her defasında bakkala gitmekten kurtulmak için yanlış şeyler alırdım. bir defasında evdekiler 2 kilo zeytin al demişlerdi ben 2 kilo zeytinyağı almıştım.
gunaydın günlük, yine bir pazar sabahı ve ben yatağın içindeyim. kardeşimin de şu anda benim gibi yatağın içinde uyuma numarası yaptığına adım gibi eminim. birazdan babam gelicek ve "kalkın eşek sıpaları" diye bizi uyandırıcak. ilk uyanma belirtisi gösteren kişi ise yine her zamanki gibi kalkacak, üzerini değiştirecek ve bakkakala gitmek zorunda kalacak, normal şartlarda giderim ama soğuk havalarda bunu yapmaktan nefret ediyorum..sıcak fırına girdiğim zaman gözlüklerimin camları buharlanıyo ve bakkalcı* benle dalga geçiyor. heh babam geldi..
geneLde aiLenin en kücük erkek cocuğuysanız başınıza herzaman geLir bu durum...
böyLe etrafa bakar bir anda bütün gözLer sizde topLanır sizde kibarLık oLsun die
ben giderim dersiniz içinizden küfür ederek...
sonra yoL boyunca uLan neden ben neden die haykırırsınız.
(bkz: volcan)
ailenin en küçük çocuğunun varolma sebebidir...ayrıca küçükken ablam tarafından biz seni bakkala göndermek için evlatlık aldık diye keklenmem de göz önüne alınırsa bilinçaltımda krater büyüklüğünde yarık bırakmış eylemdir...
aslında çok zevkli bir olay, hele hele gönderen kişinin para üstünü kendine bir şeyler al diyerekten vermesi daha da tatlıdır.
bir de sinir bozucu tipler vardır; kendileri dışarıdan gelir, belki eve doğru gelirken en az beş tane market, bir o kadar da bakkalın önünden geçmiştir. ama zahmet edip girmez herhangi birine ipne, poşet taşıyınca incilerin dökülecek sanki. eve girer biraz etrafa bakar, sonra elinde para yanına yanaşır, "bana bir paket sigara, sonra.... al da gel". be vicdansız herif, bir de para üstünü verme de göreyim. (bkz: hanım tüfeğimi getir)