the big lebowski filmindeki 'the dude' ile birlikte en sevdiğim karakterlerden biri oldu luke. toplumla uyumsuz, hayatla ve varoluşla sorunlu, kendi halinde yaşayan bir garip şahsiyet. ve bu karakteri paul newman çok güzel oynamış.
luke'un başta hasmı sonra en yakın arkadaşı olan karakterde ise kemal sunal filmlerindeki dinçer çekmez sıcaklığı sezdim.
--zopailer--
evet, iletişim kurmak mesele ve kimse bir saatte 50 yumurta yiyemez.
--zopailer--
Luke sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi troll karakterlerinden biri olabilir. onun bu otoriteye başkaldıran ve aslında hiç bir şeyi iplemeyen tarafını en başından beri o müstehzi sırıtmalarindan sezebiliriz; ancak gelecek hakkında hiçbir planının olmayışı ve sadece otoriteye karşı olan bu aymaz tutumunun ardında da pek fazla bir entelektüel-duygusal derinlik taşımaması da, nasıl diyeyim, çok ayrı bir derinlik katıyormus gibi aslında..
evet, luke bir isyankar ve protagonist, asi ve dize getirilemez, inatçı, mücadeleci bir insan; ama içten içe, yani eğer bir mahkum olmasa luke'un aslında bir konformist olabileceğini düşünüyorum. çünkü o herhangi bir gerçeklik kavrayışından güç alan, idealist, 'başka bir dünya mümkün' diyen bir insan değil, yalnızca bir 'haylaz çocuk'. daha güzel koşullar altında yaşasa, hâli vakti yerinde olsa, başka insanların sıkıntılarını kendisine dert edinecek, başkaları için kederlenebilecek, davası olan biri değil...
ayrıca şunu da söylemeden geçemeyecem; paul newman hakikaten felaket yakışıklı ve karizma bir adam. şu an yakışıklı kabul edilen pekçok aktörü cebinden çıkarır bence. sanırım dünyaya gelirken bir yüz seçme şansım olsa onun gibi olmayı isterdim.
taa çocukken seyredip ismini bu gün öğrendiğim film. rahmetli nur içinde yatsın bu ve steve mc queen çok büyük adamlardı. eskilerin tabiriyle bu adamın boşu yok.
sinema tarihinin en ilginç baş karakterlerinden birine sahip 1967 yapımı film. filmde luke'ün yaşadığı bütün olaylar hapishanedeki diğer kişilerin gözünden anlatılır. luke ile ilgili onun açısından çok fazla birşey öğrenemeyiz. hapishanedeki tiplerden birinden, yıllar sonra luke adındaki arıza bir adamın hikayesini dinlermiş gibi izlersiniz filmi.
filmin sonunda dragline de, luke'le beraber çıkıp başarısızlıkla biten kaçış denemesinden geri döndüğünde arkadaşlarına luke'den bahsedişi özeti gibidir filmin.
- onu şu yoldan götürdüler
+ nasıl görünüyordu ? gözleri açık mıydı, kapalı mıydı ?
- gülümsüyordu
+ gülümsüyor muydu ?
- evet. hani şu meşhur luke gülümseyişi var ya. ta sonuna kadar yüzünde o gülümseme vardı. tanımayanlar bile onu asla yenemeyeceklerini anlarlardı. şu meşhur luke gülümseyişi. ah luke. ne şanslı adamdı şu luke. şanslı luke. doğuştan olay adamdı !
film bir kült filmdir. Çok kızdığım, çok sinirlendiğim bir durumla karşılaştığımda bu film gelir aklıma. bütün olumsuzluklarla dalga geçen bir karakter olan luke bana yaşamım boyunca unutamayacağım dersler verdi film boyunca. ayrıca edward notron'un başrol oynadığı 25th hour filminde gönderme yapılır cool hand luke filmine zira monty brogan'ın evinde afiş duvarda asılıdır.
paul newman ın harika oyunculuğu ile adından söz ettiren film .
nasıl olurda bugüne kadar izlememişim diye kendime kızmıştım .
1967 yapımı olan film daha sonraki dönem sanatçılarına çok fazla yardımcı olmuştur .
çekimleri açısından günümüz filmlerine taş çıkartabilecek düzeydedir.
50 yumurtayı bir saat içinde yeme iddiasının doğuş yeri olan filmdir.
sinema tarihinin en müthiş hapishane filmlerinden birisidir.
çaresizliğin, umutsuzluğun, psikolojik harplerin, insanlık dışı muamelelerin ve pişmanlıkların filmi.
kült değildir. pek izleyen yoktur. iyi ki de yoktur. hani derler ya, "bırakın o şeref bize kalsın" kaba tabirle.
heh, bırakın o şeref, o tat bize kalsın.
efsanevi aktör paul newman'ın mahkum rolünde her zamanki gibi baştan sona döktürdüğü, kimi kez düzenin ve o düzenin sürdürücülerinin asilere karşı ne derece zalim olabileceğini sert bir üslupla ve başarıyla anlatan, mükemmel ve sarsıcı film.
