fena film değil ama hassas noktalara parmak basmasaydı oscar'ı değil de babayı alırdı. gerçi rakipleri de karşısında duracak kadar iyi değildi .
hem apocalypse now varken kramer vs kramer'a heykelciği vermiş zamanında, her şey beklenir lavuklardan. lan ben yine de 80'lerin başında amerikan aile yaşantısının dibe vurduğunu bu sebeple bu kramer tırtının oscar'ı aldığını düşünüyorum. yok başka bir mantığı.
I refuse to be your victim I refuse to be your slave
I keep on burning my bridges
I keep on fucking up everything
Running from desperation God knows where I've been
I don't know where I'm headed
But I'm going too fast I think I'm going to crash
Chorus:
I'm going to crash
I'm going to crash, to crash
(Yeah!)
It's time for annihilation it's time to be a criminal
No time for hesitation time to be an animal
Looking at my reflection I don't like what I see
So I ask myself a question
Do I got what I want or do I got what I need?
I'm not afraid of the future
Of spinning right out of control
I don't know where I'm headed
But I'm going too fast I think I'm going to crash
Chorus:
I'm going to crash
I'm going to crash, to crash
(Yeah!)
It's time for annihilation it's time to be a criminal
No time for hesitation time to be an animal
It's time for annihilation it's time to be a criminal
No time for hesitation time to be an animal
I refuse to be a victim, I don't want to fall again
I know where I'm headed
God knows where I've been...
Chorus:
I'm going to crash
I'm going to crash, to crash
(Yeah!)
It's time for annihilation it's time to be a criminal
No time for hesitation time to be an animal
It's time for annihilation it's time to be a criminal
No time for hesitation time to be an animal
Live Love Life!
Live Love Fight!
Live Love Life!
Live Love Fight!
davula henüz başlayanların sahip olduğu yegane zil. ilk crash 16 inç olur sustain i hayvanidir, veya minimumdur. bu durumlarda sırasıyla peçete veya madeni para yapıştırılır üzerine.
bu kadar tesadüfün türk filmlerinde olsa; herif amma abartmış ha yorumunu yapacağımız ırkçılığın anlatıldığı etkileyici ama farklı olmayan film.soundtrackleri muhteşemdir.
(bkz: maybe tomorrow)
filmi anlamayanların bok attıgı gereksiz gördükleri film. etnik kültürleri farklı olan insanların birbiri hayatlarına farkında olmadan yaptıkları müdahaleler sonucu olayların farklı gelişimini ve bir o kadar aslında sinema izleyecisinin kendini yargılamasını da bilen güzel bir film. anlamılı şekilde ve tarafsızca izleyip etki altında kalmayacak ve hele babasını kurşundan korumak için atlayan kızın sahnesini izledikten sonra iki damla göz yaşı dökmeyecek insan yoktur diye düşünüyorum.
J.G. Ballard'ın bir romanı. geçen tüyap kitap fuarında , her sene yaptığım gibi ayrıntı yayınlarının önüne yerleştiğim zamanda aldığım 5-6 kitaptan biri. yeralti edebiyatı serisini tamamlama gayreti içinde olan biri olarak diğer kitaplara oranla biraz geride kaldığını düşündüm. romanın kötü olduğu anlamına gelmiyor tabi. ama yine de klasik bir yeraltı serisi olmuş. artık arabalara farklı gözle bakabilerim. yok ya bakmam . sözlükte gördüm ki filmi de çekilmiş bunun. en kısa zamanda onu da izlemek isterim tabi.. chuck palahniuk'un tekinsiz isimli romanı da elimde , birazdan başlarım. oh ye ne güzel zamanlar bunlar.
bazı filmler vardır ki tek sahnesi için bile izlenir. bu aslında crash için doğru bir önerme değil. ama yine de crash çok kötü bir film bile olsaydı sadece küçük kızın babasını koruduğu sahne için izlenebilirdi. filmi dört kez izledim hepsinde gözlerimden animelerdeki gibi ani şekilde yaşlar aktı. müzik, kızın sözleri ve anne-babanın haykırışı... dünyanın en muhteşem sahnelerinden birini barındıran film.
çok sağlam adam yamultan, bir yerinden olmasa bile mutlaka başka bir noktasından insanı yakalayan 2004 yapımı film.
taş gibi de bir soundtrack'i vardır o apayrı bir konu.
film 2004 yapımı. Sandra Bullock, Don Cheadle, Matt Dillon gibi tanınmış oyuncular var filmde. ancak ben meksikalı anahtarcı ve araba hırsızları rolündeki 3 siyahi oyuncuya bayıldım. çok süper oynamışlar. en iyi yönetmen, kurgu, senaryo dallarında 3 oscar ödülü de var ayrıca.
hic sıkılmadan 4-5 defa izlemis oldugum olaganustu filmdir. bu film manyagi bunyeyi en fazla etkileyen filmlerden biri olmustur. ozellikle market sahibi amcanin anahtarci elemana sıkmak istedigi sahne(izlemeyen vardir boyle diyelim) beni yiyip bitirmistir efendim. sinema'da o sahne sirasinda okkali bir hasssiktir yapistirdigimi hatirliyorum. hatta sinema'daki birkac amerikali "ben daha fazla izlemek istemiyorum" diyip filmden cikmaya yeltenmislerdi o sahnede. izleyelim, izletelim efendim. bu film insanin hayata bakisini degistirir animallah.
(bkz: american history x) ile birlikte ırkçılığı anlatan en güzel filmlerden bir tanesi de crash'dir. yani türkçe adıyla çarpışma. filmde birbirinden habersiz insanların yollarının sıradışı biçimde kesişmesi ve önyargıları kırmanın ne kadar zor olduğu anlatılıyor. aynı zamanda içinde kötülük hakim olan insanın iyilik yapabildiğini de söylüyor. filmde sandra bulloc'dan çok matt dillon oyuculuğu ile fark yaratıyor. konusu çok taze ve her dönem izlenebilecek bir film. bu filmi yaşasa idi hitler'e bile izletsen kendine lanet okuyarak gözyaşlarına hakim olamazdı herhalde .
güzel bir film. her ne kadar o bahsi geçen ırk ayrımına canlı şahit olmasak da içine girdiğimiz, duygulandığımız bir hikaye. bir de yaşayanları düşünün.