Çocukken her türlü yarış size heyecan verdiği için bir o kadar da yarıştırabileceğiniz sey vardır.
Bir yoldan akan su görürsünüz; ceviz kabuğu, küçük tahta, kagıttan gemi vb. yarıştırırız.
Plastik topu en yükseğe atma yarışı.
Top saydırma yarışı.
birde:
(bkz: sidik yarışı)
zamanında ne güzel halılar vardı dimi sözlük. hala varlar mı bilmiyorum ama o zaman ki halıların hepsinin kenarında yarış pisti olurdu. evet bidliğin yarış pistiydi o şeritler. o halıyı dokuyanlar/üretenler farkında mıydı bilmiyorum ama o halıların kenarında herşeyi yarıştırdım ben.
ağaçtan koparılan yaprağın yumruk halindeki elin üzerine koyup diğer elle de vurup patlatarak ses çıkarmak. kim daha çok ses çıkarıyosa kazanırdı ama kesin kurallar ve bi desibelölçerin olmaması nedeniyle bütün çocuklar kazandığını iddia ederdi.
ayağındaki terliği en uzağa fırlatmak fakat kural el kullanmamaktır, ayağınızla fırlatmalısınız yani,
yara ,morarık sayıları oturup tüm yaralarımızı sayıp bir bir hikayelerini anlatırdık birbirimize, ulan yanımda düştün biliyorum demez dinlerdi herkes kahramanlık öykülerini,
anneden gizli beslenen hayvanlar yarıştırıldı neden böyle bir mallık yapıyorduk kaç tane hayvan leşim var bilmiyorum.
hiç ağlayan çıkmazdı, gözümden damla yaş düşmedi diye anlatırdık.
gizliden içilen sigaraların sayısı bile yarıştırılırdı.
güzel rekabet konularımız vardı.
bisikletlerle hızımızı alıp az mı teker kaydırma yarışı yapardık, kim daha uzun kaydıracak diye. bazılarımız bisikletini gıcır gıcır daha yeni almış olur, bisikletinin hiçbir yerine zarar gelmesin diye bu yarışa katılmayı reddederdiler. böyle olunca tabi karşı aşağılama gelirdi hemen, 'git vitrine koy bisikletini, tekerlerin asfalta değmesin, patlamasın havada uç' vs gibi. yani arada tek tük çürük yumurtalar olurdu ama ilerleyen zamanlarda binme hevesi alındıktan, bizim eğlenceli hareketlerimiz görüldükten sonra, gıcır bisiklet sahibi arkidişimiz şeytana uyar o da bizim gibi her haltı yemeye yönlenirdi.
ayrıca bu asfaltta kaydırma yarışından sonra bi de küçük bir mermer parçasının veya fayans parçasının üstünde kaydırırdık tekerleri.level 2 misali. düşenler olurdu ama ölen olmazdı.tekerler kabak olurdu ama patlamazdı. *
en yükseğe kim tırmanacak,
kimin ablası en çabuk pes edecek kardeşler arası kartopu savaşında,
ranzadan karşı yatağın ta ayak ucuna kadar kim atlayabilecek (ki denerken aramıza giren ablamın parmağını kırdım),
havuzda nefesini en çok kim tutabilecek,
nefesini n.ş.a.'da * en uzun kim tutabilecek,
sezen aksu'nun "değer mi hiç" şarkısının sonundaki haykırışının tamamına kimin nefesi yetecek,
en uzağa kim tükürecek,
en beyaz tükürük kimin,
vb. bir çok yarışmamız vardı.
ne saçma şeylermiş bunlar, ne iğrenç bir çocukmuşum *