akıllı komutanlardan biriydi kont von stauffenberg. almanya´yı seviyordu ve hitler´in manyak olduğunu duşünüyordu. zeki bir komutandı, ancak işler onun planladığı gibi gitmedi, diğerleri korkaktılar.
çöl efsanesi erwin rommel´in öğrencilerinden biriydi.
hitler rommel´i de öldürttü.
bu adamlar, stalingrad´tan sonra savaşın aslında kaybedildiğini, bundan sonraki muharebelerde ölecek bütün insanların "gereksiz yere öleceklerini" düşünüyordu, ki biz bugün biliyoruz ki bu düşünce doğru bir düşünceydi.
20 temmuz 1944 isimli almanca bir kitap var, çok güzel bir kitap.yıllar önce o kitabı okumuştum. wolfschanze´de gerçekleştirdiler suikasti ve hitler bu suikastten de kurtuldu.
hitler o suikastte ölseydi, sovyetler çok daha çabuk ilerlerdi, ve müttefiklerle almanya´da diil fransa´da buluşurlardı, ve bugünkü siyasi harita gene bambaşka bir görünüşte olurdu.
Hitler gibi bir manyağı, üstelik ona tapılan yıllarda suikast ile öldürmeye çalışan cesur Alman askerdir. Hitler'in yanına kadar girmiş, toplantılara katılmıştır. Hitler'e yapılması planlanan suikasti gerçekleştirecek kişi olarak seçilmiştir fakat darbenin baş aktörü değildir yani darbeden sonra başbakan ya da ordunun başı olmayacaktır, çünkü darbeyi planlayanlar arasında öyle üst rütbeli isimler vardır ki Hitler'in bile ağzı açık kalmıştır -herhalde- . Ne yazık ki bu cesur asker Hitler'in toplantı yaptığı masanın altına bomba koymasına ve bombanın da patlamasına rağmen Hitler'i öldürmeyi başaramamıştır ve bu sebeple hepsinin sonu kurşuna dizilmek olmuştur. Hitler bu suikast girişiminden sonra da ölmeyişi ile birlikte Tanrının seçtiği adam olduğuna kendisi bile inanmıştır herhalde.
hitler i öldürmeye en çok yaklaşan burjuva askeri. lakin büyük tuhaflıklar emelini gerçekleşmesine mani olmuştur. ( ikinci bombayı ayarlayamaması, çantanın yerinin değiştirilmesi).
tutturamamışlardır. bedeli çok ağır olmuş olsa d alman tarihine geçmiş ve arkadaşları ile kendisini anan bir anıta kavuşmuşlardır. almanların yüz akıdır. çok zekic bir planları varı ama öldürmeyen allah öldürmüyor işte.
asıl adı kont claus graf schenk von stauffenberg dir.
20 temmuz direnişi sırasında adolf hitler e suikast duzenleyen subaydır.
Stauffenberg 1942 yılında, Kuzey Afrika'da bir mayın tarlasına düşerek ağır yaralanmıştı. Patlama sonunda, sağ koluyla sol elinin iki parmağı kopmuş, sol gözü de kör olmuştu. Aylarca hastanede yaşama savaşı verip iyileşince, Hitler'in muhalifleri, bu morali bozuk ve Almanya'nın geleceğinden umudunu kesmiş von Stauffenberg'e çengel atmakta gecikmediler.
Stauffenberg'in ilk suikast denemesi 11 Temmuz 1944'te oldu. Albay, Hitler'le bir toplantıya katılmak için Obersalzberg'e gitti. Çantasında patlamaya hazır bir bomba vardı. Fakat, toplantı o gün yapılmadığından, suikast da gerçekleşmedi. 15 Temmuz 1944'te Hitler'in karargâhı Doğu Prusya'da Rastenburg'da Goering ve Himmler'in de katılmasıyla bir toplantı yapılıyordu. Stauffenberg de toplantıdaydı. Tam tapa sigortasını çalıştıracağı sırada, Hitler odadan dışarı çağrıldı ve bir daha da geri dönmedi. Führer bir kere daha rastlantı ve şans sonucu ölümden kurtulmuş oluyordu.
20 Temmuzda yapılan toplantıda. Kurmay Albay Stauffenberg de bir rapor okuyacaktı. Albay, Mussolini'nin ziyareti dolayısıyla toplantının saat 13 yerine 12,30'da yapılacağını ve görüşmelerin yeraltı salonundan "Misafirler Pavyonu"na alındığını öğrenince canı sıkıldı. Çünkü Misafirler Pavyonu uzun, tahta bir yapıydı. Bombanın patlamasına ince duvarlar ve çatı fazla bir direnme göstermeyeceğinden, etkisi de o ölçüde az olacaktı. Fakat artık ilk adım atılmıştı ve geriye dönmek düşünülemezdi.
