küçücük bir çocukken daha, koşuşturduğunuz sokaklara, oynadığınız bahçeye, ipin ucunu bağladığınız eski elektrik direğine, tırmanıp da meyvesini yediğiniz dut ağacına, merdivenlerinde koşuşturduğunuz o eve, sallandığınız salıncağa kavuşmayı dilemektir.
hatıranızdaki gibi kalmadığını görenler için büyük hayal kırıklığı yaşama vaktidir.
size kocaman gelen dut ağacının aslında bodur olduğunu, kafanızı yukarı kaldırıp tellerine baktığınız tahtadan yapılmış elektrik direğinin de eskiden koşup oynadığınız bahçe gibi bir beton yığınına döndüğünü, size kocaman gelen o sokağın aslında daracık olduğunu görürsünüz. belki de 10 sene öncesinin hatıralarınızdaki gibi hiç kirlenmeden kalması daha güzeldir.
Gözlerde bir damla yaşla şaşkın şaşkın evin içinde odanızın yerini aramak..
Kulaklarda babaannenin yemeğe gel yavrum sesleri....
Burnunuzda o eve has ahşap kokusu...
Ve hayal ederek bunları içinize dolan yoğun titreme ve ağlama duygusu...
koş koş bitmeyen devasa bahçenin aslında ufacık olduğunu, dergi sattığı için gittiğimiz ve yolu çok uzun gibi gelen bakkalın ise iki adımlık mesafede olduğunu anlamaktır.