parasızlık nelere kâdir şu hayatta ve para nelere muktedir; paranın yüzü sıcaktır, paranın satın alamayacağı şey yoktur, para her kapıyı açar... işte bu sözler boşuna söylenmemiş, hep parayla afedersiniz kıçlarını silen adamların hayat tecrübeleri bunlar...
geçtiğimiz günlerde büyük bir müşkülün altına girdik arkadaşlar. inanınız ki, insan parasız kalınca tüm çareleri tükeniyor. yıllarca anal örgütlenmelerle mücadele etmiş salih, camideki dış mihraplar tarafından kandırılmış ve milyarlarca borcun içine sokulmuştu. tüm bunlara karşın ben hiçbir şey yapamıyordum. adeta kara bir bataklığın içerisine sürükleniyorduk beraber. benim salih'im günden güne eriyor, bitiyor ve gözümün önünde mahvoluyordu.
hayvanlar aleminin müslüman kahramanı salih, yakın zamanda eve icra kağıdı gelene kadar bu haldeyken:
bir çare düşünmeliydim ve galiba bulmuştum. zaten arada sırada beyaz gazoz ve whiskas parası çıkarmak için uyguladığımız yöntemi tekrar edecektik ama daha büyük bir cami lazımdı bu sefer. hemen salih'in kafasına bez bağlayıp, karnına da bizim semtteki kızılay'ın tıbbi atık deposundan yürüttüğümüz içi boş kan tüpünün içerisine ketçabı suyla karıştırıp zerk ettik. böbrekleri sakat numarası her zaman işe yarıyordu...
çabucak vapura atlayıp eminönü'ne geçtik. çok kalabalıktı amına koyim az kalsın kayboluyorduk. eminönü cami'sinin merdivenlerine pusu kurup cuma çıkışını beklemeye koyulduk. allah affetsin ama başka çaremiz yoktu...
takkemi ters çevirip attım önlerine... salih kucağımda siraç bebek gibi hareketler yapıyor ve sakat rolüne iyice inandırıyordu milleti. paralar 5'er 10'ar takkeye indikçe rabbime dualar ediyor ve bu aklı bize bahşettiği için sonsuz kere hamd-ü senalarda bulunuyordum.
belli bir miktar para topladıktan sonra keyfimiz yerine geldi ve kemal sunal'ın garip filmindeki parkta oynama sahnesi gibi ben mızıka çaldım, salih oynadı eminönü avlusunda. çılgın danslar yapıp cumanız mübarek olsun amcalar diyerek takkesini ters tutup millete uzatıyordu...
çok para toplamıştık, allah nasip ettiği zaman yapılmayacak sakat rolü yoktu. biz uğraştık, allah verdi. allah müslümana veririm demiyor çünkü, çalışana veririm diyor.
akşamüzeri olduğunda çok yorulmuştuk, sakat rolü iyice üzerimize yapışmıştı. yolda yürürken insanlar bizi iyice sakat sanıp kolumuza falan girmeye çalışıyorlardı. sinirlenmiştik artık, yeter amına koyim deyip kaçtık eminönü'nden... evimize doğru kaçarken sarıldık birbirimize, sakat numarası bizi birbirimize kenetleyen bir başka vesileydi çünkü... vapura bindik yine dönüşte. ağladık... yüzümüze vuran rüzgar kurutuyordu gözyaşlarımızı, hiç susmadık inene kadar.
18 milyar para toplamıştık, hiç de utanmadık, ne yani e5'e mi çıksaydık...
cuma namazı çıkışı sakat
rolü yapanların çoğu kolunu veya bacağını başkası tarafından kesilmiş insanlar. rahata alışmışlar. ortalama
bir dilencinin aylık geliri 3 bin veya 5 bin civarı değişiyor en iyisi paranızı gerçekten ihtiyaç sahiplerine verin.