Tüm ramazan ayını bu oyunla geçirdim.insanın bırakası gelmiyor. Bir tur daha, bir tur daha diye diye zaman akıp gidiyor. Çok stratejik bir oyun olması da cabası. Ha diyince bitecek bir oyunda değil. Dlc paketleriyle birlikte bence en iyi strateji oyunu. Oynayın pişman olmazsınız.
Asla bitirmediğim oyun. Böyle gelişip durmak daha hoşuma gidiyor lan. Mesela atom bombasını icat edince güçsüz devletler gelip "aman ustam aman, sende de 6 okka taşşak varmış." diye yalakalık yapıyorlar ya, o durum science victory'den daha zevkli bence.
kafa yormak gereken oyun. ilk başları hafif sıkıcı oluyor. hiç yoktan şehir kur geliştir derken m.s 100 yılında falan sağlamlaşmaya başlıyorsunuz. ancak bu çağ olaylarında rakipleriniz çoğu zaman sizden önce giriyor. mesela siz ilk çağa yeni girmişken rakip devletler orta çağa giriyor.
birde komşu devletler misyonerlerini gönderip sizin halkınızı hristiyan yapıyorlar. ayrıca savaşlar uzun sürmüyor 2-3 tur sonra düşman ülkenin kral veya kraliçesi barış teklif ediyor.(tabi benim oynadığım zorluk derecesindende kaynaklanıyor olabilir)
bu kervan ve deniz ticaretide oyunda önemli bir paya sahip. gerçekten sağlam altın kaldırıyosunuz.
demir gibi stratejik kaynaklar oyunda çok önemli. her ülkede bulunmuyor. demir madeni topraklarınız içinde varsa şanslısınız çünkü 1500lerden sonra çok sıkıntı yaratıyor. zor bulunan bir kaynak olduğu için önemli.
kısacası zevkli bir oyun. zamanın nasıl geçtiği anlaşılmıyor gercekten. bir bakmışsınız 3-4 saat aralıksız oynamışsınız.
başına oturduğunuzda kalkamadığınız oyun. en çok konuşulan oyunlar bile 2 saâtte bayarken civilization, europa universalis 3 gibi strateji oyunları 5-6 saâtte bile sıkmazlar. bilgisayar başında oturmaktan kıçınız ağrır, sikiniz taşağınız bile uyuşur ama bu oyunlardan bıkmazsınız.
bir de intro'sunu bir türlü geçemiyorum. arkadaş, oyunu her açışımda 10 dakika izlemek zorunda mıyım? tamam, şahane intro ama her seferinde falan... ohaaa!
oynanış özelliklerine gelirsek:
cengiz han'ı alın rahat edin. oyunda teknolojinin fark yarattığı dönemde atlı okçular bir geliyor aman aman! zaten cengizli devleti'nin olayı olan atlıların +1 ilerleme puanı var. bir de bunların okları salladıktan sonra da hareket edebilmek gibi bir güzellikleri var. bir de okların uzaktan atılmasını falan da düşününce oyunun en hayvani askerî ünitesi ortaya çıkıyor. kaldı ki çağın en güçlü atlısı knight 3 birim gidiyor. altıgen uzaktaki bir piyadeye bir yaklaş, okları fırlat, arazi ol. mikro için muazzam bir şey bu. bir salaklık sonucu köşeye sıkışmazsanız çoooooook büyük avantaj.
oyunun en önemli püf noktalarından biri de kent devletler. bunlara yatırım yapın. ekinizde avucunuzda ne varsa verin gitsin. o kadar büyük fark yaratıyorlar ki..! asker odaklı olanlar çatır çatır asker veriyor. hiç uğraşmıyorsunuz asker basmayla falan. kültür, ticaret, bilim odaklı olanlar da az değil. bir de bunların kaynaklarını keyfinize göre kullanma durumu var. oooooooohhh! bunun için siam mıdır nedir, onu öneririm.
japonya'nın olayı hasar almış askerî ünitelerin bile tam güçle vurması, bu da kullanmayı bilince önemli bir avantaj oluyor ama bir atlı okçu değil.
önerim, olabildiğince hızlı biçimde yeni kentler kurmanız. gelişimlerini zaten yavaş yavaş yaparsınız. rakiplerinizle aranızı elinizden geldiğince iyi tutun. çıkarlarınız doğrultusunda arada savaşa girebilirsiniz ama suyunu çıkartmayın. almanya'yla oynadığım son save'imde çin'le ve ispanya'yla aram iyiydi. çin'le dost ve müttefiktim. gelin gelelim, ispanya, benim de gözüm olan ve çin'in dibindeki topraklara üst üste iki kent kurdu. çin "saldıralım mı?" dedi. barıştan yana olsam da toprakların gittiğini görünce dayanamadım ve "10 tur ver" dedim. hemen peşine ispanya "dost olalım mı?" dedi. reddettim. 5 tur sonra daldım ispanya'ya. çin daha savaş ilân etmeden ispanya'dan o iki kenti aldım. barış antlaşmasında da ellerinde avuçlarında ne varsa aldım. çin de kumda oynuyor hâlâ. ispanya da savaşa karşın benden nefret etmiyor, yalnızca guarded takılıyor. ki 15-20 tur sonra gene dost oluruz.
