Annesiz, yalnız ve evde buyuturseniz yüzde 90 ihtimal ölecektir. En az bir tane kardeşle birlikte sıcak ve kuru ortamda tutarsanız, gündüz belli vakitlerde güneş almasını sağlarsanız ve büyüme evresine göre yemini suyunu verirseniz pek tabii ölme riski azalır, ama yine de annesiz zor. Gezen tavuk olacaksa doğadan hangi besini alması gerektiğini bilemeyecek, başka tavuklar tarafından da dışlanacaktır. Tavsiyem pazardan ordan burdan sırf sevimli diye civciv almayın, bahçeniz varsa tavuk alın, yılın belli zamanlarında civciv çıkaracaktır zaten.
Ayrıca çocuklarla yalnız bırakmayın sıkıp öldürebiliyorlar. (bkz: ilk cinayet (Ömer Seyfettin) )
Beslemesi bir şey değil de, büyüyünce ne yapacağını bilemiyor insan. Aylarca binbir emekle büyüttüğünüz bu dünya tatlısı canlıları fırında pişerken görmek kadar acı ve dokunaklı bir his olamaz. Lezzetli olması bir tarafa, Yerken bile ağlamamak için kendimi zor tuttum. Ey kahpe şerefsiz köpek dünya, rabbim hemen dünyayı yok et nolur allahım..
Bizim miniğin hayali. Yatağında uyutacakmis. Onu ekmekle patates kızartması ile besleyecekmiş. Bir görseniz hayallerini. Geçtiğimiz günlerde ördüm bir tane belki avuturum diye yok anam daha çok istiyor. Şimdi civcivler kış uykusuna yattı dedim. Azcik inandı gibi . Yaza nasipse besleyeceğiz.
Bu arada ne yer ne içer nelere dikkat etmeli fikirlere açığım.
öncelikle her civcivin ölümü tadacağını söylemek isterim.
bu kısa hayatlarında o küçük arkadaşlarımızı bir kutuya hapsetmeyin. onların da gezmeye yeni yerler görmeye ihtiyacı var tutun kanadından çıkın sokağa, yeni yeni yerlere götürün. yeni insanları görmesini sağlayın, ona küçük küçük hikayeler okuyun. birlikte film izleyin(dizi önerilmez sezon bitmeden ölebilirler).
baş düşmanı sokak kedilerinin üzerine beraber yürüyün.
ölünce de anıları hatırlayıp bir ah çeker yenisini almayın!
Bugün sokakta kutunun içinde civcivleri görünce kıyamadım iki tane alayım da kurtulsun yavrucaklar dedim. Amacım büyütüp doğasına salmak. Sorun şu ki odamda iki muhabbet kuşu, iki civciv var. Saatlerdir Karşılıklı cik cik ötüp duruyorlar beynimi siktiler.
Vakti zamanında büyük bir zevkle gerçekleştirdiğim eylem.
balkon leş gibi kokmuştu fakat mutluydum. bir de babam biraz büyüyen civcivleri köye götürmeye kalkmış kutunun içinde bagaja koymuş, yanlarına da minik bir kapta su koymuştu. Bir tanesi suyu devirmiş, babam da görünce sinirlenip bi tane vurup bi civcivi bayıltmış. Hayvan köye varınca yeni yeni kendine gelmiş. Hayvandan ne istedin be adam demiştik fakat "nassı bayılttım ama" dercesine bıyık altından gülmüştü bize.
edit: o gün bu gündür civciv almam,alamam.
insanı mutlu eden küçük şeylerden biridir. küçüklüğümde 2 civciv almıştık. birkaç gün besledik, daha sonra biri hastalandı, annem ilaç vermişti hastalığı geçsin diye ama kurtaramadık. ölümüne yakın gözlerini kocaman açtı, daha sonra yavaş yavaş kapattı. ilk kez o gün bir canlının ölümünü görmüştüm. diğer civcivimiz ise horoz olana kadar yaşadı hem de evin içinde. * onu kesmeye kıyamadık, bir tavukçuya verdik.
zamanında renki civcivlerim vardı breh breh 10günlük ömürleri vardı gariblerin gine olsa alır beslerim de en son küçükken uçup uçmadıklarını test etmek için bahçeli bir evin damından aşşağı itmiştim uçamadığını aşşağı inip baktığımda anlamıştım ama yaşıyodu lan.
birkaç gün sonra öleceğini bile bile yine de insanın kendini alamadığı durum.
bugün pazardan gelirken cikcikcik seslerine kayıtsız kalamadım... elime alınca da geri bırakamadım.. civcivi ya... üf. çok fesatsınız yeminlen. küçük bir çikolata kutusu istedim bakkaldan. yalnız arkadaş cikcikcikcikkkk kafamı siktiler. bi pırtık canın var lan senin aralıksız bi şekilde nası ötüyosun öyle sen? hiç mi yorulmuyosun anam? bu enerjinin kaynağı nerden geliyor... sonra üşümüş olabileceklerini düşünüp sardım sarmaladım. sustular. umarım sabaha kadar ölmezler. sakın ölmesinler. en azından gece gece.