özlenen, tadı damakta olan, 80lerin sonunda çocuk olmuş insanların hatıralarında derin izler bırakan, portakal ve kaysılı iki çeşidi bulunan mini boy çikolata.
has türk çikolatası. 90 yıllarda çocuk olanlar bilir onun gerçek tadını. şimdi sadece bayrampaşada üretimi var sanırım.
ayrıca milka bizim zamanınımızda lüx çikolataydı. ve o kadar çeşit çikolata yoktu şimdiki zamana göre. o yüzden herkesin ulaşabildiği şimdi 20 li yaşları ortasında olanların çok iyi bildiği tatdır.
0.50 kuruşa 5 tane alınan çocukluğumuzun çikolatası. pardon bir çikolatadan daha fazlası. bulamıyorum uzun zamandır bakkallarda marketlerde. bir fıstıklı damak yiyen kartalın zengin çocukları vardı birde elinde cino çift kale maç yapan kartalın çocukları.
6 yaşındaydım. babam elinde kocaman bir kafesle eve gelmişti. altın renginde bir kafes.
anlamıyordum annem çok sevinmişti nedense bende anlamaz gözlerle ona bakıyordum.
damak şakırtadıyordu sürekli. nasıl çıkartıyor acaba bu sesi diyordum. sonra bana "bu bir papağan cino artık bizimle birlikte kalacak" dediler.
sevinmiştim.sonra onu sevmek istemiştim parmağımı kafesin içine uzattım kafasını kaşımak için. işaret parmağımı olanca gücüyle ısırdı. çok ağlamıştım. aylarca konuşmadım cinoyla.sevmedim de.
sonra bir sabah adımı söylediğini farkettim. evimize gelen misafirlere hoşgeldiniz bile diyordu.
cino eve geldikten 4 yıl sonra babamı kaybettik. o günden sonra cino bize bir yadigar bir emanet oldu.
her baktığımda babamı anımsardım.
seneler seneleri kovaladı.
bu sabah telefonum çaldı. annem arıyordu. açtım telefonu. ufak kardeşim "abi bir şey diyeceğim ama üzülme nolur" dedi.
"abi cino öldü" dedi.
cino bize geldiğinde ben 6 yaşındaydım. oda 7 yaşındaydı.
18 yıl geçirdim ben onunla. konuştum. hayvan gibi değildi aileden birisiydi.
öldü.
ağlayamıyorum da. öldü işte.
çocukluğumun en güzel anılarından biri. hatta bununla ilgili şöyle bir fantazim vardı.. hasta oluyorum ve beni doktora götürüyorlar. doktor diyor ki "cino hastalığına kapılmış". bizimkiler soruyor "ne yapmamız lazım?" diye. doktor da "istediği zaman cino alın" şeklinde cevap veriyor ve ben elinde cino kutusuyla gezen harikalar diyarındaki alice kıvamında mutlu oluyorum. ne yaptınız ya sabah sabah nereden gördüm ben bu başlığı.
durduk yere yıllar sonra canımın çektiği ama bulmanın imkansız olduğu gerçeğiyle beni acı bir şekilde yüzleştiren, portakallısının eşi benzeri olmadığı efsane tat.
80-90 jenerasyonun vazgeçilmez yiyeceği. anne veya baba para verir ekmek almak için bakkala gönderir, artan bozukluklar ile alınacak tek şeydir cino. son zamanlarda toblerone ile kıyaslanması, cino hayranlarını bile çıldırtacak duruma getirmiştir.
eskiye özlem ile bakan gençler, cino satan bakkal bile aramaktadır. önceden her bakkalda satılırken artık, ismi cismi duyulmayan sokak arasındaki bakkallarda yerine almaktadır.
uzun bir süreden sonra tekrar görünce sevinçten bakkalla halay çekme hemen ardından timsah yürüyüşü yapma isteği uyandırdan çikolata. kalite açısından noksan fakat lezzeti ile dünyalara bedeldir.