Bizleri evlere hapsetmek kaydıyla aslında her şeyin ve her yerin bize ait olmadığı, işgal ettiğimiz sokaklarda başka canlıların da özgürce yaşayabilmesi gerektiği, yine işgal ettiğimiz, üzerine bastığımız, çöp attığımız yeşillikler ve doğanın aslında şu anki gibi özgür olması gerektiği, hiçbir ciddi sınava tabi olmaksızın medeniyet gösterisi yapan insanların, bir ekmeği paylaşabilmek için uzlaşmak yerine o ekmeğe sahip olabilmek için nasıl kavga ettiği, paylaşımın ve duyarlılığın önemi, toplumun yaşamını huzurla sürdürebilmesi için gerektiğinde sadece bireysel olarak değil, toplumu riske atmamak adına kendini değil herkesi düşünerek hayatı bu yönde şekillendirme gerekliliği, bana bir şey olmaz zihniyetini bir kenara bırakıp, bana bir şey olursa bundan bir çok insan etkilenebilir düşüncesinin ne denli önem arz ettiği, gece rahatça uykuya dalıp sabah kaygısızca uyanabilmenin, sarılmanın, yaklaşmanın güzelliği ve bu gibi onlarca şeyin farkındalığı oluşurken, her şey eskiye döndüğünde eskisi gibi olmayıp bu süreçten yenilenmiş ve farkındalığın yanında öğretileni, verilen mesajı öğrenmiş birer birey olarak çıkmamız dileğiyle.
En önemli öğretisi, Rutinimizin ne kadar kıymetli olduğu.
Dışarı çıkmak, alışveriş yapmak, dostlarla birlikte olmak, kafede bi kahve içmek, yemeğe gitmek, çocukları doyasıya öpüp sıkıştırmak ve daha neler neler...
Kısacası özgürlüğün ne şahane bir şey olduğunu öğrendik, çocuk çoluk, hepimiz!
Kapana kısılmış bir haşerat gibi yaşamak, insana ağır geliyor be sözlük...
Eğer bir virüs ve sosyal iletişimsizlik size bir şey öğretebiliyorsa; zaten bu hayatta bir seviyenin altında kalmışsınız demektir bu da ahali-i avam güruhundan yapar sizi epeyce zamanınız var ama üzülmeyin.
Bir yandan Evde kalmak bazen büyük bir nimet olabiliyormuş, Diğer yandan, istediğinde dışarı çıkamama psikolojisi ne zormuş ve Özgürlük ne güzel bir şeymiş meğerse.
Aramıyorsun diye sitem eden anneme, "of anne yıa iş güç biliyorsun" diyordum. Allah başımızdan eksik etmesin. Yokluklarını düşünmek dahi bin parça yapıyor beni.
Ve sağlığın değerini kaybetme ihtimali olunca ne de güzel anlıyormuş insan.
Allah dermansız dert vermesin derler ya. Gerçekten öyleymiş.
Evde kalın gözünüzü seveyim ve kendinize dikkat edin. Panik değil, tedbirli olalım.
Dünyada ki Mazlumlarin yapay sömürge savaşları yüzünden kapitalist anlayış yüzünden yıllardır neler çektiğini göstermiştir . Okula gidememek , seyahat edememek , özgürlüğün kısıtlanması, korku , çaresizlik ve daha nice şeyleri tüm insanlığa öğretmiştir . Şu kısacık omurde adam gibi yaşayıp gitmeliydi insanoğlu.
gözle görülmeyecek kadar küçük bir şeyin tüm dünyayı nasıl tehdit ettiğini, bugüne kadar yaşamış olduğumuz hayatın meğer ne kadar rahat olduğunu, belirsizlik ve gelecek endişesinin ne kadar rahatsız edici, huzur bozucu bir şey olduğunu öğretti.
kişisel hijyen.
breysel özel alan.
istatistik, analitik gözlem.
işbirliği.
şefaflık.
elbette bunlar öğrenildiyse medeni normlar da büyük ölçüde içselleştirilmiş olur. alman halkının salgına karşı verfiği tepki, keza devletin tutumu örnek teşkil ediyor.
corona yeni türleri ve daha fazla enfekte edici salgın senaryolarına daha hazırlıklı gireceğimizi umuyorum. uluslar arası işbirliğini pke göremedik. demek ki kürselleşme süreci hastalık sözkonusu olduğunda tam olarak işlemiyor. oysa dünya ticareti işbirliği olmadan sekteye uğruyor. ben enazından bunları gözlemliyorum.
Insanligin aslinda ne kadar aciz oldugunu ögretti. O kadar gelismis teknoloji, bilim, egitim vs. bir kici kirik viruse karsi hic bir sey yapamiyor. Dünyanin en gelismis ülkeleri bile caresiz. Öyle gözüküyor ki bir caresi bulunana kadar ekonomi yerle bir olacak.