Albay Stauffenberg, pavyona girmeden önce kapıda kısa bir süre duraklayarak eğildi, çantanın içindeki bombanın mekanizmasını sağlam kalan üç parmağıyla çalıştırdı. Salonda sayıları yirmiyi bulan yüksek rütbeli subay bulunuyordu. Ortadaki masada büyük bir kurmay haritasının üzerine eğilmişlerdi. Hitler, büyük bir dikkatle anlatılanları dinliyordu. Feldmareşal Keitel, bir ara Stauffenberg'in kulağına eğilerek:
"Raporunuzu general Heusinger'den sonra okuyacaksınız.. Onun için Führer'in yakınında bulunun." dedi. Stauffenberg elindeki çantayı, masanın altındaki ağır tahta desteğini Hitler'in en yakın tarafına dayadı. Albay Stauffenberg, birkaç ay önce ihtiyat Orduları Başkomutanı General Fromm'un emir subaylığına atandığından, bu çok gizli toplantıya katılma olanağını bulmuştu.
Hitler, ihtiyat tümenlerinin Rus saldırısını önleyecek güçte olup olmadıklarını öğrenmek istiyordu. Stauffenberg, raporunda Hitler'e bu konuda bilgi verecekti. Çantayı Hitler'in yanına bıraktıktan sonra, Berlin'le bir telefon konuşması yapmak için Keitel'den izin alarak dışarı çıktı. O sırada General Heusinger, Doğu Cephesi hakkındaki raporunu bitirmek üzereydi.
Tam bu sırada, bir yıl önce "konyak" şişelerini taşıyan Albay Brandt, masanın altındaki çantayı gördü. Hitler'i rahatsız edebilir düşüncesiyle çantayı durduğu yerden alıp desteğin öbür yanına dayadı, içinde bomba bulunan çanta, şimdi Hitler'in oldukça uzağına gitmişti.
General Heusinger, raporunun son satırlarını okurken, Feldmareşal Keitel yanındaki General Buhle'ye dönerek:
"Stauffenberg nerede kaldı?" diye sordu. "Konuşma sırası ona geldi."
Albay Stauffenberg o sırada, Misafirler Pavyonu'nun oldukça uzağında. Teğmen von Haeften'le birlikte zırhlı bir otomobilin içinde, bombanın patlamasını bekliyordu. Saat on ikiyi elli geçerken, Misafirler Pavyonundan korkunç bir patlama duyuldu. Pavyonun çatısı çökmüş, camlar paramparça olmuştu. Barakanın üzerinde siyah bir duman tabakası yükseliyor, yaralıların, ya da can çekişenlerin iniltileri, acı bağırışları duyuluyordu. Albay Stauffenberg ve Teğmen von Haeften, olanları büyük bir soğukkanlılık içinde izliyorlardı. Bir yardım ekibinin pavyona koştuğunu ve sedyeyle bir cesedi dışarıya çıkardıklarını gördüler. Stauffenberg, çıkarılan cesedin Hitler'e ait olduğundan zerre kuşkusu yoktu. Çünkü çantayı Hitler’in ayakları dibine bırakmıştı. Teğmen Haeften'e:
"Hitler'in cesedini çıkardılar!.. Çabuk gidelim.." diye bağırdı.
Stauffenberg olaydan yarım saat kadar sonra, bir uçakla Berlin'e gitti. Milli Savunma Bakanlığında, General Olbricht'in odasında yirmiye yakın subay toplanmış heyecan ve merak içinde sonucu bekliyordu. Saat 15,15'te Stauffenberg, Hitler'in ölüm haberini bekleyen subaylara telefon etti :
"Hava alanındayız. Bize bir araba gönderin.. Hitler öldü!.."
Oysa o sırada Hitler, karargâhın istasyonunda, Mussolini'yle Mareşal Graziani'yi getirecek treni bekliyordu. Ölmemişti. Patlama sırasında saçları kavrulmuş, sağ bacağı yanmış, sağ koluna da hafif bir felç gelmişti. Albay Brandt'la Hitler'in sağındaki iki general ve bir stenocu hemen ölmüşlerdi. Hitler, kendisini yerden kaldırmaya çalışan Keitel'e:
"Yeni pantolonum pek de güzeldi, bana bir üniforma getirsinler.." demişti. Patlamadan üç saat sonra iyice kendine gelmiş, Mussolini'ye havaya uçurulan barakayı göstermişti.
Berlinde yakalandıktan sonra kuşuna dizilmiş sonrasındada yakılmıştir.
küllerini ise lağıma dökülmesi istenmiştir.