bi nedendir.**
cuma günü berbat bir gün geçirmişseniz. yorgun, hasta, üzgün, kasılmış, aç bir vaziyette tüm gün dolaştıysanız ve gece uyuyamadıysanız berbat bir sabahtır efendim. uyuyup dinlenememiş ve üstüne bir de tam uyuduğunuz sırada andaval komşularınızın gürültüsüyle uyandığınız zaman sinir küpü olarak geçirirsiniz cumartesi sabahını. kesinlikle sakinleştirici lazımdır. *
erkenden kalkıyor olmaktan nefret ettiğim sabah.
artık unuttum cumartesi sabahı keyfini. şöyle uyuyacaksın istediğin kadar * sonra mükellef bir kahvaltı ile keyifli bir film. sonra da artık canın ne istiyorsa onu yapmak... *
cuma akşamı yatarken ohh sabah erken kalkmayacağım, çok fena uyurum diye yatabilirsiniz fakat cumartesi sabahın köründe ağaç motorlu testereyle ağaç kesen komşularınız varsa işte o zaman edilen küfürler artmaktadır. en kötüsü ise uyanmış olmaktır.
cumartesi sabahı dendiğinde aklıma; gerinerek uyanıp baş ucumdaki camdan yağan karı izlediğim, sıcak çikolata ve krep kokusunu duyunca alt kata mutfağa koşup mutfaktaki pencerenin önündeki elma ağacına bakarak hayaller kurduğum, kahvaltıdan sonra geceliğimle bahçeye çıkıp karın içinde yuvarlanmaya 5 dakika bile dayanamadığım, sıcacık eve geri koşup şöminenin yanında televizyon niyetine dışarıyı izlediğim günler geliyor. çocukluğum geliyor aklıma, mutlu günlerim geliyor, havalar ısındığında paten sürmeye gittiğimiz pist geliyor, babamla bisiklet turlarına çıkmamız geliyor, annemle tenis oynamaya gidişimiz geliyor... sofiero geliyor. sonra gitmiyor. ben de gitmiyorum.
seni sevdiğim için cumartesi elbet,
seni sevdiğim için bak eylül* ayındayız.