haaaa, sosyal politika konusuna gelirsek: ne yapın edin faşizm ağacını açın. hangi haritada oynarsanız oynayın en kritik hammadelerden biri çok az oluyor. faşistler hammaddeleri iki kat verimli kullanıyorlar. bu da elinizi çok güçlendiriyor. rasyonalizmi de ihmâl etmeyin. evet, din daha erken açılıyor ve ilk dönemlerde daha etkili ama orta çağ'dan sonra zararı yararını geçiyor.
wonder yapın la! ciddi söylüyorum, wonder'ların her biri mis gibi özellikler veriyor imparatorluğunuza. bu nedenle teknolojiye önem verin.
ekleme: bu yazıdan hemen sonra girdim, oynadım. oyundan çıkışım yaklaşık bir saât önceydi. 11 saât başka hiçbir şey yapmadan, helâ ve kahve dışında başından kalkmadan oynadım. vay babanın şarap çanağına be sid meier! böyle oynu mu olur, kardeşim?
gods and kings ek paketini dün yüklememle beraber hikaye modunda daha hala ilkini geçemedim. hayır kötü oynamıyorum ama 70 turn'de hem bilimde ilerleyip hem taramalı tüfekli barbarlara karşı koyup hem ülkeyi baştan kurup hemde geliştirmek kolay olmuyor. bir de neymiş çin'i keşefedecekmişiz. zaten 40 turn bunlar sürüyor kalan 30 turn'de çin'i ne ara bulacam da ganimetleri ülkeme getirecem. yine de yılmak yok yola devam.
Sid Meier'in Civilization serisin son oynunudur. Sıra tabanlı strateji oyunudur, konusu seridir hiç değişmemiştir. Yine şeçtiğimiz bir mediniyeti tarih öncesi çağlardan alıp günümüze kadar geliştiririz. 2010'da çıkan oyuna bir çok genişletme ek paketi çıkmıştır.
özellike müzikleriyle ön plana çıkan oyun. civ3 ve civ4'e göre oynayışının basitleştirilmesinin de sadeleştirilmesi ya da bakış açısının daraltılmasından çok serinin ilerledikçe eklenen ve saçaklanan konularının kontrolünün kolaylaştırılmasına yönelik bir düşünce olduğunu oyunu oynadıkça anlıyorsunuz. serinin önceki oyunlarıyla karşılaştırdığımda eleştirebileceğim tek nokta, oyun içinde ulusların askeri-ekonomik-kültürel... verilerin, karşılaştırmalı tablolarına oyun içinde çeşiti periyotlarla ya da oyun sonundaki gösteriminin çıkarılmış olması. oyunda savunmaya yönelik oynayanlara çeşitli avantajlar sağlanmış(şehir savunması, her altıgene max. 1 birim yerleşebilmesi vb). bu yüzden genel olarak savunma-bilim odaklı gelişmeye çalışıyorum. tabi büyük haritalarda bu şekilde zafer kazanmak çok zor. eğer büyük haritalarda oynuyorsanız küçük ve odaklanmış bir gelişmeden çok genişlemeci ve askerî bir yaklaşım sergilemeniz gerekecektir. çünkü her zaman cengiz kaan, bismarck gibi savaş manyağı psikopatların çıkıp ebenizi bellemesi kuvvetle muhtemeldir. alt seviyelerde oyun gerçekten de kolay, ancak normal düzeyinden sonra gerçekten de oyunu kazanmak için oyunun genel anlayışına ve ulusların yaklaşımlarına hâkim olmanız gerekiyor. oyunu zaman zaferiyle (2050 yılına en fazla puanla girenin kazandığı) bitirmek için genişlemeci (puana en çok katkı sağlayan öğeler: fethedilmiş alan ve dünya harikaları), bilimsel zaferi kazanmak için üretken ve savunmacı, askerî zaferle bitirebilmek için saldırgan, kültürel zaferle bitirebilmek için dengeli ve odaklanmış, diplomatik zaferle bitirebilmek için de uzlaşmacı ve ekonomik (altın kazancına yönelik) yaklaşımlarla ön plana çıkmak, daha da önemlisi bu yaklaşımlara uygun karakter ve uluslarla yola çıkmak gerekiyor. daha önce de dediğim gibi en kolay olan -ya da bana öyle gelen/becerebildiğim- kazanma şekli bilimsel ve diplomatik zaferler; ama her yiğidin cacığı da başka oluyor tabi.
sonuç olarak daha önce de dendiği gibi "koca bir satranç masası" bu oyun ve ya "bu ne ya ne sıkıcı bi oyun" deyip baştan bırakırsınız ya da benim gibi azmedip, gazetelerin bile x kupon karşılığında veremeyeceği "dev eser" civilopedia'yı elinizde sözlük, sular seller gibi içip hem oyunu oynarsınız hem de öğrenirsiniz; oyun aralarında hayatınızı yaşamaya devam edersiniz.