nedense bir zihniyet, nasıl olduğunu anlayamadığım, çocukları kahveden uzak tutmaya çalışır. herhalde kahvenin olumsuz getirileri olacağını düşünüyor.. küçükken içme, büyüyünce içersin.
akla erkan can'ı getirir. şöyle ki; takva filminde güven kıraç*erkan can'ı* ziyarete gider, güven kıraç kahve, erkan can ise çay içmektedir ve diyalog şu şekilde oluşur;
- sen neden kahve içmiyorsun muharrem kardeş.
- ben kahve içmem. rahmetli anacığım küçükken "kahve içersen arap olursun" derdi, o gün bu gündür kahve içmem ben. *
* kafein, kandaki kalsiyumu bağladığı için, çocukların gelişimine zarar verir. kimbilir biri bunu ne zaman nasıl farkettiyse, "çocuklar kahve içmez"i icat etmiş, sonrakiler de ne olduğunu bilmeden devam ettirmiştir. gerçi küçükken sinir edici bir laftır ama bu şartlarda getiri ve götürüleri iyi değerlendirilebilirse - ki o yaşlarda kimsenin bu hesap-kitaba gireceğini sanmıyorum-, ilerki yıllarda anne-babaya çok teşekkür edilebilir bir uygulamadır. *
kahveninde sigara gibi keyif verici bir madde olmasından ve buyuklerin karsısında keyif verici madde kullanmanın orf ve adetlerimize aykırı olmasından dolayı oldugunu dusundugum laftır.misal amcam 54 yasında fakat hala babannemin yanında sigara içemez.
küçüklükte ezilmenin başka versiyonudur. çocukluk duygularınla her şeye açsındır. ne sunsalar tadına bakmak istersin hele ki bir engelleme varsa. tam herkes kahve içecekken sen de atlarsın ama hemen saçmalardan seçmeler sıraya dizilir büyüklerce; "çocuklar kahve içmez. kararırlar sonra" diye. özetlemek gerekirse; çocuk bünyenin duygularıyla oynandığı yetişkin cümlesidir.
çocukluğumun beni en çok yıkan cümlelerinden biri...
annem bana hamileykene acayip çay, kahve tüketirmiş. artık genlerime mi işledi nolduysa hala da bu iki içeceği çok severim. küçükkene de severdim. annem beni de alır güne, misafirliğe falan götürürdü. orada kahveler, çaylar gırla giderdi tabi. sessiz, sakin bir çocuk olmama rağmen kahve görünce dayanamaz ben de isterdim. aldığım cevap istisnasız her yerde bu olurdu:
"çocuklar kahve içmez"
artık öyle bir duruma gelmişti ki böyle bir kanun var zannediyordum. bu yaşıma geldim hala nescafe içerken önümden polis geçerse panik yapıyorum, saklanmaya çalışıyorum. her neyse, ne diyordum? ha, bana hiç kahve içirmediler kardeş. anacığımın böyle bir derdi yoktu aslında. o evde yaptığında bana da içirirdi ama misafirliğe gittiğimiz ev sahipleri sorgusuz sualsiz önüme meyve sularını koyarlardı. istemiyorum lan meyve suyu falan, diyemiyordum tabi. tırıs tırıs içiyordum. bir kaç yaş daha büyüyünce kendimi tamamen çaya verdim zaten. böyle ince belli bardakta, mis gibi demli çay... sabah olsun da çayımı içeyim bari. biliyorum bundan size ne, tamam konuya devam ediyorum şimdi.
şu an dakikada üç bardak çay bitirebiliyorsam bunu o teyzelere borçluyum. noldu lan şimdi? kendimi çaya verdim, kaynar kaynar içiyorum. daha mı iyi oldu şimdi? mide kanaması geçirirsem sorumlusu sizsiniz çocuklara kahve içirmeyen zihniyete sahip teyzeler. haberiniz ola. artık isteseniz de içmiyorum, sözlük bana çay getir lan allahsız!
kendi rahatını düşünen ebeveyn sözüdür. zaten bu uyarı genelde akşamları yapılır. eve misafir falan gelir, doğal olarak kahve yapılır. mutfağa giden çocuk benim kafam kel mi edasıyla kahve ister ama yaralayıcı bu söz şaak diye suratına yapışır. sebebi basittir. kahve içen çocuk gece uyuyamaz, evin içinde dolaşır durur, orayı burayı kurcalar, mutfak dolabına tırmanır falan yapar filan yapar. bu hınzırlıkları yaparken de gürültü çıkarır, anne-babanın uykusu kaçar. kısacası; istenmeyen bir duruma düşmemek için, kural niteliğindeki sözdür.