tüm semavi dinlerde mevcut olan insan gözünün görmediği fakat yaradılışımız ve inancımız itibari ile inanmak zorunda olduğumuz din kavramının bütününü oluşturan parçalardan biridir. akıl sağlağı boyutu ile bakıldığında farklı bir başlık altında incelenebilecek çok derin bir konu iken dinsel bakımdan incelendiğinde her hangibir esneklik payı olamayan inanmayanın kafir statüsünde (müslümanlık için tabi..) cehennemin dibini boylayacağı gerçeğini yüzümüze çok sert bir şekilde vuran yaradılışlar dan dır.
Allahın varlığına ve yaratıcılığına inanan bir insan olarak yaptığım sorgulamalar sonucu cini şöyle açıklayabilirim.Eğer mezheplerin veya hacı hocaların sözde fıkhi veya ilmihal bilgilerine kalmış olsaydım benim için cin klasik anlayıştan öteye geçemeyen,bana zarar veren ve her durumda benden bir adım ileride olan görünmeyen bir varlık olarak aklımın içinde ve hayatımda yerini alacaktı.Ama bu tanım Kuran mantığına aykırıdır.Rabbim(beni belli bir programa göre eğiten ve yol gösteren) Kuranda açık ayetinde bize taşıyamayacağımız bir yükü yüklemeyeceğini buyurmuştur.
Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka; kapasitesi dışında yük yüklemez. Herkesin kazandığı kendi yararına ve kendi yaptığı zararınadır.
Bakara 285-286
ya bu ayet yalan yada bizdeki cin tanımı yanlış.
Allahın ayetlerinde eğrilik arayanlar bu konulara çok dadanırlar.Sorgulamamış,Allahın varlığına ve bir olduğuna şahit olmamış saftirik müslüman geçinenlerde bu sorulara cevap veremez.Eğrilik arayanlar Nerede bu cin derler?Saftirik müslüman geçinende anasından babasından duyduğuyla Kuranda yazıyorsa vardır kurcalama der.Hayır kurcala ve sorgula ki bu ağzını eğri büğrü edenlere gereken cevabı akıl ve mantık çerçevesinde ver.
cinn kavramını doğru olarak öğrenebilmek için yapılacak ilk hareket, bu konuda şimdiye kadar bilinen ve halk arasında yaygın, kulaktan duyma anlayışın bir tarafa bırakılması olmalıdır.
“Cinn” sözcüğü, “cenn” kökünden türemiş bir sözcük olup sözcüğünün asıl anlamı, “bir şeyi duyulardan saklamak”tır. “Cennehülleylü (gece onu örttü)”, “ecennehü (onu örttürdü)”, “cenne aleyhi (üzerine örttü)” şekillerinde kullanılır. Nitekim Kur’an’da ibrahim peygamberi konu alan bir pasajda “fellema cenne aleyhilleylü (ne zaman ki gece kendisini sakladı, iyice karanlık çöktü)” diye yer almıştır (En’âm; 76).
Birde insan vardır
ins, insan:
Sözcük anlamı; “beş duyuyla hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran” demek olan “insan” sözcüğü, “fi’liyan” kalıbında olup “ens” sözcüğünden türemiştir. “insan” sözcüğünün aslı “insiyan” sözcüğüdür.
Sözcük, anlam olarak evrendeki tüm görünen (cisimli) varlıkları kapsamasına rağmen sadece insanlara isim olarak verilmiştir. Bunun nedeni, insanın yaratılış itibariyle ünsiyete muhtaç, yani sosyal bir varlık olmasıdır.
sÜLEYMAN pEYGAMBERiN CiNLERi
Süleyman peygamberin hizmetinde bulunanlar, halk kültüründeki cinler değil, Süleyman peygamberin babası Davut peygamberin hünerli zanaatkâr adamları ve onlara ustabaşılık yapan Sur kralının gönderdiği Hurram Baba ile emrindeki hünerli kişilerdir.
Yani, burada da görmekteyiz ki Cinn sözcüğü, başka ülkelerden getirilmiş hünerli zanaatkâr yabancı işçiler için kullanılmıştır.
Peygamberimizi dinleyen cinler:
“ins” sözcüğünün; “tanınıp, bilinen”, “cinn” sözcüğünün de; “tanınmayan, yabancı” olan anlamlarını yerine koyduğumuzda, ayet, gayet mantıklı, anlaşılır şekilde şöyle çevrilebilir:
Cinn; 6:
6.Gerçekten de insten; çok iyi tanıdığımız kimselerden bazı kimseler, cinden; tanımadığımız yabancı kimselerden bazı kişilere sığınırlar idi. ….
Bu ayette Yesrib’lilerin (Medine’lilerin) sözünü ettiği cinnler, bize göre, peygamberimiz aleyhinde propaganda yapmak için Yesrib’e (Medine’ye) gelmiş Mekke’li KiMSELERDiR..
kISACA iNS VE CiNN bir kalıp olup tanıdığınız ve tanımadığınız herkes demektir.
Kuranda eğrilik yoktur.Okumadan kabul etme ve araştırmadan şahit olma müslümanlığın belirtisi değil aptallığın göstergesidir.