ahmet insel'e göre, 1982 anayasası'nın kurguladığı anayasal sistemde, cumhurbaşkanını halkın seçmesi halinde sözkonusu olabilecek tehlike. söz ahmet insel'de:
"yürütme alanına haiz yetkilerle donatılmış devletin başının, resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine anayasa mahkemesi dahil, hiçbir yargı merciine başvurulamayacağını da anayasa öngörüyor. yürütmeye ait işlemlerin bir kısmının idari ve anayasal yargı denetiminden kaçırılması demek bu. dolayısıyla bu sorumsuz ama güçlü bir yetkiye sahip kişinin, halkoyuyla seçilmesi ve parlamentodaki çoğunlukla uyum içinde olduğu zaman yaratacağı iktidar tekeli yaratma ve kadrolaşma olanağının olduğu açık. seçilen cumhurbaşkanının parlamento çoğunluğu ile zıtlık halinde olduğunda ise, sistemin bugünküne oranla çok daha fazla tıkanacağı da.
dolayısıyla, bu atama yetkilerinin daraltılmasını ve farklı kurumlar arasında payalaşılmasını öngörmeden, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini istemek, devletin sahibi olma yarışında yer almak anlamına geliyor.
cumhurbaşkanını halkın seçmesi bütün rejim sorunlarını çözecek bir sihirli değnek değildir. tersine 1982 anayasası gibi, otoriter bir zihniyetin, devletin sahiplerine iktidar yetkileri vermek için tasarladığı bir anayasal sistemde, bu seçim yönteminin aynı derecede otoriter bir çoğunlukçu tahakküm rejimi haline dönüşmesi güçlü bir ihtimaldir.
eğer parlamenter rejimde devam edilecekse, yukarıda en sorunluları hatırlatılan cumhurbaşkanına verilen yetkilerin kısıtlanması ve bir kısmının yasama, yürütme ve yargı arasında dağıtılması öngörülmedikçe, 12 eylül rejiminin ucube otoriter yapısı zayıflatılmış değil, pekiştirilmiş olur. demokrasi, istikrar ve güç adına iktidarın tekelleşmesini değil, paylaşılmasını, dağıtılmasını öngörür."
20.05.2007 tarihli radikal iki. 3. sayfa.