28 kasım 2014 tarihinde, antalya ili muratpaşa ilçesi müftülüğüne bağlı camilerde okunacak olan bu hutbedir.
DiLiN ESiRi OLMAYALIM!
Kardeşlerim!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah'a aittir. Güzel sözler Allaha yükselir, güzel sözü de salih amel yükseltir...
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) bizleri şöyle uyarıyor: Allah'a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun...
Aziz Kardeşlerim!
Canlılar içinde meramını dil ile ifade etme, konuşma yeteneği sadece insana bahşedilmiştir. Rahmân, insanı yaratmış, ona düşünme ve konuşmayı öğretmiştir. Kelam, Yüce Rabbimizin sıfatlarından olup insana ilahi bir emanettir. Bu emaneti, sahibinin rızası doğrultusunda kullanmak ve korumak ise mümin olarak en önemli sorumluluklarımızdandır.
Kuran-ı Kerim şüphesiz ki sözlerin, kelâmın en güzelidir. Bu en güzel söze iman ve itaat eden biz müminlerin de, en güzel kelamı konuşmamız, bir başka ifade ile sözümüzün hayrolmasıimanımızın bir gereğidir.
Değerli Kardeşlerim!
Dilden ölçüsüzce çıkan kimi söz ve konuşmalar lisanın afetleri olarak nitelendirilmiştir. Kerim Kitabımız, bize anlamsız ve boş konuşmadan, gıybetten, su-i zandan, iftiradan, alay etmekten, yalan söylemek ve yalan yere yemin etmekten, yapmadığını söylemekten ve ifsâd edici her türlü sözden uzak durmamızı emreder.
Bilinmelidir ki; böylesi fiiller, insanlar arasında huzuru bozduğu gibi âhirette de azaba neden olacaktır. Peygamberimiz (s.a.s) tarafından, elinden ve dilinden emin olunan insan olarak tanımlanan Müslüman , kalbiyle sû-i zan besleyen, diliyle gıybet eden, insanları arkalarından çekiştiren, onların kusurlarını araştıran, ayıplarını ortaya döken, sözleriyle kardeşini yaralayan insan değildir. Mümin, böyle bir kişiliğe sahip olamaz. imanı gereği, güzel ahlâkın erdemlerini kuşanan insan olan Müslüman , kardeşinin mahremiyetine dil uzatarak onun şerefini, onur ve haysiyetini zedeleyemez.
Kıymetli Kardeşlerim!
Üzülerek belirtmek gerekir ki günümüzde bir eğlence unsuruymuş gibi gösterilen dedikodu faaliyetleri, asılsız söz ve ithamlar, iftira, yalan ve çirkin sözün her türlüsü özellikle iletişim araçları ile merak ve ilgi uyandıracak tarzda sunulmaktadır. Bu şekilde âdeta bir yalan ve gıybet sektörü meydana getirilmektedir. Bu durumun ise dinî ve ahlâkî açıdan fert ve topluma çeşitli zararları vardır.
Özellikle sosyal paylaşım sitelerinde yayınlanan bir haber, milyonları etkileyebilmekte, kitleleri tesir altına alabilmektedir. Kimileri bilgisayar başında, ilahi gözetim altında olduklarını unutarak kişilerin haysiyetini, şerefini zedeleyecek sorumsuz tutumlar sergileyebilmektedirler. Böylece, bir taraftan kul hakkına, diğer taraftan da toplumda infiale neden olarak kamu hakkına girmektedirler. Oysa sadece yanındayken değil, yokluğunda da bir insanın hukukunu çiğnememek, onurunu zedelememek müminin iman ve ahlakının bir gereği değil midir? Dedikodu, yalan, iftira, gıybet gibi kötü sözlerle dilini zehirli bir ok haline getirenler, bunun bir hesabının olacağını düşünmezler mi?
Kardeşlerim!
Malumdur ki kap, içindekini dışa yansıtır. insanın dili de kalbinin aynasıdır. Eğer kişi berrak bir zihne, tertemiz bir gönle sahipse dilinden de güzellikler dökülür. Kötü düşüncelerin, çirkin işlerin esiri olmuş bir kalp, dili de köreltir. işte Allah Resulünün dil ile kalbin ilişkisini vurgulayan şu hadisi ne kadar da önemlidir: Zandan uzak durun. Zira zan, sözün en yalanıdır. Birbirinize kulak misafiri olmaya çalışmayın, birbirinizin özel hâllerini araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışı içine girmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allahın kulları! Kardeşler olunuz.
