Leonardo dicaprio'ya göre sinema ile ilgilenenlerin mutlaka izlemesi gereken bir baş yapıtmış. Ben de senaryo yazıyorum diye izleyeyim dedim çok sıkıcı olduğu için yarıda bıraktım. Ama orson welles hayranıyım onun yeri kalbimde ayrıdır. Yeşil fasülyeden öldü rahmetli ahahah
1941 yapımı bir orson welles filmi. Bu film ile ilk defa yönetmen koltuğuna oturan welles Yönetmenliğe başlamadan önce radyo ve tiyatro sanatçısıydı, citizen kane’deki oyuncu kadrosunu da o zamanın radyo çalışanlarından oluşturmuştu. Filmin bu kadar ün yapacağından habersiz welles için citizen kane, tam bir finansal hayal kırıklığıydı.
Bu filmi bu kadar önemli yapan şey sinematografiye olan katkısıdır. Kamera açısından derin odaklamaya hikaye anlatım tekniğinden hikayeyle doğrusal karakterlerin yaşlandırılmasına kadar pek çok yenilikçi teknik kusursuz bir şekilde bir araya gelmişti. Flashback daha önce başka filmlerde de kullanılmıştı fakat hiçbiri bu kadar etkili ve başarılı değildi. Welles bu filmi yaptığında sadece 25 yaşındaydı ve ilk filmi olmasına rağmen citizen kane’deki başarısı sinema tarihinde yeni bir yön çizmişti. Şüphesiz Sinemanın mucizelerinden biri.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2244275/+
Gelgelelim Film, Tanınmış bir iş adamı olan Charles Foster Kane’in(orson welles) ölmeden önce söylediği son sözün sırrını açığa çıkarmaya çalışan bir muhabirin etrafında şekilleniyor. “Rosebud”...Spoiler vermeyeceğim. Özetle, Rosebud’ın ne olduğu açığa kavuşur ancak ne anlama geldiği açıklanmaz. Kişi öldükten sonra başkalarıyla olan anıları kadar hayatta kalır temalı keyifli bir film.
hep merak ederdim bu filmi. izlemek için niyetlendiğim zamanlar genellikle ya filmi bulamadım ya da film bir türlü açılmadı. geçenlerde bir tarih dergisinde bir makale okuyunca izleme isteğim tekrar depreşti ve nihayet izlemeyi başardım.
aslında başaramadım desem daha iyi. çünkü filmi değerli yapan birçok sinema yöntemine ve detayına hakim değilim. dolayısıyla filmi değerli yapan birçok detayı anlamadım. hatta filmin merkezine konulan “rosebud” gizemi bile bana yeterli şekilde çekici gelmedi. ne zaman ki filmin psikolojik altyapısıyla ve getirdiği yenilikler ilgili yazılar okudum, film gözümde o zaman değerlendi. ne diyelim, iyi ki zeki insanlar var.
Bugün izlediğim film. Iki uçlu bir film öncelikle. Eğer ki çekim teknikleri gibi sinemanın daha teknik kısmından bakarsanız bu filme sizin için en iyi film olabilir ama normal bir izleyici gözüyle bakarsanız 'sıkıcı bir filmdi' diyebilirisniz. Beni bu iki duruma da soktu bu film. Hem sıkıldım ama aynı zamanda bu dönemde yapılan çekimlere de hayran kaldım.
izlemedim ve muhtemelen de ömrümün sonuna kadar da izlemeyeceğim. Böyle milattan kalma fosilleşmiş siyah beyaz filmleri günümüzde izlemek işkenceden başka bir şey değil.
'Love. That's why he did everything. ... That's why he went into politics. It seems we weren't enough, he wanted all the voters to love him too. Guess all he really wanted out of life was love. That's Charlie's story, how he lost it.'
Rosebud'ını kaybeden herkese ,kısacası herkese, iyi gelecek bir film.
Yönetmenliğini orson wellesin üstlendiği 1941 yapımı klasik film.
Bu çağda yaşayan bir insan olarak eminim ki birçoğumuz daha iyi senaryolara tanık olduk fakat bu filmi öne çıkaran başarısını cilalayan neden ise:
Filmin Sinema tarihinde modern tekniklerle ele alınmış bir kurgu sunun olmasından ötürüdür modern sinemanın mihenk taşlarından kabul edilir ve sinemanın tarihsel gelişimi için önemli bir yere sahiptir.
Spoiler
Film her ne kadar bir kelimenin "rosebud" etrafında dönüyormuş gibi görünse de aslında bu kelime kane'nin çocukluk yıllarını, o yıllara ait saflığını, zorunlu bir şekilde koparıldığı geçmişini simgeler.
Aynı zamanda elinde tutmuş olduğu kar küresi içsel ve dışsal ruh aleminin simgesel bir parçasıdır karakterimizin.
Filmin sonunda kırılma olayı hikayenin tamamlanışıdır aslında.
Psikanalitik bir yordamla bu çıkarımları yapmak oldukça kolaydır.
Çok uzun bir entry olmadı çok az kavram kullanıp biraz indirgemelerle olayı özetlemek istedim detaylı bir inceleme önemlidir bu konuda ve iyi bir eleştri yazısı okumanızda fayda var.
