en yükseğe kim tırmanacak,
kimin ablası en çabuk pes edecek kardeşler arası kartopu savaşında,
ranzadan karşı yatağın ta ayak ucuna kadar kim atlayabilecek (ki denerken aramıza giren ablamın parmağını kırdım),
havuzda nefesini en çok kim tutabilecek,
nefesini n.ş.a.'da * en uzun kim tutabilecek,
sezen aksu'nun "değer mi hiç" şarkısının sonundaki haykırışının tamamına kimin nefesi yetecek,
en uzağa kim tükürecek,
en beyaz tükürük kimin,
vb. bir çok yarışmamız vardı.
ne saçma şeylermiş bunlar, ne iğrenç bir çocukmuşum *
bisikletlerle hızımızı alıp az mı teker kaydırma yarışı yapardık, kim daha uzun kaydıracak diye. bazılarımız bisikletini gıcır gıcır daha yeni almış olur, bisikletinin hiçbir yerine zarar gelmesin diye bu yarışa katılmayı reddederdiler. böyle olunca tabi karşı aşağılama gelirdi hemen, 'git vitrine koy bisikletini, tekerlerin asfalta değmesin, patlamasın havada uç' vs gibi. yani arada tek tük çürük yumurtalar olurdu ama ilerleyen zamanlarda binme hevesi alındıktan, bizim eğlenceli hareketlerimiz görüldükten sonra, gıcır bisiklet sahibi arkidişimiz şeytana uyar o da bizim gibi her haltı yemeye yönlenirdi.
ayrıca bu asfaltta kaydırma yarışından sonra bi de küçük bir mermer parçasının veya fayans parçasının üstünde kaydırırdık tekerleri.level 2 misali. düşenler olurdu ama ölen olmazdı.tekerler kabak olurdu ama patlamazdı. *