asktan ote, ölüm ve kader gibi kavramlari sorgulatan, aglatan fakat dusunduren film.
zira cilveli kader oyle bulur ki yolunu; seth ile maggie nin hikayesi, bir ölümle baslayip bir baska ölümle sona erer.
sene 98, bizim manita tutar kolumdan gel aşkım deli bir film var der, tabi biz o sıralar aşkta yeniyiz ama film sonu tahmin etmek, öngörmek felan gırla, neyse başladık filmi izlemeye döndüm manitaya, bak dedim bu adam karı için dünyaya gelecek karı da ölecek, tabi film bitti nasıl bildiğime dair hayretler o biçim ben havamı attım o da bana tav oldu. böylece bir süre daha diri tuttuk ilişkiyi lakin, çocukluk aşkı işte o yoluna ben yoluma on sene geçip gitmiş aradan.
millet geç boşalmak için geçiktirici spreyler, anestezik kremler kullanırken bu seth denen yavşak, hissetmek için elinden geleni ardına koymamıştır. iki gün sonra 5 dk da boşalda karı seni nasıl kapı önüne koysun. zaten ilk hissetiğinde o 'i am feeling' derkende yüzün bi garip oldu. ordada bi haltlar yedin aşagıda. bak zenci melege. adam hem zenci hem süresiz sex fonksyonuna sahip. seni kim ne yapsın göt.
içine biraz shakespeare vari diyolog ve kareler koyup, ilahi aşkıda vurguladıktan sonra, melek rolünde nicolas cage'in embesil takliti yapması ve güzeller güzeli meg ryan'in bu embesilden etkilenen kafası karşık hatunu canlandırması * vasat bir film olmasına sebep olmuş. hayır etkileyici sahneleri yok muydu? vardı. mesela armutlara hucum sahnesi ve sahilde denize girip, eski yoldaşının gülüşü etkileyiciydi. kısacası film klişelerden geçilmemekle beraber gerçek duyguların hissedildiği sahnelerinde varlığından ibaret.
the notebook'tan sonra en iyi aşk filmidir, bugün buna tanık oldum. aşk filminden ziyade ilk entryde denildiği gibi aslında bir fedakarlık filmidir. sen ölümsüzlüğü, sonsuzluğu bırak bu boktan dünyaya boktan yaşama gel. seth'in kendi deyimiyle; aşktan düş. özellikle maggie ölmeden hemen önce seth'in gözlerine bakıp birilerini görüyorum, bu böyle mi oluyor demesi çok iç acıtan cinstendi. ama her şeyden öte kesinlikle soundtrackleri efsanedir. isimlerini veriyim de tam olsun.
1. if god will send his angels - u2
2. uninvited - alanis morissette
3. red house - jimi hendrix
4. feeling love - paula cole
5. mama, you got a daughter - john lee hooker
6. angel - sarah mclachlan
7. iris - goo goo dolls
8. i grieve - peter gabriel
9. i know - jude
10. further on up the road - eric clapton
11. angel falls
12. unfeeling kiss
13. spreading wings
14. city of angels
ilk film olan japon yapımı amerikan yapımına hava da kara da verir. o derece yani. meg ryan ve nicolas cage kurtarmıyor bu filmi. kesinlikle orjinal dil izleyin dublaj da iğrenç.
bu filmden kesitlerle guns n roses'ın this i love şarkısını kolajlamışlar ve ortaya harika bir video çıkmış. filmi izlemeyeni bile ağalatacak kadar özgün. izlenmesi gereken bir film kesinlikle, sonra bittikten sonra peşine açıp this i love dinlenmeli bir de.
meg ryan in hastasını kaybedişinden sonraki hali filmi izlemenizin üstünden yıllar geçse de aklınıza gelir. tusta cerrahi bi branş seçmezsem o sahnenin etkisi büyüktür.
harici harddiskimde hayvan gibi yer kaplayan ama izlemediğim film.
ben ki bu tip filmleri severim ama izleyemiyorum işte. baştan sona bir kere izledim onda da anlamı büyük bir duruma geldi. artık izleyemiyorum. izlersem yaşlı teyzeler gibi ağlarım... işte bu nedenle, izlemem!
en iyisidir. bu film varken titanic'e en iyi aşk filmi diyenlere titanic girsin. üstelik yakışıklı olmayan bir aktörü vardır. ve buna rağmen, özellikle bir bayan bu filme iyi bir aşk filmidir diyebiliyorsa, film önerileri dikkate alınmalıdır.