beethoven'in 9'cu senfoniyi besteleme evresini konu edinen filmde, ed harris sadece konuşurken ve huysuzluk yaparken iyi bir performans sergiliyor. Onun dışında malesef yetersiz kalıyor, kafamdaki en uygun beethoven profiline uyan oyuncu hala gary oldman*
Filmin o 10 dakikalık(9'cu senfoni) dinleti ve bir kaç harika repliği dışında akıcılığı yok, beethoven hayranı olmayanlar için izlemesi pek kolay değil. Bu film beni duygulandıramıyor, oysa ben ay ışığı sonatını ya da her hangi bir beethoven eserini duyunca gözleri dolan bir insanım. Sanırım yeterince etkili oyunculuk ve başarılı bir atmosfer olmadığı içindir, filmi severek izlememin üç nedeni vardı. 9'cu senfoni, arka fonda çalan harika besteler ve iki replik.
beethoven, anna holtz'a, ona karşı olan her türlü aksiliğine rağmen, neden kendisiyle birlikte kalmaya devam ettiğini sorar ve anna holtz'un, "...çünkü bu bana benim doğru müziği takip ettiğimi hissettiriyor" cevabını vermesi üzerine de şu anlamlı sözleri söyler:
"müzik... havadaki titreşimler, tanrı'nın nefesidir insanın ruhuna hitap eden. müzik, tanrı'nın dilidir. biz müzisyenler tanrı'ya en yakın olan insanlarız. o'nun sesini duyarız, dudaklarını okuruz. o'nun ismini söyleyen tanrı'nın çocuğunu dünyaya getiririz. işte biz müzisyenler böyle insanlarızdır. ve böyle değilsek hiçbir şey değilizdir..."
oldukça etkileyici bir film. özellikle 9.senfoninin bir bölümünün performansının sergilendiği sahne çok etkileyici. mutlaka ama mutlaka izlenmeli...
yeni izledim ama çoğu insan gibi adını duyuyordum bu filmin.beethovenı anlamak tanımak bir yana dursun her insana cesaret verebilecek düzeyde hoş bir film.alkolik babası tarafından dövülerek sağır edilen bir insan..ve buna rağmen bir orkestrayı yönetebilen!"deli olmak pahasına istemek "herşeyin başı..merak edenlere öneririm ayrıca dönemin kıyafetlerine yakışır tarzı da çok ilgi çekici bir detay.
beethoven'ın aslında çok şey söylemek istediğini ama söylemediğini aslında bunuda müzikle yaptığını ve kendisini bir az olsun tanıma fırsatı, anlama fırsatı veriyor.
beethovenın, acımasızca elestırdıgı muhendısın "sana bu hakkı kım verıyor?" sorusu uzerıne verdıgı cevapla dokturdugu fılm.
"sana soyleyeyım bana bu hakkı kımın verdıgını. sen kara parcalarını bırlestırmek ıcın kopru yapıyorsun, bense ruhları bırlestırmek ıcın. bu hakkı bana Tanrı verıyor. Tanrı bazılarının kulagına fısıldar. benimkine bagırıyor. işte bu yuzden sagır oldum. sende kor oldugun gun bayım aynı hakka sahıp olacaksın. yargılanmadan, yargılamaya."
harika bir film. insanı gerçekten o devre götürüyor ve gelmiş geçmiş en büyük bestecilerden biri olan beethoven'ın ruhuna biraz olsun yakınlaşma fırsatı veriyor.
klasik müzik deyince birçok insan gibi aklıma gelen ilk isimdir beethoven. film esasen katibi anna holtz ve beethoven arasında müzikle oluşan bağı konu almış. beethoven tasviri de; oldukça huysuz, kibirli ve ufaktan kafayı sıyırmış bir bestekar şeklinde olmuş. bu özelliklerinin yanında da müziğin hayatını nasıl kapladığını, onu nasıl hissettiği de güzelce anlatılmaya çalışılmış.
anlatım dili farklı olsa da amadeus dan birçok sahne esinlenmiş gibi duruyor:
--spoiler--
bestekar ve ona benzemek isteyen diğer bestekar, usta bestekarın ona benzemeye çalışan hariç diğerleri tarafından pek anlaşılmaması, uzun bir senfoni dinletisi (kulaklarımız bayram etti) ve ölüm döşeğindeki asıl bestekarın diğerine eserini yazdırması sahneleri.
--spoiler--
bu film amadeus dan daha kasvetli ve biraz daha yavan kalıyor duyguları hissettirmekte bence. ama on dakikalık müthiş 9. senfoni dinletisi her şeye değer diye düşünüyorum.
diane kruger ı pek beğenmedim rolünde, rolde hiç sırıtmasa da kendinden de bir şeyler katamamış. ed harris iyiydi.
türkçeye "beethoven'ı anlamak" olarak çevrilmiştir. filmin konusu ise söyledir:
büyük besteci beethoven, hayatının son yıllarında yeni besteler üretmek konusunda sıkıntı çekmektedir. başarı elde eden son çalışmasının üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hala üzerinde çalıştığı besteyi bitirememekte ve zaten sıkıntılı olan durumuna bu, daha da çok sıkıntı eklemektedir. sağırlığının gittikçe artması ve buna bağlı olarak da kendini çok daha fazla yanlız hissetmesi, içinde olduğu bunalımı daha da arttırmaktadır.
bu sıkıntılı durumda, son bestesini söz verdiği tarihte bitirebilmesi için çalışmalarını kopya edecek bir kişiye ihtiyaç duyar. o kişi ise genç ve güzel anna holtz olacaktır.