cinsel ahlak

entry1 galeri0
    1.
  1. bir kabilede (nerenin ne kabilesi idi hatırlamıyorum atmayayım şimdi) adetmiş, evlenmeden önce kadın ile erkek kişi, kızın bekaretini erkek kişinin en yakın arkadaşı bozarmış, zahmetli bir iş olduğundan. "ıyy iğrenç" seslerini duyar gibiyiz. yeni başladık. eskimoları biliyoruz, eve gelen misafire eşlerini sunuyorlar, adam kazara ev sahibinin karısıyla yatmak istemez ise, öldürülesi bir saygısızlık anlamına geliyor bu. yine bu ilginç gerdek geceleri ile ilgili bir araştırmada okuduğum üzere, bir yerlerde birileri düğünün yapıldığı yerde, herkesin içinde gerçekleştiriyorlar ilk sevişmelerini, ki herkes tanık olsun ilk olduğuna. başka bir yerde, doğumdan hemen sonra, küçük bir operasyonla kızların bekaret zarlarını alıyorlar ve tüm kadınlar hergün belirli vajinal kas çalışmaları yapıyorlar, erkeklerine daha çok zevk verebilsinler diye. buralarda kafamızı azcık geriye çevirsek gerdek gecesi ertesi asılı kanlı çarşaflar görebiliriz. kafamızı çevirmesek bile, hatırlarız ki insanlar gerdek gecelerinde intihar ettiler, ediyorlar; intihar etmemek, ettirmemek, ya da öldürülmemek için de "bekaret zarı diktirme ameliyatları" yaptırıyor insanlar. tüm bu örneklerin birbirlerinden farkı ne? biri islam hukukunun adetleri ise, diğerleri de illa ki dayanıyor bir şeylere. peki cinsel ahlak dediğimiz şey nereden geliyor? dinlerin emrettikleriyle şekillenen adetler hangi ihtiyacı karşılıyor? öncelikle bunu sorgulamak gerekir. birçok dinde ataerkil zihniyete hizmet ediliyor, kadının mal gibi görülmesi şimdiki zamanın kapitalist çıkmazlarından biri değil yalnızca, aynı zamanda feodal yapının ve dinsel cinsel ahlakın öngördüğü bir sonuç. biraz kurcalayalım:

    manu kanunlari der ki; "kadınlar gece gündüz ailelerindeki erkeklere bağımlı tutulmalıdır. kendilerini tensel zevklere adarlarsa, denetim altında tutulmalıdırlar." hinduizm'de bir kadın çocukluğunda baba, gençliğine koca, yaşlılığında oğullarının korumasında olmalı; ev işleriyle , dinsel ve ticari görevlerle meşgul edilmeli. ancak anne ailenin merkezi sayıldığından, kadının tek umudu çocuk yapmasıdır. pek çok metinde anne "en yüksek guru" olarak geçiyor. "on babadan daha üstün"dür "anne" hinduizmde. tüm bunların doğal sonucu olarak "annelik" kadının "tek"i oluyordu ve çocuklar evi terk edip, koca da öldüğü zaman ellerinde bir şey kalmıyordu. bu yüzden, yine aynı metinlerde "dulluğun üzüntülerin en büyüğü" olduğu söylenmiş. bunun da sonucu olarak geçmişte kalmış da olsa, kendi istekleriyle ya da zorla, kocalarının cenazelerinde dullar yakılıyormuş, yakılmış. aynı zamanda evlilik dışı cinsellik erkekler için yaşamın bir parçası sayılmakta ve hatta bunlar için yüksek sınıf fahişeler var. hatta kızlar daha küçükken hindu tapınaklarına, tanrıya birer hediye olarak veriliyorlar, tanrının hizmetkarları oluyorlar ve erotik sanatlar konusunda eğitiliyorlar, tapınak ziyaretçilerine ücret karşılığı sunuluyorlarmış. sonradan tapınak fahişeliğinin ünü bozulmuş falan. bu böyle; geçelim. budizm'den bahsederken direkt olarak digha nikaya'dan alıntılıyorum:

    "müridi ananda buda'ya sordu: "kadınlara nasıl davranmalıyız?" buda yanıt verdi: "onlara bakma." ananda itiraz etti: "ama onları görmek zorundaysak, ne yapmalıyız?" buda dedi ki; "onlarla konuşma." ananda ısrar etti; "ama onlar bizimle konuşursa o zaman ne yapmalıyız?" buda uyardı; "uyanık ol ananda."

    zerdustler ise eskiden her köy ve caddede adet gören kadınlar için bir ev bulundururlarmış. adet gören kadınların dokunduğu her şey kirlenirmiş, bu yüzden, özel olarak tecrit edilirlermiş adet dönemlerinde kadınlar. şimdilerde de aynı şey yapılmakta ama başka evlerde değil, aynı evin içinde başka odalarda. ayrıca zerdüştler fahişelerin de ölümü hak ettiği düşüncesindeler.