Aziz Müminler!
Dil, kelam bize bahşedilmiş en önemli nimetlerdendir. Geliniz, bu nimeti rıza-i ilahiye uygun kullanalım. Söylediklerimiz, yaşadıklarımız, yaşadıklarımız da söylediklerimiz olsun. Sözümüzün, dilimizin bir ahlakı, bir adabı olsun. Sözlerimiz hikmetli ve ibretli, sözlerimizin gayesi de insan onuru ve haysiyetini yüceltmek olsun. Biz, söylediklerimizin değil, söylediklerimiz bizim esirimiz olsun. Dedikodu, gıybet, sû-i zan, yalan, iftira ve çirkin sözlerle hem insanlar hem de Rabbimiz katındaki değerimizi düşürmeyelim. Efendimiz (s.a.s)in sıklıkla dile getirdiği şu duayı kendimize şiar edinelim:
Allah'ım! Kulağımın kötülüğünden, gözümün kötülüğünden, dilimin kötülüğünden, kalbimin kötülüğünden sana sığınırım.
bulunduğum camide 14. girdide yazılmış olan hutbeden önce fatır suresinin 10. ayeti okunmuş, içinde \"tayyib\" geçen bu ayetten sonra sosyal medya üzerinden insanlar hakkında gıybet etmemekten uzun uzun bahsedilmiştir.
O sırada aklıma çok uzun zaman önce bir camide imamın vaazı sırasında gıybet olmayan şeylerden bahsettiği gün aklıma geldi. O alim imam şöyle diyordu: biri size gelse; \"falanca kişi kızımı istiyor, bu adam nasıl biridir?\" diye sorsa, siz de o kişinin karşısındakine zararı dokunacak bir kötü huyunu bilip, gıybet olur zannıyla çekinip söylemeseniz kul hakkına girmiş olursunuz.
ne yazık ki ak-diyanet Allah ile aldatanlara karşı birbirimizi uyarmamız gerektiğinden bir kere dahi bahsetmezken, hutbelerde son senelerde sadece yandaşlık mesajları vermeye çalışıyor.
özeti sosyal medya kullanmayın, başınızı kuma gömün, dünyayı siktir edin, muktedirler ne derse itaat edin ve köleliğinize devam edindir. Bu millet ne zaman saçma hutbelerden vaazlardan kurtulup rasyonel ve gerçekçi kaynaklara yönelecek diye düşünüyorum, tahminimce hiçbir zaman.
'Kıymetli Kardeşlerim!
Üzülerek belirtmek gerekir ki günümüzde bir
eğlence unsuruymuş gibi gösterilen dedikodu faaliyetleri,
asılsız söz ve ithamlar, iftira, yalan ve çirkin sözün her
türlüsü özellikle iletişim araçları ile merak ve ilgi
uyandıracak tarzda sunulmaktadır. Bu şekilde âdeta bir
yalan ve gıybet sektörü meydana getirilmektedir. Bu
durumun ise dinî ve ahlâkî açıdan fert ve topluma çeşitli
zararları vardır.
Özellikle sosyal paylaşım sitelerinde yayınlanan bir
haber, milyonları etkileyebilmekte, kitleleri tesir altına
alabilmektedir. Kimileri bilgisayar başında, ilahi gözetim
altında olduklarını unutarak kişilerin haysiyetini, şerefini
zedeleyecek sorumsuz tutumlar sergileyebilmektedirler.
Böylece, bir taraftan kul hakkına, diğer taraftan da
toplumda infiale neden olarak kamu hakkına
girmektedirler. Oysa sadece yanındayken değil,
yokluğunda da bir insanın hukukunu çiğnememek,
onurunu zedelememek müminin iman ve ahlakının bir
gereği değil midir? Dedikodu, yalan, iftira, gıybet gibi
kötü sözlerle dilini zehirli bir ok haline getirenler, bunun
bir hesabının olacağını düşünmezler mi?
Kardeşlerim!
Malumdur ki kap, içindekini dışa yansıtır. insanın
dili de kalbinin aynasıdır. Eğer kişi berrak bir zihne,
tertemiz bir gönle sahipse dilinden de güzellikler
dökülür. Kötü düşüncelerin, çirkin işlerin esiri olmuş bir
kalp, dili de köreltir. işte Allah Resulünün dil ile kalbin
ilişkisini vurgulayan şu hadisi ne kadar da önemlidir:
Zandan uzak durun. Zira zan, sözün en yalanıdır.
Birbirinize kulak misafiri olmaya çalışmayın,
birbirinizin özel hâllerini araştırmayın, birbirinizle
üstünlük yarışı içine girmeyin, birbirinize haset
etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt
çevirmeyin. Ey Allahın kulları! Kardeşler olunuz.6
Aziz Müminler!
Dil, kelam bize bahşedilmiş en önemli
nimetlerdendir. Geliniz, bu nimeti rıza-i ilahiye uygun
kullanalım. Söylediklerimiz, yaşadıklarımız,
yaşadıklarımız da söylediklerimiz olsun. Sözümüzün,
dilimizin bir ahlakı, bir adabı olsun. Sözlerimiz hikmetli
ve ibretli, sözlerimizin gayesi de insan onuru ve
haysiyetini yüceltmek olsun. Biz, söylediklerimizin değil,
söylediklerimiz bizim esirimiz olsun. Dedikodu, gıybet,
sû-i zan, yalan, iftira ve çirkin sözlerle hem insanlar hem
de Rabbimiz katındaki değerimizi düşürmeyelim.
Efendimiz (s.a.s)in sıklıkla dile getirdiği şu duayı
kendimize şiar edinelim:
Allah'ım! Kulağımın kötülüğünden, gözümün
kötülüğünden, dilimin kötülüğünden, kalbimin
kötülüğünden sana sığınırım.'
artık cumaya gitmeyip, cumaya gittiğinizi anlamak için hutbede ne anlatılıyordu diye soranlara şak diye yapıştırabilirsiniz cevabı sevgili kardeşlerim. rabbim hepinizi korusun.
Kur'an-ı Kerim'in en çok üzerinde durduğu kötülüklerden birinin zulüm olduğuna işaret edilecek hutbede, bütün peygamberlerin tevhid mücadelesinin aynı zamanda insanların onurunu, izzetini, şerefini ve haysiyetini ayaklar altına alan her türlü baskı ve zulmü ortadan kaldırmaya yönelik olduğu vurgulanacak.
"Zulüm, haddi aşmaktır. Hak ve hukuk tanımazlıktır. Adaletsizliktir, haksızlıktır. insanı insan yerine koymamaktır. insan haklarını, kul hakkını en büyük ihlaldir. Bu sebeple zulüm, hem bu dünyada hem de ahirette cezası şiddetli olan büyük bir günahtır. Zalimler asla kurtuluşa eremeyecektir. Onlar, kıyamet gününde karanlıklar içinde kalacaklardır. Yollarını bulamayacaklardır. Çünkü zalimler, dünyada zulmettikleri insanların hayatlarını karartmışlardır. Onlara dünyayı zindan etmişlerdir. Mazlumların beddualarını almışlardır. Şimdi hesap gününde karşılaştıkları zor ve çetin manzara, mazlumlara yaptıklarının kendi başlarına gelmesinden başka bir şey değildir" ifadelerine yer verilecek hutbede, zulme yardımcı olanların ise Hz. Peygamber'in ifadesiyle Allah'ın gazabına uğrayacağı belirtilecek.
Hutbede, Allah'ın zalimlere yardım edenlerle ahirette asla görüşmeyeceği, zulme sessiz kalanlara, zulmü görmezden gelenlere de merhamet edilmeyeceği dile getirilecek.
"Düşünce ve davranışta zalimlere meyletmek zulümle; hainlere ortak olmak ihanetle; suçlulara arka çıkmak cürmün kendisi ile eşdeğerdir. Zalimler karşısında hakkı söylemek en büyük cihattır. Zalimin zulmünü önlemek hem bu dünyada hem de ahirette kurtuluşun ta kendisidir." ifadelerinin kullanılacağı hutbede, islam dünyasında birçok yerde zulmün kara bulutlarının görüldüğü bildirilecek.
Ramazan ayında ve Ramazan Bayramının hemen ardından bu hafta boyunca Mısır'da binlerce insanın katledildiği, bir insanlık suçu işlendiği belirtilecek hutbede, "Bu acı hadise, hepimizi derinden yaraladı. Acılarımızı kat be kat artırdı. Ama biz biliyoruz ki mazlumların ahı büyüktür. Biz biliyoruz ki masumların kanları üzerine kurulu hiçbir saltanat, hiçbir hükümranlık ayakta duramaz. Biz biliyoruz ki Allah zalimleri sevmez. Biz biliyoruz ki Allah zalimleri hidayete erdirmez." ifadesine yer verilecek.
