ciğerimi beklerken

entry2 galeri0
    1.
  1. Evde oturmuş, karaciğerimin kendini yenilemesini bekliyorum. Başımı karaciğerimle derde sokan şey zaten ilaçlar olduğundan, herhangi bir ilaç tedavisi görmüyorum. Sadece dinlenmem ve başımı derde sokacak şeylerden uzak durmam gerekiyor. Karaciğerim kendi işini kendi görüyor ve benim ilaçlar marifetiyle yaptığım tahribatı tamire çalışıyor. Epeyce mesafe almış olmalı ki artık geceleri iyi kötü uyuyabiliyorum. Gündüzlerde de basit mızıldanmalı dinlenme sürecinden çıkarak, nitelikli dinlenme sürecine geçmeyi başardım.

    Günümüzde insanların dinlenmeyi boş oturmakla karıştırmak gibi garip bir huyları var. Ben esasen "boş oturmak" lafını ortaya çıkaranların masum insanlar olmadıklarını düşünüyorum. Mesela insanları köleler gibi çalıştırmak için toplum ze-mininde gerekçe üretme misyonuyla kurulmuş bir gizli örgütün mensupları olabilir bu lafı dilimize tıkıştıranlar. Bir kenara oturup kendimize biraz vakit ayırmamızı bize çok görüyor, bunu yaptığımız için kendimizi suçlu hissetmemizi istiyorlar. Oysa gerçek çok başka! insan; bedenini dinlenmeye aldığında, zihnini dörtnala koşturma imkanına kavuşmuş oluyor. Düşünmenin, fikretmenin, akletmenin, farketmenin yolu, kendimizi hayatın sersemletici akıntısının biraz dışına, biraz uzağına atabilmemizden geçiyor.

    işin ağrılı sızılı demlerini bir yana bırakırsam, bu imkanı bana bahşettiği için karaciğerime herhalde minnettar olmalıyım. Çünkü bu beklenmedik nekahat dönemi sayesinde, fena halde dağılmış bir ev vaziyeti arzeden iç hayatıma bir nazar etme imkanı buldum. Aslında her şeyin dağılmakta olduğunun uzun süredir farkındayım. Ama el atacak ne vaktim, ne enerjim, ne cesaretim vardı. Oysa şimdi zorunlu olarak bu istikamete akıyorum. Dağılan eşyaları bir bir kaldırıp yerine koyacak kadar çok vaktim var. Enerji ve cesaret, bol vakit karşısında eninde sonunda pes ediyor.

    Ancak takdir edersiniz ki iç hayatın te-mizlenip toparlanması küçük duygusal dalgalanmalar ortaya çıkarabiliyor. Önce pencereleri açıp iç hayatınızı görünür hale getiriyorsunuz. Sonra tozlarını alıyorsunuz orada öylece bıraktığınız her şeyin. Küskünlüklerini ortadan kaldırmak kolay değil, o duyguları, o hatıraları, o heyecanları, o özlemleri, her şeyi işte, uzun zaman boyunca canınızın en güzel, en güneşli yerlerinde taşımış, sonra da yüzüstü bırakarak size uymayan bir kargaşanın içine kapılıp gitmişsiniz...

    iç hayatımın eşyaları arasında beni şaşırtan pek çok şeyle karşılaşıyorum. Bir şiirin birkaç dizesi, bir filmden bir diyalog, tınısı içe işleyen bir gitar solosu, eski bir yaz akşamı, küçük küçük hatıralar, umutla başlatılmış ruh projeleri... Küçük bir kıvılcım olarak ilk çaktıklarında içimi coşkuyla ve heyecanla kaplayan bu kayıp hazineyi aramak için sonra neden hiçbir gayret göstermemiş, hiçbir adım atmamışım? Onlarla teker teker karşılaşmak şimdi beni yine aynı şekilde heyecanlandırıyor.

    Bu tatlı nekahat dönemi en az birkaç gün daha sürecek gibi görünüyor. iç hayatımın eşyalarıyla geçirecek daha epeyce vaktim olacak. Karaciğerim kendini yenilerken, ben de iç hayatıma bir taze bahar çağırmakta kararlıyım.

    Biliyorum bütün bu anlattıklarım biraz buruklaştırdı bu "ilk yaz"ıyı.

    Ama olsun, onun da damakta bir tadı var.

    (bkz: gökhan özcan)
    0 ...
  2. 2.
© 2025 uludağ sözlük