    geçelim kitabi dinlere. bir yahudi geleneği efendim; erkek kadını beğenmezse onun bakire olmadığını söyleyebiliyor ve bekaret önemli olduğu için, kadının bekaretini ispatlaması gerekiyor. tesniye'de belirtildiği üzere böyle bu; bu yüzden de böyle bir iddiaya maruz kalan kızın ailesi "bekaret işaretleri"ni yani, kanlı düğün elbisesini çıkarıp giysiyi kentin ileri gelenlerinin önüne sererlermiş. bu "bekaret işaretleri" kentin ileri gelenleri tarafından kabul edilirse, kızın adını lekelemeye kalktığından adama para cezası verilir ve kıza bir ömür bakması gerekirmiş. bekaret işaretleri kabul edilmezse veya bulunamazsa, kadın ölene kadar taşlanır imiş. çünkü, "israil'e aldatmaca getirmiş, babasının evinde orospuyu oynamış" oluyor. ayrıca eski ahit ve talmud'daki ataerkillik erkeğin eline neredeyse kadının tüm iplerini vermiştir. örneğin kadının boşanma hakkı yoktur, ancak erkek isteğiyle boşanabilir. sonradan reformist bir haham (gershom) çıkmış poligamiyi yasaklamış ve boşanmanın kadının onayı olmadan gerçekleşmesini de engellemiştir ya, neyse.

    hristiyanlık zaten cinsellik, kadın, evlilik, boşanma vb meselelerde kendi içinde gayet bölünmüş bir din olmuş bu zamana kadar. başta evlilik içi cinsel ilişki bile hoş görülmez imiş. isa'nın sözleri evliliği işaret ettiğinden, saygın bir tarafı olmakla beraber, bir yandan da bekaret evlilikten çok daha üstün görülürmüş, ki mükemmele ulaşmak isteyen biri bekaretini sürdürürmüş, ki bazı mezheplerdeki din adamlarının hiç evlenmemeleri şartının sebebi de burdan çıkmıştır.
    "hristiyanlığın kadına yeni bir statü verdiği sık sık tekrarlansa da, aslında kadının sosyal ve yasal durumu gerçekte değişmeden kalmıştır. "isa'da ne erkek, ne de dişi vardır." denir ancak; "her erkeğin lideri isa, her kadının lideri erkektir." diye de eklenir... "*

    evet, geliyoruz islama.

    bakara suresi (223): "eşleriniz sizin için ürün veren (verimli) toprak (gibi)dir; öyleyse toprağınızı dilediğiniz gibi işleyin, ama önce kendi ruhlarınız için bir hazırlık yapın. "

    bakara suresi (282): "erkeklerinizden iki şahit gösterin. eğer her ikisi de erkek olamıyorsa o zaman doğruluğuna güvendiğiniz bir erkekle iki kadın şahit olsun ki, biri unutunca diğeri hatırlatsın."

    nisa suresi (7) : "ebeveynin ve akrabanın geride bıraktıklarından erkekler bir pay alacaklardır. ebeveynin ve akrabanın bıraktığında, ister az ister çok olsun, kadınların da payı olacaktır; [allah tarafından] tayin edilen bir paydır bu!"

    nisa suresi (11): "çocuklarınız[ın varisliği] konusunda allah size [şunu] emreder: erkek iki kadının hissesine eşit [bir miktar] alacaktır; ama ikiden fazla kadın varsa onlara [ebeveynlerinin] geride bıraktıklarının üçte ikisi verilecektir; sadece bir tane varsa, onun yarısını alacaktır. "

    nisa suresi (15): "hayasızca davranışlarda bulunan kadınlarınıza gelince, aranızdan onların işlediği suça şahit olan dört kişi çağırın; bunlar onlar için şahitlik yaparlarsa, suçlu kadınları ölüm alıp götürünceye yahut allah onlara [tevbe etmeleri suretiyle] bir kapı açıncaya kadar evlerine hapsedin."

    nisa suresi (24): "meşru şekilde [nikah yoluyla] sahip olduklarınız dışında bütün evli kadınlar [size haramdır]. bu, üzerinize farz olan allahın buyruğudur. bunların dışında kalan bütün kadınlar, kendilerine mal varlığınızdan [bir kısmını] vermeniz ve gayrımeşru bir ilişki ile değil de evlilik bağı yoluyla meşru bir şekilde almak kaydıyla size helaldir."

    nisa suresi (34): "erkekler kadınları, allahın kendilerine onlardan daha fazla bağışladığı nimetler ve sahip oldukları servetten yapabilecekleri harcamalarla koruyup gözetirler. dürüst ve erdemli kadınlar, gerçekten allahın koru[nmasını buyur]duğu mahremiyeti koruyan sadık ve itaatkar kadınlardır. kötü niyetlerinden korktuğunuz kadınlara gelince, onlara [önce] nasihat edin; sonra yatakta yalnız bırakın; sonra dövün; ve bundan sonra itaat ederlerse onları incitmekten kaçının. allah gerçekten yücedir, büyüktür."

    [ ataerkillik kadının cinsel organına sıkışmış bir beynin ürünüdür. yolda sigara içen kadınlara "kaşar" gözüyle bakan göz; karısını "sokakta rahibe, yatakta fahişe, evde nalbur" olacak şekilde seçen göz, öpüşen, sevişen kadınlara "kirlenmiş" diye bakan göz, kadın-kız ayrımına bile bile durmadan giden göz elbette aynada kendini göremeyen gözdür. gördüğünden hoşlanmaz ve yücelmek için yanında yöresinde ne varsa küçültür. kompleksli beyinlerin sıkışmış açlığıdır ataerkillik bir anlamda. sıkışıktır, çirkindir, her tarafından namus sözcükleri akar, namus sözcüklerinin kıyısından köşesinden damlayan psikolojik hastalıklar elimize yüzümüze bulaşır. ihtiyaç buradan gelmektedir. aynaya bakınız efendim; kadınların orasına burasına salınışına oturuşuna kalkışına değil de tam aynadakine bakınız. ]
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük