Bir sinema sevdalısı olarak her zaman kararsız kaldığım 'en sevdiğim yönetmen' sorusunun emin olmamakla birlikte cevabı olabilirler kendileri. Tüm filmlerini izlemiş biri olarak en iyi filmlerinin hangisi olduğu konusunda da kararsızım ama sanırım barton fink de bunun cevabı olabilir. Çok kararsız gördüm kendimi.
gece gece nereden aklima bilmiyorum ama bu adamlar bana hic hitap etmiyormus. film izlemeyi, rolleri incelemeyi, kendimi konu icinde hissetmeyi falan cok severim ama bu kardeslerin filmlerindeki mottoyu bir turlu yakalayamadim. sozluklerde de cok ovuluyor, kotu hissettim. dang diye film bitiyor, ilginc ve absurd diyaloglar mevcut bolca. kahkahalar atip gulen varmis. enteresanmis.
sirasiyla fargo, no country for old men, a serious man izledim. hicbiri beni sarmadi. olsun be kardesler, seviliyorsunuz belli ki bu mecrada.
senarist ve yönetmen olan kardeşlerdir,
ilk kez dizi çekmeye hazırlanıyorlarmış, western içerikli olacağı söyleniyor,
dizi "yenilikçi televizyon ve tiyatro yaklaşımıyla" çekilecekmiş,
absürd bir şey karşımıza çıkabilir.
hadi bakalım bekliyoruz.
son derece üretken sinemacılar. her yaptıkları ilgiye mazhar.
son çalışmaları bir kaybeden öyküsü Inside Llewyn Davis izlenmeyi hak ediyor. merakla izleyeceğimiz anı bekliyoruz.
bunlar için şöyle bir kurgu yapabilirim. ethan coen*,*:abi ben felsefe yapmak istiyorum. ama yazmayı da sevmiyorum. ne yapmalıyım? joel coen** : olum bak sinema sektöründe iyi para var ama bizim mallar* hep aynı tarz filmler çekiyorlar. senin felsefe işini sinemaya aktaralım. hem sen yazmazsın. hemde eğleniriz. ethan coen : tamam abi.
böylece bu iki kardeş sinemaya atılmıştır.
bir de the man who wasn't there filmini es geçmeyelim, izlediğim en iyi modern insan eleştirisidir.
çektikleri filmlere bakıldığında (barton fink, fargo, no country for old men veya true grit) akli dengelerinin yerinde olmadığı anlaşılabiliyor. fargo baştan sona kadar rahatsız bir hikaye zaten. diğerlerindeyse inanılmaz psikopat karakterler mevcut. ve psikopattan kastım kurtlar vadisi'ndeki deli erdal değil. böyle karakterler oluşturmak için gerçekten deli olmak lazım. ne bileyim, olağan bir çocukluk geçirmiş insanların aklına böyle şeyler gelmez.
a serious man'i beğenmedim doğru söylemek gerekirse ama the big lebowski'ye söyleyecek sözüm yok. no country for old men içinse kararsızım, sadece şunu diyebilirim ki javier bardem'i yeniden yaratmışlardı.
hayatın içinden filmleri güzel bir felsefik altyapı ile sunuyorlar önümüze, ethan sağolsun.
çok kaliteli abilerdir. ana karakteri filmin etrafında döndüğü kişi gibi gözükse de diğer filmlerde olduğu gibi yan karakterler ana karakterin etrafında dönmüyorlar, kendine özgü karakterleri ve hayatlarını yaşarken ana karakterle etkileşimleri oluyor.yan karakterler genellikle obsesif tipler. ayrıca her film de hiçbir vasfı olmayan adamlar vardır ki ara ara gözükür,yarar,geçer.
Miller's Crossing ile o kadar absürd ama bir o kadarda gerçekçi bir dünya yaratmışlardır ki, film kolay kolay hazmedilemeyecek bişey olmuştur. Karakterlerin yanında yan öykülerle feci karmaşık bir düzeyde ilerleyen filmde izleyenin beyninin durmasına neden olabilecek kadar seyirciyi yormuşlardır!!
--spoiler--
filmin konusu ise sadece şu, esas çocuğumuz iki çete arasında kalmış, başta çalıştığı çete liderinin sevgilisine aşık olup başını bu yüzden belaya sokmuştur. lakin adamlar bu kadar basit bir konuyu öyle bi işlemişler ki...
--spoiler--
filmleri izlemeye değer ve farklı olsada, genelde tek sıkımlık işlerdir. no country for old men'i on kere izlediğimi hayal edemiyorum. ladykillers gibi sıradan eğlencelik işler bu dediğim kategoriye dahil değil tabi.
