pazartesi vizeler başlıyorsa, alsancak'ta yastık savaşı varsa ve tüm arkadaşlar dışardayken evde ders ders çalışılmak zorunda kalınıyorsa oturup kafada kurup kurup yemek yiyip yiyip yağlara yağ ekleme durumdur.
bir taraftan haftanın yorgunluğuna bire bir, diğer yandan sızım sızım bir yalnızlık. "açarım bir kırmızı tellibağ geçer gider" dersin, ancak şişenin yarısında yalnızlık hissi çöküverir gırtlağına. hele bir de şehir merkezlerine uzak yaşıyorsan, çıkıp sokağa iki tur atma, iki insan sureti görme şansın yoksa...! **
eğlenceli bir eylemdir. pazar gününün tatil olmasının verdiği rahatlık ile geç saatlere kadar ayakta kalabilir, gecenin içine kendi evinizde akabilirsiniz.
cumartesi gecesi itibariyle insanı eve bağlıyan bir sebep yoksa ciddi anlamda can sıkan durumdur. hem kendisi, hemde kendisini takip eden gün tatil olduğundan cumartesi günleri insanların kendileri sokaklara atıp gönüllerince eğlenmeleri için haftanın en uygun günüdür.*
bu nedenle haftanın en eğlenmeye müsait zamanını evde geçirmek fena halde can sıkan bir durumdur. aynı konuya tümden gelim yaklaşımıyla yaklaşıldığında cumartesi gecesini evde geçirmenin nedeni insanın canını sıkan bir sorun da olabilir.
özetle cumartesi gecesi bilgisayarınızın karşısında kanlanmış gözlerle otururken birden dışarıdan gelen kahkahaların kaynağını merak edip pencereden dışarı kafanızı uzattığınızda gördüğünüz taplo sonucu içinizde alevlenen haset ateşi sizi ısıtmaya yetmeyebilir. üzerinize kalın bir birşeyler alın derim. mesela:
hava buz gibidir. ismi lazım değil organda donma emareleri baş gösgösreme ihtimali vardır. zaten herkes eve kapanmıştır. sırf dışarıda olayım diye bir yerlerede oturmanın da alemi yoktur.