Susan Alexander: çok fazla insan tanımam.
C F Kane: ben çok fazla insan tanırım, sanırım ikimiz de yalnızız.
Böyle güzel sözler de barındıran, bende "epik oyunculuk bu mu lan acaba?" dedirten, ama asıl etkiyi başka bir özekliğiyle yaratan kült film. Şöyle ki, bu film insan ruhundan çok iyi anlıyor. insanların düşüncelerini umursamıyor görünmeye çalışan bir adam içinden sürekli "insanlar ne düşünür?" sorusunu geçiriyor. insanın kendini kanıtlama ihtiyacının getirdiği zayıflık çok iyi anlatılmış. Ayrıca akıcıdır, her devirde izlenir.
Rosebud ise o kadar da önemli değil, sadece maceraya açılan bir kapı, bütün diğer kapılar gibi.
Hayret uludağ sözlük üyeleri de böyle güzel filmleri izleyebiliyor.
Nacizane atıfımı yaptıktan sonra bu siyah beyaz filmin kendi içindeki rol değişimlerine hayran kaldığımı söylemeden geçemeyeceğim. Ayrıca yönetmenimizin bu filmi çok genç yaşta yönetmesi itibariyle oldukça zeki bir şekilde tasarlanmış politik ve biretsel eleştirileri barındıran güzel bir filmdir.
kült film izlemek istiyenlerin kaçırmaması gereken olağanüstü bir başyapttır.
kapitalist düzeni çok iyi anlatmasıyla ve insani duyguların herşeyden daha üstün olduğunu hissettirmesiyle gönüllerde taht kurmayı başarmıştır.
ingmar bergman'ın hakkında şöyle buyurmuştur: "For me he's just a hoax. It's empty. It's not interesting. It's dead. Citizen Kane, which I have a copy of is all the critics' darling, always at the top of every poll taken, but I think it's a total bore. Above all, the performances are worthless. The amount of respect that movie's got is absolutely unbelievable."
filmi yerin dibine sokmaktadır bergman. haklı mıdır ? bence kısmen evet.
belki çekildiği dönemde yaptığı yenilikler önemli olabilir ama bu onu "en iyi" yaparmaz. güzel filmdir ama sadece güzeldir, fazlası değil. bergman'ın dediği gibi eleştirmenlerin bunu yere göğe sığdıramaması saçma. hatta çoğu kişi bu filmi ilk üçe sokar ve bunun sebebi yaptığı yenilikler, modern sinemanın ilk örneği sayılmasıdır. yoksa filmin öyle şahane olması falan da değildir bana kalırsa.
tabii ben izleyeli neredeyse beş sene oldu bu filmi, belki bir daha izlesem değişir fikrim, kim bilir.
Filmin başarılı sayılmasında ki temel sebep çığır açan sinema teknikleri. Ben de sinema tekniği ve o zamanlardan harika kullanılan görselinden başka birşey bulamadım. Kurgusu da ayrı bir avantajıydı tabii. Yapısı itibariyle kuru ve soğuk bir yapım. Bir hayat hikayesi izlemek istiyorsanız iyi bir film. Ancak bunun dışında ben de hiçbir duygu uyandırmayan bir film oldu aynı zamanda. Bir film eğer ki ben de duygu uyandırmıyorsa yeteri kadar iyi değildir benim için. izlerken bende bir şeyler uyandırmalı mutlaka. Filmin getirdiği yenilik çok açık gözler önünde. Ama izlerken o yavanlığıyla birlikte beni baya sıktı.. Sinema, ve çekim teknikleri tarihi konusunda bilgi sahibi olan insanların oluşturduğu listelerde yüzyılın en iyi filmi olarak gösterilen film. Bunun sebebi de pek çok yaratıcı çekim tekniğinin ilk defa burada kullanılmasıdır. Sezarın hakkı sezara, filmin görüntülerinden etkilenmeyecek insan var mıdır bilemem.
yapıldığı tarihte, kendi hayatını anlattığı düşüncesiyle, devin en zengin medya patrounu, filmin gösterime girmemesi ve imhası için prodüksiyon masraflarından çok daha fazlasını önermiştir.
Sinema tarihinde ilkleri yapmasından, bir gizem (rosebud) barındırmasından ve biraz da politik yönlerinden ötürü unutulmazlar arasına girmiştir.
Bu günlerde DVD sini 15 liraya satın alabilirsiniz.
sinema tarihinde çığır açan bir orson welles şahaseri.
teknik bakımdan deep focus ve alan derinliğinin muhteşem şekilde kullanıldığı ilk filmdir. günümüz film tekniğinin temeli bu filmle atılmıştır.
gerçek hayattan beslenmesine karşın, hikaye olarak da kulvarında bir ilktir. psikolojik bir biyografi olarak bu filmde anlatılan kane asla gerçek kane değildir. keza kane hep bir tanıkla seyirciye anlatılır.
bu denli bir film olmasına rağmen gişede batan bir film olmuş ve yönetmeninin hem önünü açmış hem de kapamıştır.
--spoiler--
gazetecinin yüzünün doğru dürüst gösterilmediği film. bu da ' acaba gazeteci aslında kane' nin vicdanı mıdır ? ' sorusuna yol açar.
--spoiler--