anne kişisi yemek hazırlar. tabaklara koyarken "anne o yeterli bana" demenize rağmen tabağa eklemeye devam eder. üstelik bunu sadece size değil babanıza ve kardeşinize de yapar. bir süre yedikten sonra sofradan kalkmaya yeltenirsiniz. "o bitmemiş ama, ben boşuna yemek yapıyorum bu evde." der sonra o eserin sahibi. işte o anda gözünüz döner. "öööeeeeh insanım ben insan. ayı mıyım ben, ayı mıyım hıaa !11!!1!" diye bağırmaya başlarsınız tüm caddeyi inleterek. ki o ana kadar aslında duruma sinirlendiğinizin de farkında değilsinizdir. öfke kontrolu seminerleri varsa katılmayı düşünüyorum.
bir şahan gökbakar skecine konu olmuş filmin türkçesidir. ( eskiden yani balkonlarda sevişmeden, porsche almadan önce )
- ya jack nicholson'un ''the shining''deki hallerine ne demeli?
- adam baltaynan kapı kırdı, delirdi adam.
- bizimki de oyunculuk, hırsız var türk işi ekşın dışın dışın yaa.
bir mezar var etrafındaki yüzlercesinin arasında.
bir mezarlık, zamanında semtin dışında iken, tam göbeğinde kalmış şimdi.
bir mezar var nispeten yeni.. yağmur yağıyor ve emiyor o mezarın toprağı yağan, ağan suyu..
soğukta soğudukça soğuyan taşlar ile çevrelenmiş, soğuk suları çeken kendine, soğuk topraklı..
hemen yanından geçen yolun karşısında bir eğlence yeri var. kadınlar ve erkekler eğleniyorlar. müzik var.. ne tuhaf bazen..
onun önündeki midye dolmacı çocuk, yenmiş midyelerin kabuklarını birbiri ardına dizip tepsisinin boş yerinde, bir oyun oynuyor.
kaldırım taşı çizgilerine basmadan yürüyen birbirlerinden habersiz bir kaçı, daha farkında olmadıkları bir ur büyütüyor içlerinde, sonra öğrenecekleri.
taşrada bir baba, ergen kızının yatağına sokuluyor, şehvetten dönmüş gözleri ile.
bir diğeri en küçük oğluna veriyor öldürme görevini, yine kızının sevdiği ya da sevmediği ile yaşadığı utançtan kurtarması için aileyi.
aynı anda yüzmilyonlarca insan, hırıltılı sevişmeler ile dünyanın dört bir yanında.
{otobüs durağındaki kadın neden bazı sözcüklerin bir arada ya da ayrı yazılması gerektiğini, bu kadar önemseyişini anlamadığını düşünürken.}
ve dünya,
el ayak çekildiğinde, gece de.. ve hep..
bir öküzün boynuzları üzerinde duruyordu..
ve o mezarın toprağı
doyduğu soğuk yağmur suyunu, başlamıştı işte akıtmaya..
öğrencilerin final zamanları yaklaşık bu saatlerde "artık pes" deyip bir yandan hocalara küfrederken bir yandan da sıcacık yatağına girmek için sabırsızlandığı anda gece boyunca uyku açmak için içeilen sert kahvelerin de etkisiyle geçirdikleri sinir krizi durumu.
başrolünde jack nicholson'un döktürdüğü, gelmiş geçmiş en büyük yönetmen stanley kubrick'in yönettiği, tüm zamanların en iyi korku-gerilim filminin türkçe'ye çevrilmiş adı.