bazı zamanlar cocukluğumu özlüyorum. o gamsız günleri. fakat yaslandıkca, hersey daha hızlı gelistikce ne bileyim sanki ayak uydurmak daha zor oluyor her seye. bir zamanlar hoplaya zıplaya geçtiğim yollardan canım burnumda cogunlukla bezginlikle geçtiğim vakit bazı bazı hatiralar aklıma geliyor. o gectigim yollarda eger bir dukkan topu atmıssa yahut sektor degisikligi yapmıssa gozume takılıyor ve cagrısımlardan cagrısıma kosuyorum. bazen tutuyorum cocuklugumun en hurda ayrıntılarına takılıyorum. gerci gecmisimdeki bütün canavarlar hesaplastim ama dehsetle sunu farkettim. insan yaslandikca bir seyler kaybeder. ne yapalim hayat bu... ve kendi kullerini tasir. yaslandikca mujdeler almaz kisi felaket haberleri alir. hatirlarimda dedem gazeteyi aldigi vakit ilk cenaze sayfalarina bakardi. bir gun dayanamadim sordum. dede dedim neden ölüm haberlerine bakıyorsun hep diye. bana o kalin gozluklerinin arkasında söyle bir saskinlikla bakti. sonra saskınlıgın yerini kafasi basmayan cekirgesinin bilmedigi bir seyi ögretmeyi sabırlı bir filozof görüntüsü sesi ile '' uzun zamandir siramin gelmesini bekliyorum, ama benim devrimdekilerin sirasinin gelip gelmedigi kontrol ediyorum, ve benim arkamdan kimsenin aglamamsini istiyorum dedi. tabi o siralar da ne demek istedigi kafama dank etmemisti. zaten bir temmuz sabahı göçtü gitti bu dunyadan. daha sonra kafam calısmaya baslayinca, gamsız gunlerimin bitisi ile ne demek istedigini anladim. gerci sonunda ne mala ne davara faydasi var ama... iste herneyse yazdım oldu bitti.
babanın yüksek beklentilerine cevap veremeyince küsmesi,günlerce seninle konuşmaması,yüzünde beliren kızgın-mutsuz ifade.bir hata-başarısızlık-çocukluk yüzünden tembel-hayırsız evlat damgası yemek.annenin seni kollamak yerine babanın tarafını tutması,onunla beraber sana cephe alması.çocuk kalbi sıkışır,kırılır.bir daha tamir olmaz.o zaman kazanılamayan özgüven bir daha kazanılamaz.tren kaçmıştır artık.babaya ömür boyu kırgın kalınır.nitekim hayatını maf etmiştir.
idare edemem anne adlı kısa filmimiz tüm bu duyguları ifade eden yegane bir baş yapıttır. beklentiler ve istekler... çocukluk kadar küçüktür hep. bir o kadar da büyüktür o beklentiler o küçük yüreklerde.
trt sunuşu yapıp duygusallığa bağlıyayım dedim. gözlerim dolar gibi oldu. bak yeşil yeşil.
bir gaz lambasının -ki şavık derdik biz ona- kör ışığında okuma yazmayı sökmeye çalışmak. karanlık gecelerde elektrikle aydınlanan evleri hayal etmek, daha doğrusu bir türlü hayal edememek. evlerinde elektrik olan, evlerinde televizyon olan arkadaşlara imrenmek. her sabah, bir ilkokul bahçesinde, kumruların tünediği selvilerin altında, arkadaşların anlattığı televizyon filmlerini kafanda canlandırmaya çalışmak. sokaklarında tahtadan ya da tenekeden yaptığın oyuncaklarla güya oynadığın, kendini kandırdığın cehennem sıcağı bir kasaba.
sonra biraz büyümek...sonra yatılı okul günleri... uzak, soğuk, beş parasız yaşanılan bir çocukluk. yatılı okulun sararmış duvarlarına, bütün çocukluk hayallerini, bir gölge oyunu gibi emanet ederek büyüdüğün bir çocukluk. çocukluk ha....