"a lot of people told us that fargo was so limited and so focused that it couldn't possibly succeed."- ethan coen
"i don't know that i am [creative]. that's for other people to decide. i guess it beats throwing trash for a living."- joel coen
"i was always interested in movies the way everyone is interested. that is, i liked to go to the movies."- ethan coen
"somebody once asked us about [john] turturro, if we developed a shorthand with him working together over the course of all these movies. and we said, 'it's beyond shorthand. we don't even talk to him!'."- ethan coen
"the criminals in our movies are, generally speaking, knuckleheads, so there is something amusing about them. you know what i mean? their sins can sort of be looked at in an amusing way."- joel coen
son filmleri burn after readingde sıçmış sıvamış biraderlerdir. o kadar güzel filmin ardına böyle saçmasapan bir zaman yiyici çekmeselermiş iyi olurmuş.
no country for old men filmiyle (türçesi ihtiyarlara yer yok) karizmaları tavana vurmuş yönetmen kardeşlerdir. fargo ve big lebowski de güzel filmlerindendir.
değişik bir anlatım dilleri olan sinemaya gönül vermiş kardeşler. Frances McDormand favori oyuncularıdır. bizdeki taylan biraderler var ya, azıcık da olsa benzetin. bazı filmleri için:
Joel Coen, 29 Kasım 1954 ve Ethan Coen, 21 Eylül 1957, Minnesota, Amerika doğumlu; "Coen Kardeşler" olarak bilinen senarist ve yönetmen kardeşler. Her iki kardeş de, Minnesota'nın banliyösü olan St. Louis Park'da büyüdü; babaları Edward Coen Minnesota Üniversitesi'nde ekonomi profesörü, anneleri Rena Coen ise St. Cloud Eyalet Üniversitesi'nde sanat tarihi profesörü idi.
Daha çocukken, Joel komşularının çimlerini biçerek kazandığı parayı biriktirerek bir "Vivitar Super-8" kamera satın aldı ve Ethan'la beraber, TV'de izledikleri filmleri, komşu çocuklarını başrollerde oynatarak tekrar çekmeye başladılar. Her iki kardeş de, parlak öğrenciler için erken lisans eğitimi veren Great Barrington, Massachusetts'teki "Simons Rock" kolejine gittiler. Simons Rock'tan mezun olduktan sonra Joel, dört yıl boyunca New York Universitesi'nde film programına devam etti ve tez olarak "Soundings" adındaki 30 dakikalık kısa filmini çekti. Ethan ise, Princetown Üniversitesi'ne devam ederek 1979'da "Wittgenstein'ın geç dönem felsefesine iki bakış" teziyle felsefe lisansı aldı.
New York Üniversitesi'ni bitirdikten sonra Joel, müzik kliplerinde ve filmlerde yapımcı asistanı olarak çalıştı. Film editörlüğü konusunda uzmanlaştığı sırada Sam Raimi ile tanıştı ve Raimi'nin çektiği 1981 yapımı "The Evil Dead" filminde editör yardımcılığı yaptı.
Coen Kardeşler bugüne dek "O Brother, Where Art Thou?", "Raising Arizona", "The Big Lebowski" gibi çok sayıda başarılı komedi filminin yanında "Miller's Crossing", "Blood Simple" gibi "kara filmler" ve "Fargo", "The Man Who Wasn't There", "Barton Fink" gibi drama ile komediyi iç içe geçiren filmlere de imzalarını atmışlardır.
Filmlerinin çoğunda Joel yönetmen, Ethan ise senarist olarak görünür. Bunun yanında beraber yazarak yönetmenliğini üstlendikleri, ya da ayrı ayrı çalıştıkları yapımlar da bulunmaktadır. Beraber çalıştıkları oyuncular, her ikisinin de aynı bakış açısı ve anlayışa sahip olduklarını, hatta herhangi birisine bir soruyla gittiklerinde aynı cevabı aldıklarını söylemişlerdir. Bu beraberliklerinden ötürü onlara film endüstrisinde "iki Kafalı Yönetmen" de denmektedir.
filmografi
2007 No Country for Old Men
2006 Hail Caesar
2006 Paris, je t'aime ("Tuileries" bölümü) (Türkiye'de "I Love You Paris" adıyla gösterime girmiştir.)
2004 The Ladykillers (Türkiye'de "Kadın Avcıları" adıyla gösterilmiştir)
2003 Intolerable Cruelty (Türkiye'de Dayanılmaz Zulüm" adıyla gösterilmiştir)
2001 The Man Who Wasn't There (Türkiye'de "Orada Olmayan Adam" adıyla gösterilmiştir)
2000 O Brother, Where Art Thou? (Türkiye'de Nerdesin Be Birader?" adıyla gösterilmiştir)
1998 The Big Lebowski (Türkiye'de "Büyük Lebowski" adıyla gösterilmiştir)
1996 Fargo
1994 The Hudsucker Proxy (Türkiye'de Bir Şirket Komedisi" adıyla gösterilmiştir)
1991 Barton Fink
1990 Miller's Crossing
1987 Raising Arizona
1984 Blood Simple (Türkiye'de "Kansız" adıyla gösterilmiştir)
bir sonraki filmlerinde hep çıtayı bir adım üste taşıyorlar. her seferinde tamam artık daha iyisi olamaz diyorsunuz ama nafile. son olarak no country for old men ile bizi bizden almıştır bu biraderler.
son filmleri no country for old men ile iyi birer hikaye anlatıcısı olduklarını ama o derecede iyi yönetmen olamadıklarını bir kez daha kanıtlamış, fargo dışında hep vasat filmlere imza atmış, çok iyi oyuncularla çalışmalarına rağmen onlardan bir türlü potansiyelleri ölçüsünde oyunculuk alamayan (ki son filmlerinde javier bardem gibi bir sihirbaz bile buna dahildir) yönetmen biraderlerdir.