Hutbede, hiçbir dünyevi hırsın, çıkar ve siyasetin bir insanı yaşatmaktan daha değerli olmayacağı vurgulanacak. Masum insanları katledenlerin, bu duruma maddi ve manevi destek verenlerin, gerçekte bütün bir insanlığı katlettiklerine değinilecek hutbede, bunların er ya da dünyada ve ahirette cezalarını bulacağı bildirilecek.
"Şartlar ne olursa olsun, kimden gelirse gelsin, dünyanın neresinde olursa olsun, hangi gerekçe ile yapılırsa yapılsın, dini, ırkı, rengi ve coğrafyası ne olursa olsun Müslüman, her zaman zulmün ve zalimin karşısında, mazlumun ise yanında yer almalıdır. Zulme şahit olan herkes, en az zulme uğrayan kadar zulme karşı durmalıdır. Kur'an-ı Kerim, değil zulme razı olmayı, zulmedenlere meyletmeyi bile yasaklamıştır. O halde Müslüman, zulmü alkışlayamaz, zalimi asla sevemez. Zulme göz yumamaz. Kanayan bir yara gördü mü ciğeri yanar. O yarayı iyileştirmek için her türlü sıkıntıya göğüs gerer. Fakat hiçbir zaman 'adam aldırma da geç git' diyemez. Her zaman hakkı tutar ayağa kaldırır. Zalimin hasmı olur, mazlumun dostu." ifadelerinin kullanılacağı hutbede, şöyle dua edilecek:
Allah'ım! Mazlum kardeşlerimizin acısını yüreğimizde hissettir! Bizi zalimlerden yana eyleme! Bize basiret ver, feraset ver! Bütün Müslümanları, vicdanlarından mahrum eyleme! Bizi vicdansızlarla beraber eyleme! Bizi zulme, haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı suskun kalanlardan eyleme!
Allah'ım! Mısır'da ve dünyanın muhtelif yerlerinde katliamlarda hayatını yitiren kardeşlerimize rahmet eyle! Yaralanan kardeşlerimize acil şifalar ihsan eyle! Müslüman kardeşlerimize içinde bulundukları zor durumdan bir an evvel kurtulmaları için yardım eyle! Şu mübarek Cuma günü hürmetine dualarımızı kabul eyle."
yeni bir cuma hutbesine yaklaşmaktayız az kaldı. bütün hafta boyunca yaşadığım psikolojik bozuklukların bir anda düzeltilme anıdır. playboyluktan hacılığa geçiş anıdır.
din adamları artık bilginlik seviyesinde olmadığı için son derece gereksiz bir muhabbettir. adam sizden daha üst seviyedeyse oturun dinleyin tabii, fakat tam tersi ise size ne katacak, hiç.
içerisindeki dini terimlerden ötürü dini bir anlam yüklenilmemesi gerekilen metin.
"asit yağmurları" + "çevre kirliliği" gibi garip şeylerden bahsediliyor. lan sen desene bana "luwian şu zararlı, yapma", "luwian bu böyle kötü, bilgin olsun" . ama yok. anlayamadım gitti bu işi. garip bir muhabbet.
bu haftaki hutbe de imam kopardı bizi
hutbenin sonunda "cemaat kuran ögrenmek gereklidir. her mümin insan ögrenmelidir. bu hafta baslayacak olan kuran kursuna kadınlarınızı, eşlerinizi, hanımlarınızı *gönderiniz. siz nerde ögrenirseniz ögrenin."diyerek ucurdu bizi.
cemaat saskin hala cümleyi cözmeye calisiyo...
(bkz: imam fantezileri)
asıl oluşum nedeninin eğitmek olduğu, imam tarafından uygulanan organizasyonlardır.
cuma hütbelerinin nedeni halkı eğitmek, seçilen konu üzerine bilgi sahibi olmasını sağlayan verileri, cuma'ya gelen insanlara empoze etmektir. ***
geneLde cuma hutbeLerinde hafta içerisindeki önemLi bir konuya dikkat çekerLer.. bayramLar'a denk geLirse bayramLar hakkında biLgi içerikLi şeyLer söyLenir, bayramLarın önemi anLatıLır..